30 Temmuz 2012 Pazartesi

My Week with Marilyn (2011)

Hollywood'un en popüler aktristlerinden Marilyn Monroe'nun hayatından bir haftalık kesitler sunan My Week with Marilyn görülmesi gereken filmlerden birisiydi geçen yıl.Michelle Williams'ın En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar adaylığı kazandığı ve Komedi/Müzikal dalında En İyi Kadın Oyuncu Altın Küre'sini kucakladığı My Week with Marilyn,Williams sayesinde izlenebilecek bir proje olmuş.

Filmde Colin Clark adlı bir gencin sinema sektöründe The Prince and the Showgirl filminde yönetmen asistanı olarak yapmasını ve görevi esnasında tanıştığı Marilyn Monroe ile tutku dolu bir haftası konu alınıyor.Senaryosu Colin Clark'ın 1996'da çıkardığı kitabından uyarlanan My Week with Marilyn senaryo anlamında başarılı sayılabilecek bir film.Monroe'nun evliliğe bakışını,aşk hayatını,oyunculuk kariyerini ve zorluklarını yansıtmayı başaran film bu yönüyle güçlü duruyor.

Kariyerinin zirvesinde yer alan Williams projelerini takip ettiğim aktristlerden birisi.Brokeback Mountain filmiyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında,Blue Valentine filmiyle de En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar adayı olan ancak kazanamayan Williams bu kez de kazanamıyor ancak kariyerinin en iyi performansını sergilediği bir gerçek.Tabii bu rolüyle Altın Küre'yi alması da çok önemli sayılabilir.Williams filmde öyle bir rolde oynuyor ki filmi  izlerken sadece ona ve Colin Clark karakterine dikkat ediyoruz.Yine bu filmle En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu adayı olmayı başaran Kenneth Branagh bile fazla gözüme çarpmadı!Burada zaten yönetmenin amacına ulaştığını da görüyoruz.

Yönetmen Simon Curtis ilk sinema filmi olması sebebiyle My Week with Marilyn'i çekerken epey özenmiş.Yönetmenin tek eksiği bir Monroe filminden bekleneni tam verememesi.Açıkcası ben filmi izlerken film içinde film seti değilde tamamen Monroe'nun özel hayatı ile ilgili sahneler bekliyordum çünkü bu şekilde daha ilgi çekici olabilirdi film.Sonuçta herkesin her yönüyle merak ettiği bir isim Marilyn Monroe!

Benim vermiş olduğum Farklı Dünya Ödülleri'ne sadece En İyi Kadın Oyuncu dalında adaylık taşımayı başaran My Week with Marilyn çok güçlü bir film değil.Aynı The Iron Lady gibi beklenenin biraz altında kalarak izleyiciyi tam olarak tatmin edemiyor.Ancak yinede bizlere izlenesi bir 90 dakika sunan film Williams'ın başarısı için izlenir diye düşünüyorum!..

[6.5]

1.Farklı Dünya Ödülleri

Adaylık 

En İyi Kadın Oyuncu/Michelle Williams

29 Temmuz 2012 Pazar

Weekend (2011)

Brokeback Mountain filmi ile başlayan ''eşcinsel'' temalı filmlerden birisi de geçen yıla damgasını vurduğu söylenen Weekend.Birleşik Krallık yapımı 95 dakikalık film doğaçlama sahnelere yakın bir oyunculukla ve senaryoyla öne çıkan bir film.Çeşitli festivallerden ödülle dönen ve İMDb notu 7.6 gibi yüksek bir puana sahip film herkesin izleyeceği türden bir film değil!

Filmde bir barda tanışan iki gayin haftasonunda birbirlerini keşfetmelerini,tanımaları konu alınıyor.Russel karakteri bir cankurtaran,Glen karakteri ise sanat galerisinde çalışan bir gaydir.Bu ikili birbirlerini tanıdıkları haftasonunda;eşcinsel yaşamlarının zorluğu hakkında da dert yanıyor.Zaten izlerken konunun çoğu kez odaklandığı nokta 'eşcinsel insanlara bakış'.Yönetmen bunu doğal hayattaki gibi oldukça iyi diyaloglarla izleyiciye gösteriyor.Çok fazla rahatsız edici sahne bulunmamasına rağmen homofobi hastalarının uzak durması gereken cinsten.

Russel karakterini canlandıran Tom Cullen gerçek hayatında da gaymidir bilinmez ancak karakterin getirdiği zorlukların üstesinden gelmeyi başarıyor.Öyle ki bazı sahnelerde çok daha doğal.Glen karakteriyle Chris New ise kariyerinin ilk sinema filminde ortalamanın üstünde oyunculuğuyla adından söz ettiriyor.New sanki daha doğaldı bence.

Hep doğallıktan bahsediyorum çünkü yönetmen Andrew Haigh'in yazdığı senaryo bizlere bunu işaret ediyor.Diyaloglara dikkat edildiğinde ki özellikle de yatak odası sohbetlerinde doğallığı yakalayan yönetmen kariyerinin bu ikinci uzun metrajında başarıya ulaşıyor diyebiliriz.Haigh ayrıca ''Kingdom of Heaven'',''Black Hawk Down'',''Gladiator'' gibi önemli filmlerde asistanlık yapmış.

Weekend kaldırması zor sahneler içeren ancak eşcinsel yaşamın zorluklarına iyice değinen ve vakit geçirten bir film.Açıkcası yönetmenin amacının sex sahneleriyle dolu bir film olmadığı 95 dakikalık filmde 3 sex sahnesinin olmasıyla çok rahat açıklanabilir.Yönetmen amacına ulaştı mı tam bilinmez ancak izleyenlerin onu anladığı kesin.Bu tarz filmlere açık biriyseniz izlemenizi tavsiye edebilirim.Ancak filmin sonu sizi hayal kırıklığına düşürebilir!

Bu arada söylemeden geçmeyeyim.Filmin sonunda soundtrackları dinleyin.Gayet iyi çalışmalar var.

[6.3]

Yaz Sezonu Filmleri [21]

26 Temmuz 2012 Perşembe

The Pact (2012)

07 Eylül'de ülkemizde vizyona girmesi beklenen gerilim filmi The Pact'ı dün izleme şansı yakaladım.Söylemeliyim ki The Pact seyirciyi kesinlikle geren ve yerinden hoplatan bir film.Herşey den önemlisi boş bir film değil.Geçirdiğiniz 85 dakikaya değen bir film.Sundance Film Festivali'nde de gösterilen The Pact izleyiciden genelde olumlu tepkiler alıyor.

Filmde annesinin ölümünün ardından doğduğu eve gelen ve bu sırada kayıp kız kardeşini de arayan Annie'nin evle ilgili bir takım sırlar öğrenmesi konu alınıyor.Başlarda çok sarmasa da filmin ortalarına doğru heyecan ve gerilim yükseliyor.Özellikle Annie'nin hayalet tarafından hırpalandığı sahne ve gölge sahnesi çok iyi düşünülmüş.Çünkü kesinlikle izleyiciyi geriyor.

Filmin başrol oyuncusu Caity Lotz 1986 doğumlu genç bir oyuncu.Kariyerinin ilk uzun metrajlı filminde başrol oynayan Lotz ilk filminde gayet iyi performansıyla olumlu notlar alıyor.Lotz bu filmin ardından 3 projede daha yer alacak ve bence kendini geliştirmesi için iyi bir fırsat yakalayabilir.Lotz ayrıca Emmy Ödülleri fatihi Mad Men dizisinde bir sezon rol almış.

Yönetmen Nicholas McCarthy ilk uzun metrajı olan The Pact ilk film olma olasılığıyla başarılı film bence.McCarthy The Pact filmini 2011 yılında kısa film olarak ta çekmiş.Yönetmenin yeni projelerini bekleyip göreceğiz.

The Pact snearyosuyla,oyuncularıyla ortalamayı tutturan,sıkmayan bir film.Sinemada da izlenebilecek bir film olan The Pact'ın en önemli özelliği son yıllarda yapılan başarılı gerilim filmlerden olabilmesi.İMDb'den 5.7 puan alan film,izlenmeli!..

[6.0]

Yaz Sezonu Filmleri [20]

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Rec 3:Genesis (2012)

2007 yılında gösterime girdiğinde epey ses getiren ve tamamı amatör kamera ile çekilen Rec,2009 yılında 2.filmle ve bu yılda 3.filmiyle takipçilerinin karşılarına çıktı.Henüz ilk iki filmini izlemediğim için diğer filmlerle karşılaştırmayacağım Rec 3:Genesis yarısı amatör,yarısı profesyonel çekilmiş bir film.Her film bir öncekinden ana tema dışında ayrı olduğu için serinin diğer filmlerini izlememeniz önemli değil.Ana tema yine bulaşıcı enfeksiyon...75 dakikalık filmde aksiyon filmlerini aratmayan sahneler bile bulabilirsiniz.Benden söylemesi..!

Film düğün sahnesiyle başlıyor.Yeni evlenen çift Clara ve Koldo en mutlu günlerinde amcalarının enfeksiyon kapması sonucu çevreye saldırmasıyla kabusa dönüşmesi ve sonrasında yaşanan hayatta kalma mücadelesini anlatıyor film.Filmin yönetmenliğini de yapan Paco Plaza ve diğer senarist Luiso Berdejo genelde birlikte çalışıyorlar.Kısa süresine rağmen film anlatmak istediğini güzel bir şekilde aktarırken,epey beğendiğim son sahnesiyle hiç sıkmadan kendini izletiyor.

1974 doğumlu İspanyol oyuncu Diego Martin filmde karşımıza Koldo karakteri ile çıkıyor.Daha çok TV dizilerinde kariyerini sürdüren oyuncu Rec 3:Genesis'te ortalamayı tutturuyor.Clara karakteri ile beğenimi kazanan Leticia Dolera aksiyon filmlerinden fırlamış bir oyuncu adeta.Elektirikli testere sahnesindeki performansı tartışılır kesinlikle!

Genç yönetmen Paco Plaza İspanya'nın umut veren yönetmenlerinden ancak genelde korku/gerilim filmleri yapmayı tercih ediyor.Yönetmen yeni filmi Paris I'll Kill You filminin çalışmalarına devam ederken Rec 4:Apocalypse'nin çalışmalarına başlanacağını duyurdu.

Rec 3:Genesis ülkemizde Eylül ayında vizyona girecek.Serinin ilk filmi 265.000 TL,ikinci filmi ise 352.000 TL hasılat yapmıştı.Bakalım Rec 3:Genesis ne kadar ilgi görecek.Bana kalırsa sinemada izlenmesi gerek filmlerden değil.Al bir eline mısırını yada cipsini,diğer eline de kolanı al evinde izle tarzında bir film:)

[5.8]

Yaz Sezonu Filmleri [19]

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Dictado (2012)

Son yıllardaki başarılı çıkışıyla sürekli övdüğüm İspanyol Sineması, korku filmleri anlamında da epey ilerleme kaydetti.Dictado konusu bakımından çok ta yabancı durmayan 'lanetli kız' konularına farklı bir yorum getiren Dictado çok başarılı olmasa da izlenebilecek türden bir film.Sergi Belbel'in yazılarından alınan filmin hikayesini aktaran da yönetmen Antonio Chavarrias!

Film konu itibariyle çocukları olmayan Daniel ve Laura çiftinin babası ölen küçük kız Julia'yı evlat edinmesi ve küçük kızın daha sonra ailenin eski sırları ortaya çıkarmasını anlatıyor diyebiliriz.Özellikle filmin iki zamanlı gitmesi ve Daniel'in geçmişiyle hesaplaşması filmi izlenebilir hale getiriyor.Her zaman klasik konulara bile kendi yorumlarını katmayı seven İspanyollar bu filme bir de hayalet katarak yorumlarını yapıyorlar.Zaten İspanyol korku sinemasının temellerinde ''hayalet'' teması sıkça görülüyor.

Filmin başrol oyuncusu Juan Diego Botto ortalamayı tutturan performansı ile ön plana çıkıyor.Ancak sanki çok ta inandırıcı değil film boyunca.Laura karakteri ile Barbara Lennie ise ortalamayı yakalayan diğer bir oyuncu.Lennie daha önce ''La Piel Que Habito''  filminde Cristina karakteri ile karşımıza çıkmıştı.

Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı Ödülü adayı olmayı başaran Dictado ödülü alamasa da bu yanıyla bile konuşulacak bir filme benziyor.Yönetmen Chavarrias'ın daha önceki filmlerinden Volveras ile Goya Ödülleri adaylığı olduğunu hatırlatayım.

Ülkemizde geçen ay vizyona girme şansı bulan Dictado 6 haftalık zamanda 160.000 TL hasılat ederek diğer korku filmlerine göre biraz daha başarılı bir grafik çizmiş görünüyor.Sinemada izlenip izlenmemesi konusunda kendi fikrimi belirtmem gerekirse;gerek yok.Onun yerine daha iyi korku filmleri var vizyonda.Ancak Dictado türünü tam yansıtamasa da çok sıkmayan izlenesi bir yapım.

[5.5]

Yaz Sezonu Filmleri [18]

El Yazısı (2012)

Yönetmenliğini Ali Vatansever'in yaptığı,çekimlerinin de eşsiz güzelliğiyle büyüleyen Bolu/Gönen'de yapıldığı El Yazısı izlenesi ve samimi bir dram filmi.Kısıtlı bütçeyle çekilen filmin başrollerinde Cansu Dere,Wilma Elles,Sarp Akkaya ve Sercan Badur bulunuyor.Altın Portakal Ödülleri'nde de Ortak Yapım Senaryo Geliştirme Ödülü sahibi El Yazısı 2012 yılı Türk filmleri içerisinde izlenmesi gereken filmlerden birisi.

Filmde üç kuşaktan insanların aşk hikayesini anlatıyor.8 yaşındaki Ragıp'ın Zeynep'e olan aşkı,Ahmet'in köyden bir kıza olan aşkı ve dedesi Ferit'in Saniye'ye olan aşkı üzerine kurulu film.En hüzünlüsü de herkesin veremediği bir aşk mektubunun olması galiba.Bu yönüyle film güzel bir noktaya değiniyor ve hikayesiyle izleyiciyi kendisine çekiyor.Senaryonun samimi bir havada olması da filme ayrı bir hava katıyor..

Filmin oyuncu kadrosunda televizyon dizilerinden tanıdığımız ünlü oyuncular bulunuyor.Ahmet karakteri ile Sercan Badur,Volkan karakteri ile Sarp Akkaya ve Okul Müdürü karakteri ile Bahtiyar Engin güzel performanslarıyla filmi sırtlıyor.Ayrıca çocuk karakterlerin de başarısı büyük.Yardımcı rollerdeki performanslar oldukça samimi duruyor.Julie karakteri ile Wilma Elles'de başarılı isimlerden.Her ne kadar televizyon tarihinin en kötü dizilerinden Öyle Bir Geçer Zaman Ki'de oynasa bile...Kenan Bal'ın canlandırdığı Ferit karakterinin sahneleri de filmin en duygusal sahnelerini oluşturuyor.Usta oyuncu rolünün hakkını veriyor.

Gişede pek yüzü gülmeyen El Yazısı bu yılın izlenmesi gereken filmlerinden birisi.Belki yıl sonunda açıklayacağım 2.Farklı Dünya Ödülleri'ne de aday olabilir.Keyifli,samimi,duygusal ve düzgün bir Türk filmi izlemek isteyenlere El Yazısı...

[5.8]

Yaz Sezonu Filmleri  [17]

10 Temmuz 2012 Salı

Douches Froides (2005)

Fransız yönetmen Antony Cordier'in ilk uzun metrajı Douches Froides ağırlıklı olarak dram türünde ve ortalamanın altında kalan bir film.Özellikle farklı senaryosu ile dikkat çeken ancak yer yer izleyiciyi rahatsız eden bir film ayrıca.Türkiye'de de vizyona giren film eleştirmenlerce de çok beğenilen bir film değil ancak Cannes Film Festivali'nden ödülle döndüğünü belirtmeliyim.

Film Michael adlı judo sporcusunun sevgilisi Vanessa ile arkadaşı Clement arasındaki yasaklı cinsel maceralarına değiniyor.Senaryoya bakıldığında aslında Türk toplumunun oldukça uzak ve soğuk baktığı bir konuya değinildiği için en nihayetinde bende bu durumdan epey rahatsız oldum.Tabi sadece cinselliği ön planda tutmak yanlış olabilir film için.Ancak yinede vasat son bölümü ve genel anlamda iyi olmayan senaryosuyla filmi eleştirecek olursak kesinlikle yetersiz!..

Kariyerinin ilk başrolünü oynadığı bu filmde Johan Libereau,Michael karakteri ile filmin en iyisi.Michael karakterini izleyiciye hissettirmekte başarılı olan Libereau kariyerinde ''Vertige'', ''Les Temoins'' ve ''Tais-toi'' gibi filmlerde rol almayı başarmış da bir oyuncu.Vertige filminde pek dikkatimi çekmese de bu filmdeki performansını beğendim.Cesur sahnelerdeki rahatlığı da dikkatimden kaçmadı.Filmin diğer oyuncularından Clement rolünde Pierre Perrier vasatı geçemeyen performansı ile hafızamda yerini alırken,Vanessa karakterini canlandıran Salome Stevenin'nin de başarısız olduğunu söylemeliyim.

Benim beklentilerimin epey altında kalan Douches Froides rahatsız edici sahnelerine rağmen cesur bir film.Ancak film gibi film izlemek isteyenler ve benim gibi Fransız sinemasından zevk alanlara tavsiye edeceğim bir film değil.Douches Froides senaryo içinde boğulan bir film bence.İzleyiciyi bir türlü kendine çekmeyi başaramıyor.Ve sonuç olarak da vasat kalıyor...

[5.4]

Yaz Sezonu Filmleri [16]

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Róza (2011)

Uzun yıllar II.Dünya Savaşı'nın ekmeğini sinemada yiyen Polonyalı yönetmenler genelde adlarını bu şekilde duyuruyorlar dünyaya.Polonyalı yönetmen Wojciech Smarzowski de diğer yönetmenlerin izinden giderek II.Dünya Savaşı konulu bir aşk filmine imza atmış Róza ile.Róza filmini diğer II.Dünya Savaşı filmlerinden ayıran en önemli özellik belki de Sovyet Rusya'ya değil de bu sefer Alman Nazi Hükümetine karşı bir sempatizanlık duyulması.90 dakikalık bu Polonya yapımı filminde tecavüze uğrayan bir kadının ve karısını tecavüzden kaybeden bir adamın aşkını izleyeceksiniz!..

Róza,sürekli tecavüze uğrayan ve kocasını kaybetmiş Róza adlı kadın ile savaş sonrasında Róza'nın yanına gelen Tadeusz'un aşkını konu alıyor.Hikayenin orjinalliği film için bir avantaj ancak sizi içine çekebilecek kadar başarılı bir sunum var mı tartışılır.Filmin Almanya yakınlığı da şaşırılacak derecede ilginç doğrusu!Ayrıca belirtmeliyim filmde dikkat çekilmeye çalışılan tecavüz olayları da son derece çarpıcı!

Filmin başrol oyuncusu Tadeusz karakteri ile Marcin Dorocinski başarılı performansı ile dikkat çekiyor.Doroncinski'nin bu performansla ödül aldığını da belirtmeliyim.Diğer yardımcı karakterler de ortalamayı tutturuyor.Filmde mekan ve kostümler de döneme göre başarılı duruyor.Filmin kasvetli havası 1945'li yıllara uyum sağlıyor.


Filmin İstanbul Film Festivali'nde Sinemada İnsan Hakları bölümünde yarışan film çok iyi bir film olmasa da dikkat çekici bir yapım olarak notlarım arasında yerini alıyor.II.Dünya Savaşı'nın kadına verdiği zararın ne kadar büyük bir boyutta olduğunu gösteren,Nazi Almanya'sının gerçek yüzünü gösteren (bu filmde pek göremedik gerçi) izlenesi bir film kanımca.


6.7


Yaz Sezonu Filmleri [16]

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Paranormal Xperience 3D (2011)

Yine ülkemizde vizyona girmeyen ve önceden izleme şansımız bulunan korku filmlerinden birisi de  Paranormal Xperience.Avrupa Sinemasının lokomotiflerinden İspanyol sinemasının son yıllardaki korku film başarısına gölge düşüren Paranormal Xperience ayrıca 3D esprisiyle dikkat çekmeye çalışan başarısız bir film.Eylül ayında vizyona girecek filme gitmek isteyenler;  hayatınızdan 85 dakika feda etmeden önce iyi düşünün!..

Üniversite tıp öğrencisi olan Angela ve 4 arkadaşı final sınavlarından geçmek için lanetli bir kasabadaki geçmişte yaşanan paranormal olayları araştırmak için bölgeye giderler.Angela giderken küçükken travma geçiren ve normal olmayan kız kardeşi Diana'yı da yanında götürür.Ve bildiğiniz lanetli kasaba oyunu başlar.

Öncelikle son yıllarda ''El Orfanato (2007)'',''Los Ojos de Julia (2010)'' ''Rec (2007)'' gibi başarılı filmler üreten İspanyol Sineması bu filmle çuvallıyor.Senaryo başarılı olmamakla birlikte karakter yaratımı zayıf kalıyor.Katil karakter Dr.Matarga en ünlü katil Jason'dan farksız maskesi ve güçlü fiziği ile dikkat çekiyor.Filmin herhangi gerilecek bir sahnesi de mevcut değil.Sadece ölüm sahnelerinde 3D boşa gitmesin hesabı yapılan sahneler iyi denilebilir.

Filmin oyuncuları da film kadar başarısız.Angela karakteri ile Amaia Salamanca,Diana karakteri ile Alba Ribas oldukça başarısız.Seyirciye verecek bir gerilimi bile yok oyuncunun.Gerçi film kötü olunca ister istemez oyuncular da bundan etkileniyor tabi.Tek dikkat çeken isim Jose karakteri  ile Maxi Iglesias.

Aslında benim anlamadığım bir nokta da filmin 3D olarak çekilmesi.Neden buna gerek duyuldu bilmiyorum.Bu kadar ucuz bir maliyeti varsa biz Türkler neden 3D film çekmiyoruz?Her anlamda başarısız bir film olan Paranormal Xperience İspanyol sinemasının önünde duran koca bir taş gibi.Es geçin bu filmi!..

[4.4 ]

Yaz Sezonu Filmleri  [15]

New Moon (2010)

Alacakaranlık Efsanesi'nin ikinci filmi New Moon ilk film kadar olmasa da seyir zevki yüksek ve iyi bir film gözümde.Stephenie Meyer'in aynı adlı romanından uyarlama olan New Moon,Taylor Lautner hayranları için daha gözde bir film.Lautner'ın serideki en fazla rolü bu filmde ve gayet başarılı.130 dakikanın boşa gitmeyeceğini garanti eden,seveni kadar sevmeyeni de olan bir film!

Serinin bu bölümünde açılış Bella'nın doğum günüyle yapılıyor.Doğum günü sonrasında Bella'nın hayatından ayrılmaya karar veren Edward'ın onu yanlız bırakması sonucu Bella Jacob ile yakınlaşıyor ve Jacob'ın gerçek kimliği de bu bölümde ortaya çıkıyor.Aynı zamanda Laurent ve Victoria'nın Bella düşmanlığı bu bölümde bir kayıp daha verdirtiyor onlara.

Serinin ilk film yazımda bu tür fantastik aşk hikayelerine ihtiyaç olduğunu söylemiştim.Stephenie Meyer gibi çok ta yetenekli olmayan bir yazarı bile meşhur eden aslında hikaye değil filme verilen o muhteşem hava ve oyuncular bence.Tabi ki hikayenin de önemi var ancak bence bu saydıklarım kadar ön planda değil.Yine de Meyer'ın sinemada yeniden bir vampir akımı başlattığı için onu tebrik  etmelimiyiz emin değilim...

Alacakaranlık yazımda Kristen Stewart'a değinmiştim.Bu sefer de Taylor Lautner'a değinmek istiyorum.20 yaşındaki oyuncu kariyerinde Alacakaranlık serisi dışında çeşitli TV dizilerinde yer alırken 2010 yılında ''Valentine's Day'' ve 2011 yılında ''Abduction'' filmlerinde rol almıştır.Lautner'ın oyunculuğunu beğeniyorum.Özellikle New Moon kendisini hem fiziksel hem de performans anlamında göstermesi bakımından önemli bir film.Yine Abduction filmi ben tüm eleştirilere karşın Lautner'ın oyunculuğuyla önemli bir yere geldi.

Alacakaranlık serisinin müzik bakımından en doyurucu kısmı New Moon kesinlikle.Başarılı soundtracklarla dikkat çeken filmde en iyisi bence ''Possibility'' şarkısı.Albümünü bulursam eğer kaçırmam herhalde :)

İyisiyle kötüsüyle sonuç olarak Alacakaranlık serisi benim en beğendiğim fantastik serilerden birisi.Çok kitap okuyan biri değilim ama kitaplarından çok filmi tavsiye edebilirim sizlere.Tüm eleştirilere rağmen Alacakaranlık serisini izleyin!..

6.1

Yaz Sezonu Filmleri [14]

5 Temmuz 2012 Perşembe

ATM (2012)

Korku filmlerini önceden izlemenin avantajı var bizim ülkemizde.Vizyona girmesini beklemeden pek çoğunu izleyebiliyorsun.O yüzden korku filmleri pek fazla gişe yapmıyor Türkiye'de.Bence fena da olmuyor.Çünkü bu tür kalitesiz filmleri izleyince boşuna sinemaya gitmeye gerek kalmıyor yada başka filme gitme olanağın oluyor.ATM'de bunlardan birisi.85 dakikalık kalitesiz bir film!..

Filmde para çekmek için ATM'yi kullanmak isteyen üç gencin ATM'de bir katil tarafından kapana kıstırılması ve buradan kurtulma çabaları anlatılıyor.ATM'nin mekan olarak kullanıldığı ilk film olduğunu düşünürsek mekan anlamında özgünlüğü elinde tutuyor film.Ancak ''Buried''filminin yaratıcı senaristi Chris Sparling bu filmle çuvallıyor bence.Buried filminde psikolojimi altüst eden Sparling nedense ATM filminde aynı havayı yakalayamamış.Klişe konuşmalardan farklı değil.Farklı bir karakterde yaratamamış.Bu da seyir zevkini etkiliyor.

ATM'nin başrollerinde Emily karakteri ile Alice Eve,David karakteriyle Brian Geraghty ve Corey karakteri ile Josh Peck bulunuyor.Alice Eve ve Brian Geraghty ortalamanın altında oyunculuklarıyla izleyiciyi filme çekemiyor.İnandırıcılık düşük.Dİğerlerine nazaran Josh Peck daha samimi bir görüntüde.Genel olarak oyunculuk yetersiz kalıyor anlayacağınız..

Yönetmen David Brooks ilk uzun metraj denemesinden başarısız bir sonuçla ayrılıyor bence.Filmde elle tutulur tek şey senaryodaki katilin zekice kurbanlarına yaklaşımı bence.Uzunca bir süre katilin neden ATM'ye girmediğini seyirciye sorgulatıyor film ancak çözmeniz çok ta kolay değil.Filmin sonunda ATM'den akılda kalan tek şey de bu oluyor bence.Brooks diğer filmlerinde Chris Sparling'e sırtını dayamaya devam ederse pek de başarılı olamaz gibi.Çünkü kendisinin oyuncu seçimlerinde hatalar var.

ATM her anlamda vakit geçirmek için izlenebilecek ve daha fazlasını size veremeyecek bir film.Daha güçlü bir senaryo ile daha iyi bir film olacağına şüphem yok.İzlemek isteyenlere tavsiyem evde dvd karşısında izlemeleridir.Aksi takdirde sinemada çekilecebilecek bir film olmayabilir sizin için!..

4.0

Yaz Sezonu Filmleri [13]


Noordzee,Texas (2011)

Son dönemde filmlerine sıkça rastladığım Belçika Sineması yine iyi bir dramla karşımda.Yönetmenliğini Bavo Defurne'nin yaptığı Noordzee,Texas çok başarılı bir dram.Benim açımdan filmin psikolojik olduğunu da söyleyebiliriz.85 dakikalık bu filmde ağırlık 'eşcinsel drama' teması olsa da beğenilecek hatta takdir edilecek bir film var karşınızda!..

Filmde 15 yaşındaki Pim'in cinselliğini keşfetmeye başlaması ve bu esnada komşusu Gino ile tanışması,onunla yaşadıklarını anlatılıyor...Pim karakteri özellikle çok iyi yaratılmış.Babası olmayan,anne sevgisi görmeyen içe kapanık bir çocuk..Diğer taraftan Gino 18 yaşının verdiği heyecanla kısa maceralar yaşamaya meraklı bir genç.İki karakterin birbirine aşık olması da epey zordur hal böyle olunca.Filmde bu zorluklarda ki bir aşkı konu alıyor ve gayette başarılı bir şekilde.
Senaryonun AndreSollie'nin romanından uyarlandığını belirteyim.

Pim karakterini canlandıran Jelle Florızoone oldukça başarılı bir şekilde karakteri yansıtıyor.Bunu başardığı için de seyirciyi psikolojik olarak etkilemeyi başarıyor.Filmle birlikte Pim olmanın zorluklarını da anlıyoruz  Jelle Florızoone sayesinde.Kesinlikle izlediğim en iyi oyunculuklardan.Gino karakterini canlandıran Mathias Vergels'de karakterini iyi bir şekilde yansıtıyor.Seyirci ona her baktığında kızıyorsa zaten vermesi gereken performansı vermiş oluyor.

Filmin müziklerine değinmeden geçmeyeyim.Oldukça iyi müziklerle karşılaştım filmi izlerken.30 yıl önceki dönemi iyi yansıtıyor.Özellikle de filmde motosiklet sahnesindeki şarkı çok güzeldi.Pek fazla müziğe dikkat etmeyen benim bile dikkatimi çekecek derecede iyi müziklere sahip film.

Noordzee,Texas her anlamda ön yargısız izlendiğinde beğenilecek bir film.Benim çok beğenmemin sebebi dram türünün yanında aşkı çok iyi aktarabilmesi oldu.Bu tür filmleri zamanında izleyemediğim için pişman oluyorum hep ancak çok ta geç olmadan izlediğim için mutluyum.Bu harika filmi sizde izleyin derim..:)

8.0

Yaz Sezonu Filmleri [12]




3 Temmuz 2012 Salı

The Best Exotic Marigold Hotel (2011)

Kadrosunda Judi Dench,Maggie Smith,Tom Wilkinson,Bill Nighy ve Penelope Wilton gibi dünyaca ünlü İngiliz oyuncuları kadrosunda barındıran The Best Exotic Marigold Hotel komedi/drama dalında hoş vakit geçirilebilecek bir film.Filmin çok tutan bir romandan uyarlandığını belirteyim.Koskoca Maggie Smith'i ekranda görmek için bile izlenebilecek bir film!..

Hayatlarına yeni bir başlangıç yapmak için Hindistan'daki Marigold Hoteli'nde sürprizlerle dolu bir tatil yaşayan 7 İngiliz arkadaşın komik ve dramatik hikayelerini konu alıyor film.Çok tutan bir kitaptan sinemaya uyarlanan The Best Exotic Marigold Hotel senaryo açısından çok sıkmayan ve kendini izlettiren eğlenceli bir film.

Dünya sinemasının kanımca yaşayan en büyük aktristi olan Maggie Smith filmde kısa rolüyle yine göz kamaştırıyor.Film boyunca tekerlekli sandalyeden ayrılmayan Smith bu sefer de Hintliler'i harcıyor konuşmalarıyla.Filmde en doğal performanslardan birine imza atıyor şüphesiz.Kariyeri sayısız başarılarla dolu olan ancak Akademi tarafından fazla değer verilmediğine inandığım Judi Dench bu filmde de başrolde döktürüyor.Filmin yardımcı oyuncu kategorisinde Bill Nighy ve Tom Wilkinson gibi ünlü isimler de var.Wilkinson'un sahneleri oldukça hüzünlü ayrıca.Downton Abbey dizisinden tanıdığım Penelope Wilton'u bu filmde de görmek güzeldi.Ne var ki bol ünlü oyuncuya rağmen çok başarılı bir film olarak karşımıza çıkamıyor The Best Exotic Marigold Hotel.

Yönetmen John Madden kariyerinde iyi filmlere sahip.1998 yapımı 7 Oscar Ödüllü ''Shakespeare in Love''onun dünyaya tanıtan film.Bu filmle En İyi Yönetmen Oscar'ı adayı olduğunu da belirteyim.Yönetmenin ''The Debt'' ve ''Mrs.Brown'' filmleri de incelemeye değer.Madden'nın The Best Exotic Marigold Hotel filmi ise ünlü oyuncularla eğlenceli hale gelen iddiasız bir film.

The Best Exotic Marigold Hotel merakla ekran başında oturup izlediğim ancak umduğumu pek bulamadığım filmlerden.Filmin en büyük artısı ünlü oyuncuları kadrosunda barındırması ve 122 milyon $ hasılat yapması.Vakit geçirmek ve Maggie Smith,Judi Dench izlemek isteyenlere...

Yaz Sezonu Filmleri [11]

[6.0]




2 Temmuz 2012 Pazartesi

Piranha 3DD (2012)

2010 yılında 3D olarak gösterime giren ve seyirciye bol bol komedi/korku/kan üçlüsünü vaat eden Piranha serinin ikinci filmiyle karşımızda.Piranha 3DD ise ilk filme nazaran bizlere daha fazla komedi parodisi sunuyor.İlk filme göre ciddiyetini epey kaybetmiş bir film var önümüzde.Ancak yine de kendini sıkmadan izlettirmesi büyük başarı.

Piranha 3DD ilk filminde olduğu gibi Victoria Gölü'nde dehşet saçan piranhaların mekanında geçmiyor.Bu sefer mekan yeni açılan bir su parkında geçiyor.Ancak bu su parkı bildiğimiz su parklarından biraz farklı.Bu mekanın müşterileri cinsellik yaşamaya gelen gençler.Hal böyle olunca filmde erotizm tavan yapıyor ve tabi ki ilk filmde olduğu gibi işin içine piranhalar da karışıyor.Tabi filmde asıl kızımız bakire ve mekandaki müşterileri kurtarma çabasında.Senaryoyu doldurmak için kızımızın aşk hikayesi de mevcut.Anlayacağınız senaryo basit ve sıradan!..

Filmin oyuncu kadrosunda tanınmamış oyuncular var.Başrolde Danielle Panabaker,Maddy karakteri ile karşımızda.Genellikle tv dizilerinde rol alan oyuncunun ''The Crazies'',''Mr Brooks'' ve ''Friday the 13th'' filmlerinde de rol aldığını belirteyim.Serinin ilk filminde olduğu gibi ünlü oyuncu Christopher Lloyd bu filmde de karşımızda.Kısa rolüne karşın onu ekranda görmek çok güzel.Amerikan yapımı ünlü dizi Sahil Güvenlik'in (1989-2001) oyuncusu David Hasselhoff kısa ve komedi içerikli rolüyle karşımıza çıkıyor.Piranha'yı parado filmi olarak gördüğüm için oyunculuklara fazla yorum yok.

Piranha 3DD bana göre ilk filmin parodisi.İlk filmi taklit eden ve abartılı sahnelerle dolu filmde zaten amacın bu olduğu epey açık.Ancak başarısız bir film olsa da gözümde, 80 dakika boyunca gülmesem de film kendini izlettiriyor.Ülkemizde 22.06.2012'de vizyona giren filmin hasılatı 453.000  TL.10 günlük hasılat fena değil ancak ilerleyen haftalarda çok büyük salon kaybı yaşayacağı kesin filmin.Filmin dünya gişesi de 4 milyon $ civarında.Filmin bütçesi de 20 milyon $.

[3.1]

Yaz Sezonu Filmler [10]