tag:blogger.com,1999:blog-45649696253831335872024-03-14T08:47:26.390+03:00Farklı DünyaHayat ön provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir. Bu, alkışı olmayan tiyatronun perdesi kapanmadan; gülün, şarkı söyleyin, dans edin, âşık olun... Hayatınızın her anını değerlendirin.Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.comBlogger199125tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-26168749724108678072015-01-13T23:35:00.002+02:002015-01-13T23:35:35.884+02:00Rakamlarla En Çok İzlenen Yabancı Filmler ve Hobbit:Beş Ordunun Savaşı <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-3WYDH2JzeGk/VLWObxbaMoI/AAAAAAAABRI/6OA5QfXzf8Q/s1600/indir%2B(3).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-3WYDH2JzeGk/VLWObxbaMoI/AAAAAAAABRI/6OA5QfXzf8Q/s1600/indir%2B(3).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Titanic</td></tr>
</tbody></table>
<span style="text-align: left;">Hobbit:Beş Ordunun Savaşı vizyona girdiğinde 2 milyon gişeyle ülkemizde tüm zamanların en çok izlenen 3.yabancı filmi olacağı kehanetinde bulunmuştum.Zor belki de uçuk kaçık bir tahmindi.Bu yüzden de tutmadı ancak epey iyi sonuçlar aldı serinin son filmi.</span><br />
<br />
3 hafta 3 günlük gişeye baktığımızda filmin 1.550.596 seyirciye ulaştığını görüyoruz.Burada sevindirici iki gelişme var.Birincisi bir önceki Hobbit filminden şu anlık 340 bin fazla gişe yaptığını görüyoruz.İkincisi ise 1.5 milyon barajını geçmesi!<br />
<br />
Yabancı filmler için çok da kolay olmayan bu barajı bugüne kadar Titanic (1997),Avatar (2009),Buz Devri 4 (2012),Yüzüklerin Efendisi:Yüzük Kardeşliği (2001) ve Truva (2004) geçebilmiş,2012 filmi ise 3 binlik bir farkla kaçırmıştı.1.5 milyon barajını geçen 6. <br />
film olan Hobbit:Beş Ordunun Savaşı ilk beşe girer mi henüz bilemiyoruz fakat bunun için gerekli olan 150 binlik bir gişenin Türk filmlerinin<br />
domine ettiği bu haftalarda gelmesi pek mümkün görünmüyor.En iyimser tahminle 1.660.000 binlik gişe olur diye düşünüyorum.Benim gibi Orta Dünya hayranlarına bu yetmez ama yine de büyük başarıdır diyebiliyoruz.<br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-4930N0dzG5w/VLWOb4zylLI/AAAAAAAABRA/UWznj2lk8tM/s1600/indir%2B(4).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-4930N0dzG5w/VLWOb4zylLI/AAAAAAAABRA/UWznj2lk8tM/s1600/indir%2B%284%29.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Avatar</td></tr>
</tbody></table>
Listenin 1.sırasında yer alan Titanic 1998 Şubatında vizyona giren ve aylarca gişeleri kasıp kavuran bir filmdi.Nitekim 16 yıldır kırılamayan bu başarının rakamı 2.844.022! Yine aynı yönetmenden çıkma Avatar ise 2.482.911 kişi tarafından izlenerek rekoru kırmaya en çok yaklaşan filmdi.İlerleyen kaç yılda bu rekor kırılır bilemiyorum ancak Türk filmlerinin iyiden iyiye gişeleri domine etmesi bunun yıllar alabileceğini de ortaya koyuyor.Ancak birileri çıkıp da yeni bir Orta Dünya benzeri bir dünya yaratır ya da dünyanın konuştuğu bir aşk hikayesi çekerse işin rengi hemen değişir.Ayrıca 2016'da vizyona girmesi beklenen Avatar 2 şu an rekoru kırmaya aday tek belirgin film <br />
görünümünde.<br />
<br />
Ve gelelim efsane bir diğer seriye! Animasyon sevmeyen beni bile katıla katıla güldüren ve mükemmel bir dublaja sahip serinin son filmi 2012'de 1.883.004 kişi tarafından izlenerek animasyon çıtası başta olmak üzere serinin 5.filmiyle ilgili beklentileri de epey yükseltti.İlk dört filmi üçer yıl araya giren serinin son filmi 2016'da vizyona girecek.Az önce Avatar 2'nin 2016'da vizyona girmesinin beklendiğini yazmıştım.Bu da demek oluyor ki 2016 rekorların yılı olabilir.7'den 70'e herkesi sinemalara toplayan Buz Devri'nin 5.filminin gişesini de hep birlikle göreceğiz!<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-0tJx4f9hgn4/VLWObwnJ5VI/AAAAAAAABRE/JZfRZb4DAAE/s1600/indir%2B(5).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-0tJx4f9hgn4/VLWObwnJ5VI/AAAAAAAABRE/JZfRZb4DAAE/s1600/indir%2B%285%29.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Hobbit:Beş Ordunun Savaşı</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Tüm zamanların en çok heyecan uyandıran serisi olan Yüzüklerin Efendisi'nin ilk filmi Yüzük Kardeşliği de listenin 4.sırasında.Diğer iki filmi de 1 milyon barajını geçen serinin en çok izlenen bu ilk filmini 1.759.705 kişi izledi.Hobbit serisi bu çıtanın altında kaldı ancak Beş Ordunun Savaşı'nın bu rakamı geçeceğine epey inanmıştım.Gerçi Hobbit'ten umut kesilmez! Hele de son filmden!<br />
<br />
Listenin 6.sırasında yer alan Truva filmi ise özellikle Anadolu topraklarından kopan bir hikaye olduğu için Türk toplumunun filme ilgisi epey büyük oldu.Üstelik vizyona mayıs gibi seyircinin azalmaya başladığı zamanlarda vizyona girip de böyle bir gişe başarısı sağlaması ayrı bir başarı.<br />
<br />
Ayrıca filmin kalitesi ve efsane kadrosu da gişede büyük bir etkendi.2.5 saatlik uzun süresine karşın Brad Pitt'i,Orlando Bloom'u ve daha bir sürü yıldızı görmenin engeli olmayınca 1.692.458 kişilik muhteşem gişe başarısı da gelmiş oldu.<br />
<br />
Listenin devamını merak edenler için: http://boxofficeturkiye.com/tumzaman/?tm=1989<br />
<br />
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-32280547625287204122015-01-12T09:32:00.001+02:002015-01-12T09:36:21.336+02:00Before I Go to Sleep (2014)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-QTskCjQGW44/VLN4BoJ0SAI/AAAAAAAABQo/3bOkp7VFvEI/s1600/indir%2B(2).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-QTskCjQGW44/VLN4BoJ0SAI/AAAAAAAABQo/3bOkp7VFvEI/s1600/indir%2B(2).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Uyumadan Önce</td></tr>
</tbody></table>
Aynı tarzda hayatları boyunca bir iki film izlemiş seyirciler için biçilmez bir kaftan olabilecek Before I Go to Sleep benim için ise birkaç şaşırma ve heyecanlanma dışında sürükleyici,keyifli ancak beklentilerimin altında kalan bir film.Baş rolünde Nicole Kidman'ın olması bile izlemek için yeterli bir sebep olacak filmde Oscarlı aktör Colin Firth de yer alıyor.<br />
<br />
Her sabah uyandığında yatağından hafızası sıfırlanmış olarak kalkan Christine'in geçmişini hatırlama ve etrafındakilerle olan güvensizlik ilişkisine odaklanan film bir roman uyarlaması.Nicole Kidman'ın başarılı performansına karşın final sahnesindeki sürprize kadar özgün bir çizgi yakalayamayan filmi sanırım sadece baş rol oyuncusuyla hatırlayacağız.<br />
<br />
2 Ocak'ta ülkemizde vizyona giren film seyircilerin büyük çoğunluğunu tatmin edecektir ancak detayda pek bir tatminkarlık söz konusu olamıyor.Yine de çok önemli bir film olmasa da sıkılmadan izlenebilecek,heyecanlı ve final sahnesiyle keyif veren bir film olduğu aşikar.Seçim sizin!<br />
<br />
(Notum:6.5)</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-66935615047202801092015-01-12T09:18:00.001+02:002015-01-12T09:33:31.154+02:00Space Station 76 (2014)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-wNfB11mm8Qs/VLN0r6e-k-I/AAAAAAAABQc/mQlziH-j6sA/s1600/SpaceStation76.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-wNfB11mm8Qs/VLN0r6e-k-I/AAAAAAAABQc/mQlziH-j6sA/s1600/SpaceStation76.jpg" height="320" width="224" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Uzay İstasyonu 76</td></tr>
</tbody></table>
Kadrosunda Matt Bomer,Patrick Wilson ve Liv Tyler gibi önemli isimleri barındıran Space Station yılın hayal kırıklığı yaratan filmlerinden.70'li yıllarda geçen ve kara komedi olmasını beklediğim film senaryosuyla büyük hayal kırıklığı yaratıyor.Senaryonun berbatlığından oyuncuların performansı da etkilenmiş.Yine de Matt Bomer ve Patrick Wilson vasatın üzerindeler.Marisa Coughlan ise dehşet kötü bir performansla karşımızda!<br />
<br />
Film 70'li yıllarda dünyanın olmadığı ve bir uzay gemisinde yaşayan bir grup insanın hikayesini kara komedi şeklinde ele almaya çalışıyor.70'ler havası bazı sahnelerde oldukça iyi ancak o kadar boş bir senaryo var ki filmde nereden tutsanız elinizde kalır.Filmde bir mesaj verme amacı yok.İlk sahne dışında güldürmüyor.Sanki sıradan bir grup insanın günlük yaşantısı olabildiğince sade bir şekilde aktarılmış.İşin bu kısmında devreye girmesi gereken yönetmen de haliyle sınıfta kalıyor.<br />
<br />
Birkaç özel sahnesi dışında,Matt Bomer ve Patrick Wilson'ı izleyebilmemiz dışında bir sürprizi yok filmin.Kendini öyle de ya da böyle süresinden dolayı izlettiriyor ama gerçekten sıkıntıları olan vasat bir film.Sinemalarda gösterime girmeyip dvd satışına sunulan filmi izleyip izlememek size kalıyor!<br />
<br />
(Notum:4.6)</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-76933094034921897422015-01-11T06:09:00.002+02:002015-01-11T06:55:07.447+02:00The Captive (2014)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-uX2ee2_Z6Fk/VLH3W5Jx9GI/AAAAAAAABQM/8znv_fjOJbE/s1600/indir%2B(1).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-uX2ee2_Z6Fk/VLH3W5Jx9GI/AAAAAAAABQM/8znv_fjOJbE/s1600/indir%2B(1).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">The Captive</td></tr>
</tbody></table>
2014'ün filmlerini izlemeyi tüm hızıyla sürdürürken Golden Globe vakti geldi çattı.Ardından BAFTA ve Akademi Ödülleri var.Tüm bu ödül törenlerinden uzak olsa da The Captive baş rol oyuncusuyla ve yönetmeninin ismiyle izlenmeyi hak ediyor.The Captive'in baş rolünde Ryan Reynolds,yönetmen koltuğunda ise Atom Egoyan var.Zayıflayan kariyerine rağmen Egoyan ismi film için iyi bir referans sayılabilir.Ryan Reynolds ise Buried sonrası en iyi performansına imza atıyor.<br />
<br />
Önce senaryodan başlarsak söylemem gereken birkaç husus var.''Kayıp'' vak'aları sinema tarihi boyunca işlenen en meşhur konulardan birisi.Dolayısıyla özgün olabilmek ya da bir noktadan sonra çizgisini edebilmek önemli.Yine bu yıl Fincher'ın uyarlaması Gone Girl de adından anlaşılacağı üzere aynı konuyu işleyen filmlerdendi.İlk bir saati ''Bu muydu yani Fincher ?'' dedirten sonra ise hem senaryonun hem de yönetmenin farkıyla kendini hissettirebilen bir film çıkmıştı ortaya.Egoyan'ın filminde ise farklılık yaratma ve müzikle seyirciyi germe çabası hakim.Ancak herhangi bir farklılık yaratamayan film üstelik gereksiz müzik kullanımıyla seyircinin kulağını tırmalayabiliyor.Klasik,kaçırılan bir kızı ve onu kurtarma çalışan bir baba izlerken amaçları belli olmayan kızı kaçıran kişilerin hikayesinin aydınlatılamaması da senaryoyu kötü yönde etkiliyor.<br />
<br />
Değişik ama başarısız kurgusu da filmin eksilerinden.Filmin baş rolündeki Ryan Reynolds baba rolüne epey ısınmış görünüyor.Komedi filmleriyle kariyerini çürütmek yerine doğru bir yol seçen Reynolds filmin en başarılı ismi.Film boyunca ruh gibi ortalıkta dolaşan Mireille Enos da karakterinin hakkını vermeye çalışmış.Kızının kaçırıldığı anda kocasına verdiği tepki sahnesi oldukça iyiydi.<br />
<br />
Kanada'nın alışılmış o soğuğunda çekilen ve seyirciye de zaman zaman soğuk gelen The Captive vasatın biraz üstünde,senaryosu eksik,müzikleri bazen gereksiz,Ryan Reynolds'a bizi kavuşturan,Egoyan'ın kariyerinde hızla dibe vurduğu bir film olmuş.Filmin ayrıca Cannes'da Altın Palmiye için yarıştığını hatırlatayım.<br />
<br />
Notum: [5.5]</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-46994431052771638292014-07-03T23:23:00.001+03:002014-07-03T23:23:09.250+03:00Fargo (1996)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-q0pp8L9tnYw/U7W7g42prdI/AAAAAAAABP4/lIIqAZV2Hd0/s1600/indir+(1).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-q0pp8L9tnYw/U7W7g42prdI/AAAAAAAABP4/lIIqAZV2Hd0/s1600/indir+(1).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Fargo</td></tr>
</tbody></table>
Sinema tarihinin en başarılı ikililerinden Joel & Ethan Coen'in 1996 yapımı uyarlaması Fargo gösterime girdiği yıl büyük ses getirmiş,bazı saygın sinema çevrelerince yılın en başarılı filmi olarak ilan edilmişti.Akademi'ye de yedi dalda aday olan film iki ödülle evine dönmüştü.Bu yıl da dizi olarak yayınlanmaya başlayan Fargo'yu izlememek olmazdı artık.Geç de olsa izlediğim için rahat hissediyorum kendimi.<br />
<br />
Fargo'da sahtekar Jerry'nin bir çalışanı aracılığıyla tuttuğu iki adama karını kaçırtması ve bu kaçırılmadan alacağı pay ile para ihtiyacını gidermeye çalışmak istemesi konu alınıyor.Ancak işler planlandığı gibi gitmiyor ve Jerry'nin karısını kaçıran adamların işledikleri cinayetler olaylara polisi de dahil ediyor ve böylece işler karışıyor.<br />
<br />
Gerçek bir hikayeden uyarlanan filmin konusu ''Bu kadar da olmaz!''dedirtecek cinsten.Hazmetmesi zor hikayesi filmi ilginç kılsa da senaryonun çok başarılı olduğunu söyleyemeyeceğim.Senaryoda eksik gördüğüm bir husus var:Olayları araştıran polisin olayları ne kadar derinden yürütüp yürütmediğine biz şahit olamıyoruz.Polisin araştırmalarına birkaç kez rastlayabiliyoruz.Bu tür filmlerde polislerin olayları araştırması daha detaylı ele alındığında merak unsuru artıyor.Bu da filmin kalitesini artırıyor şüphesiz.<br />
<a name='more'></a><br />
Senaryonun bu önemli eksiğine rağmen Oscar ödülü almış olması da ayrı bir gariplik.Konu olarak oldukça iyi seçilmiş bir hikaye var ancak işlenişinde çok önemli bir eksiklik var.Bu eksikliği yönetmenin filmi polisiye yönünden uzak tutmaya çalışması olarak görebilirsek kapatabiliriz.<br />
<br />
Filmin Oscar alan ancak baş rol oyuncusu olduğundan emin olamadığım Frances McDormand harika bir performans sergileyerek rolünün hakkını veriyor.Örneğin:Arkadaşı Mike ile yemeğe gittiği sahnedeki performansı bile aday olmaya yetecek seviyede.Ancak dediğim gibi filmde oynadığı süreye bakıldığında McDormand'ın baş rolde olması ne derece doğru tartışılır.<br />
<br />
Filmin diğer oyuncu kadrosu da rolünün hakkını veriyor.Oyunculuk performansları dolu dolu olan bir film Fargo.Bunda tabii ki yönetmenlerin etkisi büyük.Coen'lerin her filminde mutlaka bir favori oyuncu seçiyorsunuz kendinize.Bu da filmlerinin kalitesini ortaya koyuyor haliyle.<br />
<br />
1996 yılının en başarılı filmlerinden olan,sarsıcı ve gerçek bir hikayeye sahip olan,en önemlisi de Ethan ve Joel Coen gibi harikulade yönetmenlerin elinden çıkan Fargo izlenmesi gereken başarılı gizem,dram filmlerinden biri.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/EB4PmbfG4bw?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-48936297248129403232014-04-18T23:27:00.001+03:002014-04-18T23:27:07.966+03:00Captain Phillips (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-U5KqtuBKVE8/U1GKiakzASI/AAAAAAAABPo/z6v6PY0Cz5Y/s1600/indir+(4).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-U5KqtuBKVE8/U1GKiakzASI/AAAAAAAABPo/z6v6PY0Cz5Y/s1600/indir+(4).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Captain Phillips</td></tr>
</tbody></table>
Somalili korsanlarının ününü duymayan kalmamıştır.Birkaç yıl öncesine kadar kaçırdıkları gemilerle fidye almaya çalışan korsanlar bu kez Hollywood'un radarına takılmış durumda.Yaşanmış bir olaydan ve olayı yaşayan Richard Phillips'in ''A Captain's Duty:Somali Pirates,Navy SEALs and Dangerous Days at Sea'' adlı kitabından uyarlanan Captain Phillips 134 dakikaya uzanan geniş bir operasyon filmi.Final sahnesine doğru Bigelow'un Zero Dark Thirty'sini anımsatan film buram buram 'Amerikan gücünün ulaştığı noktalar' kokuyor.<div>
<br /></div>
<div>
Filmde 2009 yılında Umman'dan gıda yardımı için Afrika'nın bazı bölgelerine kargo taşımacılığı yapan bir Amerikan gemisine uluslararası sularda saldıran Somalili korsanlar ile geminin kaptanı Richard Phillips'in etrafında geçiyor.Başarılı bir senaryoya sahip Captain Phillips tarzı filmlerde senaryonun psikolojik işlevi oldukça önemli.Hazır yukarıda Zero Dark Thirty'den konuyu açmışken Zero Dark Thirty'nin psikolojik bakımdan zayıf kalan senaryosu sebebiyle ödülün Argo'ya gittiğini de söyleyebiliriz.Çünkü bu tarz operasyon filmlerinde psikolojik unsurlar ve gerçeklik duygusu daima ön planda durmak zorunda.Captain Phillips özellikle ikinci yarısında yakaladığı atmosferle gerçeklik duygusunu ve olayların psikolojik yönünü hissettirmeyi başarıyor.Sırf bu yüzden aldığı senaryo adaylığını da hak ediyor.Ancak her klasik Amerikan filminde olduğu gibi Amerikan milliyetçiliğinden burada da vazgeçilmiyor.Heybetli ve güçlü gemileri,kusursuz kurtarma planları vs. daima ön planda.<a name='more'></a></div>
<div>
Filmin oyuncu kadrosuna baktığımızda tabi ki göze ilk çarpan Tom Hanks oluyor.Seçtiği her projede ön plana çıkmayı başaran psikolojik/dram tarzı filmlerin aranan ustası Tom Hanks,Captain Phillips rolüne oldukça yakışmış.Filmin girişinde nasıl kötü başladıysa finalde de o kadar ustaca bitiriyor sahnesini.Sadece final sahnesiyle bile koca bir alkışı hak ediyor.Muse rolüyle Oscar adaylığı alan Barkhad Abdi de rolünün hakkını veriyor.Ancak adaylık alabilecek kadar başarılı mıydı orası tartışılır.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Amerikalılar içerisinde ordunun yer aldığı her filmde kendilerini ön plana çıkarmakta da ustalar.Captain Phillips de bu izi takip ederek şaşırtmıyor.Belki de Argo'nun bu şekilde Oscar aldığı düşünülürse yürüdükleri yol meşru sayılabilir ancak sinemada amaç sanat yapmak mı yoksa Amerikan ordusunun gücünü bir kez daha tüm dünyanın gözüne sokmak mı onu bi' Hollywood'a sormak lazım.Ayrıca 134 dakikalık filmin süresinin gereğinden fazla uzun olduğunu da düşünüyorum.Sahne geçişlerinde uzun bir film olmasına karşın kopukluk olmamasına karşın bazı sahnelerde filmin heyecanının düştüğünü söylemeliyim.10 dakika daha kısa olsaydı hiç fena olmazdı bence.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Altı dalda Oscar adaylığı kazanan Captain Phillips yılın başarılı filmlerinden biri.Çok umutlu olduğum için fazla eleştirmiş olsam da filmi beğendim.Özellikle yaratılan atmosfer ve oyuncuların performansı filmin çıtasını yükseltiyor.Ses kurgusu ve ses miksajı bakımından da başarılı bir film olan Captain Phillips 2013'ün izlenmeyi hak eden kısır yılın başarılı filmlerinden.</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object width="320" height="266" class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="https://ytimg.googleusercontent.com/vi/_3ASoBrFGlc/0.jpg"><param name="movie" value="https://youtube.googleapis.com/v/_3ASoBrFGlc&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="https://youtube.googleapis.com/v/_3ASoBrFGlc&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></div>
<div>
<br /></div>
</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-30049208078074021842014-04-17T21:19:00.001+03:002014-04-17T21:19:32.977+03:00300:Rise of an Empire (2014)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-I6yGah7o-Xk/U1AbGuXp6EI/AAAAAAAABPY/2VfMul-6vWk/s1600/images+(7).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-I6yGah7o-Xk/U1AbGuXp6EI/AAAAAAAABPY/2VfMul-6vWk/s1600/images+(7).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">300:Rise of an Empire</td></tr>
</tbody></table>
Bir devam filmine göre ilkinden tam sekiz yıl sonra gösterime giren 300:Rise of an Empire ilk filmin kalitesini yakalamayı başarıyor.40 gün önce vizyona girmesine karşın yeni izleme fırsatı bulduğum filmi çok beğendim.İlk filme yetişmeyen 3D teknolojisinin yeni filmde başarıyla uygulandığını görüyoruz.Gerçi 3D olmasının filme çok büyük bir katkısının olmadığını söylemeliyim.Yeni filmi başarılı kılan ilk filmdeki o Sparta merakımızı tüm Yunanistan merakımıza dönüştürmeyi başarmış olması sanırım.Ve tabii oyuncuları da...<br />
<br />
Film bir önceki filmde 300 Spartalı askeri ile Pers'lere karşı destansı bir direniş sergilen Leonidas'ın öldürüldüğü mekanla açılıyor.Ardından dul eşi Kraliçe Gorgo'nun anlatımıyla ilk filmde karada süren özgürlük savaşının bu filmde denizde süreceğini anlatıyor.Ardından Pers Krallığı ve krallığın en önemli isimlerinin geçmişine götürerek detaylı bir şekilde karakter tanıtımı yapılarak seyirciyi filme dolu bir şekilde hazırlıyor senaristler.Bir saniye bile sıkılmadan izleyeceğiniz,dolu dolu ve aksiyonun hiç bitmediği başarılı bir senaryo duruyor karşınızda.<br />
<a name='more'></a><br />
Gelelim oyuncu kadrosuna...Filmi izlemeden önce kadroda Eva Green'i görünce epey şaşırmış ve rolünü çok merak etmiştim.Nitekim filmi izlediğimde tek kelimeyle mest oldum oyunculuğu karşısında.Fransız olmasının verdiği asaletle ve muhteşem güzelliğiyle bir modelden nasıl oyuncu olunurun dersini veren Green uzun süre hafızalarda yer edinecek harika sahnelerde baş rolde.Biraz iddialı olacak gibi ancak yılın en etkili performanslarından birisi şimdiden görücüye çıktı diyebilirim.Eva Green oynadığı filmin türü nedeniyle oldukça riskli bir pozisyonda duruyor belki ama performansı bu riski ortadan kaldırabilir.<br />
<br />
Bir önceki filmde Leonidas karakterine hayat veren Gerard Butler için kariyerinin zirvesi demiştim.Aynı şeyleri Sullivan Stapleton için de söyleyebiliriz sanırım.Gerçi Butler,Stapleton'a göre daha başarılı ancak kariyeri TV dizi ve filmleriyle dolu bir oyuncuya göre Stapleton da zirvesini yapıyor bu filmle.<br />
<br />
3D teknolojisinin ahım şahım bir katkı yapmadığı filmi yine de sinemada 3D izlemek daha keyifliydi.İlk filmde sıkça yararlanılan ağır çekimli savaş sahnelerinin burada 3D kalitesiyle daha güzel hale geldiğini söylemeliyim.<br />
Ancak müziklerden yararlanmada ilk filmin gerisinde olduğu çok açık.Yine harika tasarlanmış Pers Krallığı'nı da görsellik açısından çok başarılı buldum.Özellikle de Xerxes'in halkının karşısına çıktığı sahne gerçekten klasik ama etkileyiciydi.<br />
<br />
Filmin sonunu söyleyip spoiler vermek gibi bir niyetim yok ancak filmin sonuna bakılarak konuşulan devam filminin gelmesi olası.Fakat sürpriz bir şekilde gişe başarısı olarak ilk filmin gerisinde kalınması 3.filmin geleceğini tehlikeye de atıyor diyebiliriz.Yine de Eva Green olmayacak da olsa üçüncü bir filmi heyecanla bekliyorum.Ve tabii yine yapımcı-yönetmen farketmez Zack Snyder katkısı bekliyorum.<br />
<br />
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-62516593430947204932014-04-15T03:40:00.001+03:002014-04-15T03:40:13.627+03:00300 (2006) <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-k0-Oifwt9Y4/U0x_ufFPJNI/AAAAAAAABPI/MrQOPRVXjQk/s1600/indir+(3).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-k0-Oifwt9Y4/U0x_ufFPJNI/AAAAAAAABPI/MrQOPRVXjQk/s1600/indir+(3).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">300</td></tr>
</tbody></table>
<div>
Antik Yunan tarihi bugün hala gizemini koruyan eşsiz savaşların yaşandığı,dünya tarihinin yeniden yazıldığı çok önemli bir dönem.300'ün konusu da Antik Yunan şehir devletlerinden Sparta ile dönemin en güçlü devleti Persler ile yapılan dillere destan Termopylae Savaşı.Sparta Kralı Leonidas ile 299 askerinin destansı direnişini anlatan bu savaş hem yönetmenin hem de dijital ortamın katkılarıyla hafızalardan uzun süre silinmeyecek sahneler oluşturuyor.Büyük bir bölümü savaş sahneleriyle dolu 300'ün senaryo itibariyle başarılı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.Aksiyon sahnelerinin ve temponun hiç düşmediği filmde,senaryo derdini anlatıyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
300'ün Frank Miller'ın Termopylae Savaşı hakkındaki grafik romanından uyarlandığını da hatırlatmak gerek.Aynı zamanda filme de danışmanlık yapan Miller'ın filmin başarısında payı büyük.Yine 300'ün aksiyon,fantastik sinemasına Zack Snyder gibi etkili bir yönetmeni de kattığını söylemeliyim.Çoğunluğu dijital ortamda kotarılmış olsa da Zack Snyder özellikle ağır çekimlerle,yarattığı ağır ve karanlık atmosferle filmi başarıya taşıyor.Ayrıca renk ayarlarının ve kamera açılarının da seyirciyi etkileyecek derecede başarılı olması yönetmenin başarısını katlıyor.<a name='more'></a></div>
<div>
Günümüzden yaklaşık 2500 yıl öncesinin anlatıldığı filmde elbette prodüksiyon tasarımı oldukça dikkat çekici olmalı.300 için mekan gerçekliğini bir kenara bırakırsak prodüksiyon tasarımın yeterli seviyede olduğunu söyleyebilirim.Ancak mekan konusunda dijital ortamdan ne derece detaylı yararlanıldığı konusunda tereddütte kalıyorum.Daha ihtişamlı bir Sparta görmek herhalde herkesin arzusuydu.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Gelelim filmin kadrosuna...Öncelikle Michael Fassbender'ın bu kadroda olduğunu yeni öğrenmek gerçekten üzücü.Filmde Stelios karakterine hayat veren Fassbender'ı çok kısa ve ara ara görüyoruz.Yine de Fassbender'ı izlemek büyük zevk deyip baş rol oyuncusuna geçmek istiyorum.Ve Gerard Butler...O sönük kariyerini 300 ile toparlayan Hollywood'un muhtemelen hayatını Oscar'sız tamamlayacak popülerlerinden...</div>
<div>
Filmde avazı çıktığı kadar bağardığı sahneleri,muhteşem vücudu ve karakterle gösterdiği uyum Butler'ın kalitesinin üstünde.İzlerken sıkmayan ve seyirciyi kendine çeken etkiyi göstermeyi başarıyor Butler.Muhtemelen Butler'ın ileride hatırlanacağı tek film olacak 300'ün böyle ilkleri de olacak galiba.</div>
<div>
Ve Fassbender'ın filmde rol aldığını sonradan öğrenen ben isyan edebilirim aslında.Fassbender varken Butler niye ? Bu soruyu Snyder'a sormak lazım.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bu kadar başarılı ve önemli dönemeçlerle dolu 300'ün müzik çalışmalarına değinmemek olmaz.Bir savaş/aksiyon filminde olması gereken müzik dolgunluğu 300'de fazlasıyla var.Hem Pers hem de Spartalılar'a uygun müziklerin olması gerektiği her sahnede varlığı filmi teknik açıdan başarılı kılıyor.Bazen keşke Oscar'a da aday olsaydı bu müzikler diye içimden geçirmeden edemiyorum.Her şeye rağmen filmin maddi açıdan seyirciden aldığı tepki epey olumlu duruyor.Bundan 20 yıl sonra 300'ü hala hatırladığımızda aklımızda da bu olumlu tepkiler kalacak elbette.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
THIS IS SPARTAAA!</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/WorI5HPWbpg?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-59972700474056760492014-01-25T23:27:00.000+02:002014-01-25T23:27:06.672+02:0012 Years a Slave (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-oejcOupWjOc/UuQrZkVduPI/AAAAAAAABO4/KLJ9YkDmedc/s1600/indir+(2).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-oejcOupWjOc/UuQrZkVduPI/AAAAAAAABO4/KLJ9YkDmedc/s1600/indir+(2).jpg" height="320" width="216" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">12 Years a Slave</td></tr>
</tbody></table>
Dokuz dalda gelecek ay verilecek olan 86.Akademi Ödülleri'ne aday olan 12 Years a Slave son dönem Hollywood'un en gözde temalarından ''siyahlar ve kölelik'' kavramlarını işliyor.Yakın tarihe baktığımızda 2011'de The Help ile geçen yıl ise Tarantino'nun son harikası Django Unchained ve Spielberg'ün Lincoln'ı ile bu konuya bakış atmıştık.The Help'in oldukça abartılan popülerliği,Django Unchained'ın temelinde köleliği konu almaması ve Lincoln'ın daha çok didaktik bir tarih filmine benzemesi sanırım 12 Years a Slave'in bu konu da yapılan en gerçekçi film olma yolunda önünü fazlasıyla açtı.<br />
<br />
2008'de Hunger ile 2011'de ise Shame filmi ile sinema dünyasına yükseklerden giriş yapan Steve McQueen son filmi ile ustalık dönemine girdiğinin sinyallerini veriyor adeta.Hazmı inanılmaz zor sahneleriyle seyirciyi sınayan yönetmen gerçeklik duygusundan bir an olsun ödün vermeden filmi gözyaşlarıyla noktalıyor.İlk sahnesinden bu yana seyirciyi kendine bağlamayı başaran 12 Years a Slave takdire şayan çok önemli ve çok başarılı bir proje.<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Solomon Northup'ın kendi yazdığı otobiyografisinden sinemaya uyarlanan film bizleri yaklaşık 175 yıl öncesinin ABD'sine götürüyor.Henüz ülkeyi bölünme aşamasına getirmemiş iç savaşın yaşanmadığı ancak köleliğin yasalarla oldukça olağan bir hal aldığı bir Amerika izliyoruz filmde.Orta çağ Avrupa'sının feodalite rejimine benzer bir sistemin olduğu dönemin Amerika'sında yaşananlar özgür bir siyahın acı dolu kaleminden tüm gerçekliğiyle aktarılıyor bizlere.<br />
<br />
Bana göre oldukça klişe bir konuyu gerçekçi yansıtmasıyla diğer rakiplerinden sıyrılan 12 Years a Slave hikayenin nimetlerini çok iyi bir şekilde kullanıyor.Final sahnesi dışında,dehşetle izlediğim sabun sahnesiyle sinema tarihinin en unutulmaz sahnelerinden birine sahip filmin bu açıdan bende yeri apayrı.<br />
<br />
Filmin baş rol oyuncusu Chiwetel Ejiofor,Solomon karakterini başarıyla canlandırıyor.Abartısız performansı mükemmelliğine gölge düşürmüyor ancak Oscar heykelciğini kazanmasını zorlaştırabilir.Malum Akademi abartılı ve gösterişli performansları çok seviyor!<br />
<br />
Ejiofor'un kariyerinde dönüm noktası olan film bakalım ona ilk Oscar heykelciğini kazandırabilecek mi ? Bekleyip,göreceğiz.Gelelim sabun sahnesiyle beni ağlatan ve o sahneye kadar pek de şans tanımadığım Lupita Nyong'o'a.Meksika doğumlu genç aktristin kariyerindeki ilk filminde Oscar aday olmasını bir yana bırakın o sabun sahnesindeki başarısı benim için her şeye değer.Yönetmenin tercihi midir bilinmez ancak sabun sahnesi dışında pek ana plana sokmadığı Patsey karakterini tek sahnede devleştirme işi bence oyuncunun başarısıdır.Nyong'o adaylığını sonuna kadar hak ediyor.Gözlerinden adeta başarısı okunuyor.<br />
<br />
Steve McQueen'in önceki iki filminde de baş rol verdiği Michael Fassbender bu kez yardımcı bir rolle karşımıza çıkıyor.Filmle birlikte kariyerinin ilk Oscar adaylığını da kapan Fassbender Shame'deki performansının altında kalsa da yine döktürüyor.Geçen yıl da yardımcı rolde yer aldığı Prometheus'da döktüren Fassbender bu yıl son iki performansının biraz gerisinde kalmış bence.Yine de adaylığı hak ettiğini söylemek mümkün.<br />
<br />
James Horner ve Howard Shore ile Hollywood'un en yetenekli müzisyenlerinden Hans Zimmer yine harika çalışmalarıyla karşımızda.Dokunaklı müzik çalışmalarıyla filmin sürükleyici havasına renk katan Zimmer sanırım filmin müzikleri ön plana çıkarmayan sahneleri sebebiyle adaylık dışı kalmış.Aslında hak vermeden de edemiyorum çünkü çoğu sahnede yaşanılan psikolojiyi ve gerçekliği duygularla buluştururken müzik çok da ön plana çıkmıyor.Ancak Zimmer hayranı olarak özellikle dinlediğim bazı kısımları dolayısıyla filmin müziklerini beğendiğimi söylemeliyim.<br />
<br />
Teknik bakımdan da göz dolduran film dönemin Amerika'sını başarıyla yansıtıyor.Yine sinematografisi ile de takdire şayan bir film olan 12 Years a Slave yılın unutulmayacak ve en başarılı filmlerinden biri.Sadece sabun sahnesi için bile tekrar bilet alınacak nadide filmlerden...<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/vUQNjfhlREk?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<br />
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-29418236186969960302014-01-12T22:13:00.000+02:002014-01-12T22:13:56.861+02:00Jeune & Jolie (Genç ve Güzel) (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-elyfwUDXBqE/UtL3Fzm8KeI/AAAAAAAABOk/4XQDTzlk4b4/s1600/indir.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-elyfwUDXBqE/UtL3Fzm8KeI/AAAAAAAABOk/4XQDTzlk4b4/s1600/indir.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Jeune & Jolie</td></tr>
</tbody></table>
Yine bir Fransız filmi,yine büyülenen bir Faruk Hep çok iyi filmlerini mi seçiyorum bilmiyorum ama bugüne kadar birkaç film dışında hiç kötü bir Fransız filmi izlemedim.Amelie ile başlayan Fransız sinemasına olan sevdamın son örneği Jeune & Jolie olacak hazır olun!<br />
<br />
Başka Sinema etkinliği çerçevesinde izlediğim Jeune & Jolie yönetmeniyle bizlere fransız bir film değil aslında.<br />
François Ozon,Fransız sinemasının aykırı çocuğu.2000'lere kadar çektiği kısa filmlerle adından söz ettiren Ozon'un parlaması 2000 sonrasına dayanıyor.Günümüzün en üretken yönetmenlerinden biri olan Ozon'un son filmi Jeune & Jolie mesaj kaygısı taşımadan Ozon'un ellerinden yükselen ve baş rol oyuncusuyla parlayan başarılı bir Fransız filmi.<br />
<br />
Jeune & Jolie'de 17 yaşında Isabelle adında bir genç kızın cinsel hayatı ve Isabelle'in büyümeye,olgunluğa geçişindeki dönemleri didik didik edilerek anlatılıyor.Dürbün sahnesiyle açılan filmin bu sahnesinde Isabelle'in film boyunca tüm hayatının didik didik edileceğini görebiliyoruz.Ardından yaz tatilinde ilk seks deneyimini yaşadığı andaki sahnede kendisi ile hesaplaşması filmin gidişatı hakkında bize küçük ipuçları veriyor.Sonbahar mevsimine geldiğimizde ise Isabelle'in bu merakını daha değişik yollarla sürdürdüğüne ve yaşıtlarından farklı bir yaşam sürmeye başladığına şahit oluyoruz.<br />
<a name='more'></a><br />
Senaryosu Ozon'a ait filmi izlerken gözlerinizi kırpmaya ve filmden sıkılmaya imkan yok.Oldukça başarılı ve cesur bir anlatımla karşımıza çıkan Ozon baş rol oyuncusunun da katkılarıyla bizlere başarılı bir film izletiyor.Hiçbir detayı atlamamaya özen gösteren ve Fransız aile yapısını da konuya dahil eden yönetmen yorumu seyircilere bırakırken bir mesaj kaygısına da düşmüyor.Yönetmen senaryosuyla yapabileceğinin en iyisini yapıyor ve final sahnesiyle mest ediyor.Kanımca Jeune & Jolie ile Ozon mesaj kaygısına düşseydi eminim kendisi de filmi sıradan bulacaktı.<br />
<br />
Tabii bu başarılı senaryonun arkasında sadece Ozon yok.Filmin baş tacı güzeller güzeli Marine Vacth performansından çok doğal güzelliğiyle büyülüyor.Eğer filmi izlerken Vacth'dan başka bir oyuncuyu gözlemlemeye fırsat bulamadıysanız bunun sebebi de Marine Vacth!<br />
<br />
Vacth o kadar güzel ki filmin adına da bir o kadar uyuyor.Başarılı senaryonun arkasında parlayan Vacth karakterini adeta yaşıyor.Özellikle Isabelle karakterinin psikolojisini anlatmada usta oyuncularla yarışabilecek derecede başarılı oluşu Vacth'ın yılın en iyi performanslarından birine imza atmasını sağlıyor.<br />
<br />
Senaryodan,yönetmenden ve oyunculardan bahsetmişken filmin eşsiz müziklerine değinmemek olmaz.Filmi izlerken özellikle ara ara sadece müziklere daldığımı söylersem sanırım bu başarıyı tarif etmiş olurum.Filmin özellikle ikinci yarısı tamamen psikolojik bir havada ve müzikler de o havaya bir o kadar uyumlu.Müziklerin bu denli tutarlı olduğu Fransız filmleri gerçek anlamda başarıyı yakalıyor.<br />
<br />
27 Aralık'ta Türkiye'de vizyona giren Jeune & Jolie Fransız filmi ve Ozon hayranları tarafından kaçırılmaması gereken çok nadide bir film.Yılın en başarılı filmlerinden biri olan Jeune & Jolie yönetmeniyle,baş rol oyuncusuyla ve müzikleriyle izleyicisini baştan çıkarmaya yeten bir film.Cannes Film Festivali'nde de gösterilen filmi yılın favorilerimden biri olarak şiddetle tavsiye ediyorum.<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/dyrsmqmDEec?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<br />
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-15898419690325703872013-10-17T21:20:00.002+03:002013-10-17T21:20:14.950+03:00Gravity (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-Bii5SiBLfNM/UmAqSYDYhSI/AAAAAAAABOE/MfTfmvUUlPI/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-Bii5SiBLfNM/UmAqSYDYhSI/AAAAAAAABOE/MfTfmvUUlPI/s1600/images.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gravity</td></tr>
</tbody></table>
Yılın en çok merak edilen filmlerinin başında gelen Gravity ünlü Meksikalı yönetmen Alfonso Cuaron'un altı yıl aradan sonra çektiği bir dram/bilim kurgu filmi.Klasik Amerikan senaryolarıyla harmanlanan hamuruna rağmen Gravity'nin başarısı Cuaron'un ellerinde yükseliyor.Abartıldığı düzeyde bir başyapıt olmasa da Gravity çok başarılı ve unutulmayacak bir film.Filmin başrollerinde daha doğrusu kadrosunda ise Ryan karakteriyle Sandra Bullock ve Matt karakteriyle George Clooney bulunuyor.Şimdiden İMDb puanı 8.6 olan filmin gidişatını ve Oscar şansını da değerlendireceğim.<div>
<br /></div>
<div>
Öncelikle senaryodan başlayalım.Filmin konusu çok basit.Teknik bir arızayı gidermek için uzayda çalışmalar yapan iki astronotun gemilerine çarpan füze kalıntılarının ardından uzayda yapayalnız kalmaları ve kurtulma çabaları anlatılıyor.Hiçbir sürprizin olmadığı hikaye tahminlerin doğrultusunda da aynı şekilde sonlanıyor.Ancak klasik ve kanımca başarısız bir senaryoya rağmen filmi başarılı yapan bir şeyler olduğunu daha ilk dakikadan hissedebiliyorsunuz.Peki bu başarının sırrı ne ?</div>
<div>
</div>
<div>
<a name='more'></a></div>
<div>
Tabii ki yönetmen Alfonso Cuaron.Filmografisine çok hakim olmadığım bir isim de olsa Cuaron'u epey işitmişliğim var.Sanırım Gravity'den sonra bu işitme kendi gözlerime dönüşecek gibi.İlk 15 dakikalık muhteşem bir açılış sahnesiyle seyirciye merhaba diyen Cuaron kalitesini daha ilk dakikalarda hissettiriyor.Basit bir hikayeye seyirciyi çivilemeyi başaran yönetmen bunu oldukça etkili yöntemlerle destekliyor.Özellikle Ryan karakterinin oksijeninin bittiği ve nefes almakta zorlandığı sahneyi onun gözlerinden izlediğimiz çekim oldukça etkileyici ve inandırıcı.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yer yer adete gerilim filmlerini andıran ve beni uzaydan korkutmayı başaran filmin gerçekçilik yönü de epey kuvvetli.Ara sıra seyirciyi ters köşeye de yatırmayı başaran Cuaron tatmin edici bir finalle de filmini noktalıyor.Seyirciye gerçekmiş gibi dünyayı da izleme fırsatı sunan Cuaron dışında takdir edilesi bir isim de Emmanuel Lubezki tabi ki.Sinema dünyasının en başarılı görüntü yönetmenlerinden olan Lubezki'nin filme katkısı inanılmaz derecede olumlu yönde.Yıllardır hak ettiği Oscar'ını bir türlü alamayan Lubezki bu yıl ödüle daha yakın sanki.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Hazır mevzu Oscar heykelciklerinden açılmışken birkaç tahminimi de belirtmek istiyorum.Ana dallarda ödüle yakın olduğunu düşünmesem de en iyi kadın oyuncu dalında Sandra Bullock'un şansı var.Çünkü Bullock büyük bir bölümünü kendi sırtladığı filmde abartısız iyi bir oyunculuk ortaya koyuyor.Seveninden fazla sevmeyeni olduğunu düşünürsek ve aynı zamanda Oscar ödülünü daha önce aldığını düşünürsek bu ihtimal de zayıflıyor haliyle.Ancak teknik dalların çoğunda adaylık alacağı gibi bu dallarda ödüle bile kavuşması hiç sürpriz olmaz.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<i>Yılın en heyecan verici filmlerinden olan Gravity,kanımca bir başyapıt düzeyinde başarılı olmasa da izlenesi başarılı bir film.Kendi türü içinde de iyi bir yer edineceğine emin olduğum filmi her hatırladığımda aklımda üç şey kalacak;Alfonso Cuaron,soundtraclar ve o unutulmaz gerçeklik duygusu...</i></div>
<div>
<i><br /></i></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/ufsrgE0BYf0?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div>
<i><br /></i></div>
<div>
<br /></div>
</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-28633706016935365972013-09-04T02:01:00.001+03:002013-09-04T02:09:10.132+03:00R.I.P.D (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-zphwjmT-BFw/UiZrChJgDMI/AAAAAAAABN0/dLeYuAjgQI0/s1600/ripd-olumsuz-polisler.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="http://4.bp.blogspot.com/-zphwjmT-BFw/UiZrChJgDMI/AAAAAAAABN0/dLeYuAjgQI0/s320/ripd-olumsuz-polisler.jpg" width="216" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ölümsüz Polisler</td></tr>
</tbody></table>
Son yıllarda beyaz perdede fazla göremediğimiz Ryan Reynolds ile Jeff Bridges'ı bir araya getiren R.I.P.D filmi yılın eğlenceli aksiyon/komedi filmlerinden birisi.Yönetmenliğini Red (2010) ile Flightplan (2005) filmlerinden hatırlayacağımız Robert Schwentke'nin yaptığı film 130 milyon $lık bütçesiyle de göz kamaştırıyor.3D seçeneği ile bu hafta ülkemizde de vizyona girecek olan R.I.P.D,beklentilerin düşük tutulması halinde seyirciye keyifli dakikalar yaşatabilen ve orjinal konusuyla dikkat çeken bir film.<br />
<br />
R.I.P.D filminde,bir çatışmada hayatını kaybeden ve ölümden sonraki hayatında R.I.P.D adında bir teşkilata katılan Nick ile kendisini eğitmesi amacıyla görevlendiren Roy'un dünyayı kötülüklerden kurtarma maceraları<br />
anlatılıyor.Ufak tefek mantık hatalarının yanında vasat bir senaryoyla filmi izlemeye mecbur bırakılıyoruz.Senaryo güçlü değil çünkü detaylandırmalar çok eksik.Gereksiz birçok sahne ve olayların hızla akışı da beni tatmin etmedi.Her ne kadar eğlenceli bir film de olsa R.I.P.D vasat bir senaryoya sahip.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
3D olarak gösterilen filmde sırf üç boyut kullanmak için yapılan sahneler de var gibi geldi bana.Halbuki filmin iki boyutu da filmi beğenmemiz için yeterli.130 milyon $'a mal olan film henüz yapımcısına bir şey de kazandırabilmiş değil,aksine yapımcılar zararda.Böylesine bir film için bu kadar bütçeye ne gerek var,şaşıyorum doğrusu.<br />
<br />
Gelelim son yıllarda beyaz perdede pek sık göremediğimiz baş rol oyunculara...Ryan Reynolds çok sevdiğim ancak başarı anlamda Buried dışında beni tatmin etmeyen bir aktör.Filmdeki performansı da eh işte dedirtecek türdendi.Channing Tatum bile oyunculuğunu geliştirebiliyorsa Reynold neden başaramasın ?<br />
Oscar ödüllü usta aktör Jeff Bridges ise her zaman ki gibi kendini seyrettirmeyi başarıyor.Bence filmi ayakta tutan en eğlenceli performans ona ait.Şapkasıyla da ayrı bir tarz yakalamış bu arada.Kevin Bacon ise Ajda Pekkan misali yaşlılığa meydan okumaya devam ediyor bu filminde de.<br />
<br />
<i>Kesinlikle kötü film kategorisine yakışmayan ancak senaryosu itibariyle beklenen kaliteyi vermeyen R.I.P.D bende bir hayal kırıklığı yaratmasa da beklentiye girenler için yaratacağı bir gerçek.Gişede de yüzü gülmeyen film bu hafta ülkemizde gösterime giriyor.Eğlenceli vakit geçirmek isteyenler için ve Ryan Reynolds ile Jeff Bridges'ı özleyenler için filmi önerebilirim.</i><br />
<i><br /></i>
<i><br /></i>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/X07xNrVd7DU?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<i><br /></i></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-62714647187924771352013-09-01T04:56:00.000+03:002013-09-01T15:31:12.135+03:00Adore (Two Mothers) (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-0du1zHJl-o4/UiKc34_UoCI/AAAAAAAABNk/IHZEkqySPO0/s1600/images+(3).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-0du1zHJl-o4/UiKc34_UoCI/AAAAAAAABNk/IHZEkqySPO0/s1600/images+(3).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Adore</td></tr>
</tbody></table>
Bu yıl İstanbul Film Festivali kapsamında seyirciyle buluşan Two Mothers,baş rollerinde Naomi Watts,Robin Wright ve Xavier Samuel'in olmasıyla dikkat çekerken,ele aldığı konu itibariyle de kesinlikle merak uyandıran bir film olarak göze çarpıyor.Yönetmen Anne Fontaine'in ilk İngilizce filmi olan Two Mothers'ın ülkemizde gösterime girmesini beklemiyorum ancak kadrosunun önemli isimlerden oluşmasından dolayı çoğu yerde bulabileceğiniz bir film olduğunu da belirteyim.<br />
<br />
Two Mothers iki küçük kızın sahildeki kovalamaca sahnesiyle açılıyor.Daha sonradan kızların büyüyüp anne olduklarına ve birer erkek çocuk sahibi olduklarına şahit oluyoruz.Ancak Lil'in (Naomi Watts) kocasının zamansız ölümü Ian'ın babasız büyümesine sebep oluyor.Aradan yıllar geçip çocukları yetişkinliğe doğru adım atmaya başladıklarında ise film başlıyor aslında.Özellikle bizim toplumumuzca asla hoş görülmeyen bir ilişki başlıyor filmde.Ian,annesinin arkadaşı Roz'a,Roz'un oğlu Tom da Lil'e aşık oluyor(!).Oldukça bodoslama başlayan Ian ile Roz'un ilişkisi senaryonun zayıflığından dolayı başlarda hiç inandırıcı değil.Maalesef senaryo o kadar zayıf ki ne anlatmak istediğini bile bilmiyor.Two Mothers'a bir aşk filmi demek oldukça mantıksız olur çünkü senaryoya göre film Ian ve Tom'un seks düşkünlüklerinden ibaret kalıyor.Zaten Tom'un Lil'e aşık olduğu filmin hiçbir sahnesinde belli olmuyor.Böylesine dikkat edilerek işlenmesi gereken bir konuda ciddi altyapı eksikliğinin olduğunu söylemek yanlış olmaz.<br />
<a name='more'></a><br />
İzleyen herkesin farklı bir bakış açısıyla izleyeceği Two Mothers'ın en büyük handikapının ele aldığı konu olduğunu az önce belirtmiştim.Yer yer beni bile rahatsız eden sahnelerin olması da yine senaryonun zayıflığından kaynaklanıyor.Bence senaryo daha güzel işlenebilseydi ortaya belki de aşk filmi çıkabilirdi.Tabii Tom ve Ian'ın hiç kız arkadaşlarının olmaması sonucu birbirlerinin annelerine cinsel ve duygusal yönden yakınlaşmalarını da farklı bir bakış açısı olarak değerlendirebiliriz.<br />
<div>
<br /></div>
Senaryonun güçsüzlüğü filmin her sahnesinde hissedilirken,oyuncuların performansı filmi kurtarmayı başarıyor.Lil karakterine hayat veren Naomi Watts ile Roz karakterine hayat veren Robin Wright duygularını oldukça başarılı bir şekilde yansıtıyorlar.Özellikle finale doğru performansları da tavan yapıyor.Roz'a aşık olduğunu her mimiğinde belli eden Xavier Samuel'de rolünde oldukça başarılı.James Frecheville diğer üçlüye göre aslında filmde geri planda kalmış.Belki de bu yüzden Tom karakterinin duygularını yeterince çözümleyemiyoruz.Yani yine senaryo,yine senaryo demek istiyorum...<br />
<br />
<b>Eğer senaryonun oldukça kötü olduğu ve anlam karmaşasında olan bir filmi sırf oyuncuların performansı ve sürükleyici havasından dolayı izlemek istiyorsanız; ve Naomi Watts'ın 44 yaşında olduğuna inanmak istemiyorsanız Two Mothers'ı rahatlıkla tavsiye edebilirim.Ne kadar rahatsız edici bir konusu ve senaryosu da olsa Two Mothers izlenmeyi hak ediyor.</b><br />
<b><br /></b>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/TATPMLE1a14?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<b><br /></b></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-66769199630579846252013-08-31T02:07:00.002+03:002013-08-31T02:12:33.541+03:00The Conjuring (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-zVR2V3QQcm4/UiElXgQpgpI/AAAAAAAABNU/ifEc6jW5fjc/s1600/MV5BMTM3NjA1NDMyMV5BMl5BanBnXkFtZTcwMDQzNDMzOQ@@._V1_SX214_.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-zVR2V3QQcm4/UiElXgQpgpI/AAAAAAAABNU/ifEc6jW5fjc/s1600/MV5BMTM3NjA1NDMyMV5BMl5BanBnXkFtZTcwMDQzNDMzOQ@@._V1_SX214_.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Korku Seansı</td></tr>
</tbody></table>
Aylardır yolunu gözlediğim The Conjuring'e bugün kavuştum.Oldukça beğendiğim filmin,eleştirisini yazarken bile hala etkisinde olduğumu itiraf etmeliyim.Korku sinemasının son yıllardaki en başarılı yönetmenlerinden James Wan'ın 20 milyon $'lık bütçe ile çektiği filmin baş rollerinde Vera Farmiga,Patrick Wilson ve Lili Taylor yer alıyor.Ülkemizde de bugün vizyona giren filmin bir de muhteşem bir gişe başarısı var.Bunun yanında İMDb puanın 7.8 oluşu ve filme gelen övgü dolu yorumlar filmi tekrar tekrar seyretmek için bir sebep.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
The Conjuring,senaryo itibariyle klişelerin sıkça yer aldığı bir film.Klasik bir şeytan çıkarma filmi.Her yıl mutlaka 3-4 tane izlediğimiz o şeytan çıkarma filmlerinden biri aslında.Üstelik ilk kez gerçek hikayeden uyarlanma bir film de değil.Peki o zaman The Conjuring neden klasik ve klişelerle dolu senaryosuna rağmen çok başarılı bir korku filmi ?<br />
<a name='more'></a></div>
<div>
<br /></div>
<div>
Öncelikle şunu söylemek istiyorum.Bir korku filminin en büyük başarısı korkutmayı başarabilmesidir.Eğer bir film korkutuyorsa o film seyirci tarafından beğenilir ve başarılı kabul edilir.The Conjuring beni yer yer gerse de çoğu seyirciyi korkuttuğuna adım gibi eminim.Hiçbir korku filminden korkmadığım için filmin beni germesi bile son derece tatmin edici.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
The Conjuring'in diğer bir başarısı ise ele aldığı 40 yıl öncesini yaşatabilmesi.Mekan olarak seçilen muhteşem bir taşra evi ile 1971 yılının tüm teknolojisi ile donatılan film eksiksiz bir prodüksiyon tasarımına sahip.Seyirciye o yıllarda yaşanan şeytan çıkarma ayinlerinin de ne şartlar altında gerçekleştiğini göstermesi bakımından da inandırıcı bir film.Aynı zamanda klasik ve klişelerle dolu senaryosunu da etkili bir şekilde kullanan film,karakter detaylandırmaları ve gerçekçiliği ile diğer şeytan çıkarma filmlerinden sıyrılmayı başarıyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Film için oldukça emek harcayan James Wan sonunda başarılı bir proje üreterek korku sinemasında ben de varım diyor.Saw ile hayatımıza giren,Dead Silence ile hayran kitlesini arttıran ve Insidious ile baş tacı edilen yönetmenin kariyerindeki Saw'dan sonraki en başarılı filmine imza attığını söyleyebilirim.Ayrıca Wan filmin sonuna açık kapı bırakarak filmi seriye dönüştürecek gibi duruyor.Öte yandan filmin baş rol oyuncuları Vera Farmiga,Patrick Wilson ve Lili Taylor başarılı performanslar ortaya koyarak seyirciyi tatmin etmeyi başarıyorlar.Ailenin beş kızının da performansları yeterli seviyede olunca The Conjuring'den sıkılmak mümkün olmuyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<b>Klişelerle dolu senaryosuna rağmen yönetmenin başarılı ivmeleriyle seyirciyi korkutmayı başaran The Conjuring birçok artısıyla,aranılan en başarılı şeytan çıkarma filmlerinden biri olarak tarihe geçecektir.Oldukça emek harcanan film kesinlikle türün meraklıları tarafından kaçırılmamalı.</b></div>
<div>
<b><br /></b></div>
<div>
<b>Not:Rica ediyorum filmi internette değil sinemada izleyin!</b></div>
<div>
<b><br /></b></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/k10ETZ41q5o?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div>
<b><br /></b></div>
<div>
<br /></div>
</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-37087131735579008442013-07-25T05:25:00.001+03:002013-07-25T05:25:21.497+03:00Maniac (2012) <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-E9YSwX_Lcgo/UfCLg1SG94I/AAAAAAAABNE/AH4q5X5CUZ8/s1600/indir+(2).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-E9YSwX_Lcgo/UfCLg1SG94I/AAAAAAAABNE/AH4q5X5CUZ8/s1600/indir+(2).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Manyak</td></tr>
</tbody></table>
Özellikle korku film senaryosu sıkıntısı çeken Hollywood her yıl remake filmlerle bu ihtiyacını gidermeye çalışıyor.Ancak remake filmler çoğu zaman orjinalini arattığı gibi kendinden bile soğutabiliyor.Bu yıl ise remake filmler açısından kanımca başarılı bir yıldayız.Önce Texas Chainsaw'ın 3D olarak yeniden çevrimini izlerken,ardından daha başarılı olan Evil Dead sinemalardaki yerini aldı.Şimdi ise oldukça başarılı bir yeniden çevrimle karşı karşıyayız.Maniac,1980 yapımı orjinalinden günümüze uyarlanan bir Franck Khalfoun filmi.Filmin yapımcı ve senarist koltuğunda ise kariyeri Haute Tension adlı mükemmel bir filmle zirvede başlatan Alexandre Aja oturuyor.Filmin baş rolünde ise yıllarca hobit olarak hafızalarımıza kazınan ve bunu silmeye çalışan bir yetenek,Elijah Wood bulunuyor.<div>
<br /></div>
<div>
Alfred Hitchcock'un Psycho'su gibi Maniac'ın da çıkış noktası ortak sayılabilir;kadınlar...Küçük yaşta annesinin yaptığı işler ve berbat yaşantısı yüzünden travma geçiren Frank'in hikayesini konu alan Maniac aynı zamanda bir şiddet filmi.Frank'in kadınlara uyguladığı şiddet o kadar gerçekçi yansıtılıyor ki seyircinin psikolojisinin bozulmaması içten bile değil.Alexandre Aja yazdığı senaryoya,oyuncunun gözünden bakılıyormuş hissi uyandıran farklı bir çekim tekniği ekleyerek inandırıcılığı iki kat artırıp,seyirciyi de filme çekmeyi başarıyor.<a name='more'></a></div>
<div>
Maniac'ı yılın en özel ve başarılı filmlerinden biri yapan sadece senaryosu ve çekim tekniği değil.Bir korku filmine elektronik müziğin ne kadar yakıştığının başarılı bir kanıtını da bizlere sunan film kesinlikle doğru bir hamle daha yapmış.Zaten şiddet oranın hayli yüksek olduğu bir filmde elektronik müzik kullanımı filmi çok iyi yerlere taşıyor.Özellikle filmin açılış sahnesi bu dediklerime çok iyi bir örnek olacaktır.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Baş roldeki Elijah Wood ise Frank karakterini başarıyla canlandırıyor.Ancak kendisini film boyunca daha çok sesleriyle izliyoruz çünkü çekimler onun üzerinden yapılıyor.Arada aynaya yansıyan görüntülerden de Frank'i daha yakından inceleme fırsatını sunuluyor seyirciye.90 dakikalık bu gerilimde yönetmen ve senaristler Frank'in geçmişte yaşadıklarının detaylarına fazla inmeyi tercih etmiyor ki bu da filmde karakteri çözümlemede biraz eksiklikler yaratıyor.Bu yanlış tercih filmin en olumsuz yanı diyebilirim.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Hollywood'a transfer olduğundan beri kendini yeniden çevrim filmleriyle tanıtan ve pek de başarılı filmler yapamayan Aja,Maniac ile önceki filmleri Piranha ve Mirrors'ın üzerine çıkmayı başarıyor kesinlikle.Maniac aynı zamanda günümüze uyarlanan tüm uyarlamalara nasıl başarılı bir film olduğunu da kanıtlıyor bizlere.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Harika elektronik müzik kullanımı,farklılık yaratan başarılı bir çekim tekniği,Elijah Wood ve açılış sahnesiyle Maniac,yılın en iyi filmlerinden olmayı başarıyor.Maniac'ı izledikten sonra remake filmlere daha sıcak kanlı yaklaşacağına eminim.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Film Değerlendirmesi {6.8} </div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/2sasnELmG9w?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-3988070378013441302013-07-23T08:54:00.000+03:002013-07-23T08:54:54.877+03:00The Other Boleyn Girl (2008)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-C-Nnyz-wGBE/Ue4ZcyVo4JI/AAAAAAAABM0/OFRol1pUQEk/s1600/indir+(2).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-C-Nnyz-wGBE/Ue4ZcyVo4JI/AAAAAAAABM0/OFRol1pUQEk/s1600/indir+(2).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Diğer Boleyn Kızı</td></tr>
</tbody></table>
İngiliz kraliyet ailesinin geçmişi hakkında yazdığı kitaplarla ünlenen Philippa Gregory'nin 2001'de çıkarttığı The Other Boleyn Girl kitabının ikinci uyarlaması olan 2008 yapımı bu film diğer uyarlamadan farklı olarak sinemasal açıdan daha değerli bir eser olarak göze çarpıyor.Filmin kadrosunda ise Eric Bana,Scarlett Johansson,Natalie Portman ve Kristin Scott Thomas gibi dünyaca ünlü isimler bulunuyor.Filmin yönetmenlik koltuğunda da ilk uzun metrajını yöneten Justin Chadwick oturuyor.35 milyon $ bütçeli filmin, 77 milyon $lık hasılatı beklentileri karşılayamasa da yapımcıları zarardan kurtarmış görünüyor.<br />
<br />
Kitaba göre Mary'nin (Scarlett Johansson) ağzından ilerlemesi gereken hikaye,filmi izlerken birazcık şaşırmamıza sebep oluyor.Film, kitapla aynı pararlelde gitmemesinin eksikliğini çoğu sahnede yaşıyor.Kitapta Mary'nin ağzından anlatılan hikaye 20-22 yıl arası sürüyor.Film ise tüm bu zaman dilimlerinin hepsini anlatma derdine düşünce kayış kopuyor.110 dakikalık zaman dilimine elbette sığmayacak olan hikaye parça parça anlatılmak zorunda kalıyor.Hal böyle olunca kitabı okuyan (benim gibi) seyircilerin filmi başarılı bulması çok da mümkün olmuyor.Kitapta Mary'nin ağzından ilerleyen hikaye filmde Mary'i çok az görmemizle terse dönmüş durumda.<br />
<a name='more'></a><br />
Tüm bu senaryo eksikliğine karşın oyuncular ellerinden gelen performansı gösterme derdindeler tabi gösterebilirlerse! Mary karakterine hayat veren Scarlett Johansson ilk 50 dakikadan sonra adeta filmde ruh gibi dolaşıyor.En önemli sahnelerinde bile kendini yeterince gösteremeyen bir Mary karakteri çıkıyor ortaya.Ne yazık ki Scarlett Johansson da karakterin altında ezilmekten kurtulamıyor.Tüm iyi niyetine karşın senarist kurbanı olduğu gerçeğini kabul etmek lazım.<br />
<br />
Film boyunca her sahnede etkili olmaya çalışan Natalie Portman ise Anne Boleyn karakterine hayat veriyor.Film sanki olayları Anne'in ağzından anlatırmışcasına her sahnede Anne'in görülmesi Portman'ın performansını yükseltiyor.Ve duygu yüklü final sahnesinde de çok başarılı bir Anne Boleyn portresi izletiyor Portman bizlere.Senaryo kurbanı olan Eric Bana ise vasat üstü performansıyla İngiltere kralını çok iyi yansıtamıyor.Bir kralın taşıması gereken özellikleri tümüyle yansıtamıyor Bana.Boleyn kızlarının annesi rolünü ise Kristin Scott Thomas canlandırıyor.Kısa sahnelerden oluşan birkaç rolünün hakkını veriyor Thomas.Yan rollerde Jim Sturgess,Eddie Radmayne ve Mark Rylance de senaryonun kurbanları olarak dikkat çekiyor.<br />
<br />
Prodüksiyon tasarımının bu denli kuvvetli olduğu bir filmde senaryonun zayıf kalması gerçekten üzücü.Dönem filmlerinin ustası İngilizler,bir gün kuvvetli senaryo yazmayı başarabildiklerinde tam olarak amaçlarına ulaşmış olacaklar.Bu kadar güzel kostümlere,prodüksiyon tasarımına ve oyunculara sahip bir filmin senaryosu olmayınca ne olursa olsun yeterince beğenilmiyor.<br />
<br />
The Other Boleyn Girl,bir önceki uyarlamadan çok daha başarılı olsa da güzelim kadrosunun senaryo azizliğine uğradığı bir film olmaktan kurtulamıyor.Kitabı okuyanların kesinlikle filmden,final sahnesi hariç zevk almayacakları ancak kitabı okumayanlar ve filmin konusuna hakim olmayanlar içinse The Other Bolen Girl iyi bir film olarak anılabilir.<br />
<br />
Not:Filmin adı The Other Boleyn Girl yanı Diğer Boleyn Kızı.Filmde pek anlaşılmasa da diğer Boleyn kızı Mary.Fakat dediğim gibi filmin ismi bile senaryosu yüzünden havada kalmış.<br />
<br />
Film Değerlendirmesi [6.1]<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/NX0LoorqtRM?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-21205808326731446282013-07-21T17:13:00.000+03:002013-07-21T17:13:15.378+03:00El Cuerpo (2012)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-yQfoG6FeUBM/UevrTZuJ7BI/AAAAAAAABMk/CvdXFuK_iE0/s1600/indir+(1).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://1.bp.blogspot.com/-yQfoG6FeUBM/UevrTZuJ7BI/AAAAAAAABMk/CvdXFuK_iE0/s1600/indir+(1).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ceset</td></tr>
</tbody></table>
Bayanlar ve baylar sıkı durun.Karşınızda gerilim/gizem sinemasının babalarından bir film var.Bu kadar iddialı bir tabir kullanmamın sebebini film bittiğinde anlayacak ve bana hak vereceksiniz.Senaryo bakımından Hollywood'un üstüne çıkmayı başaran İspanyol korku sinemasının son bombası El Cuerpo müthiş yetenek Oriol Paulo'nun elinden çıkmış bir film.Les ojos de Julie filmiyle gönlümde taht kuran Paulo bu sefer senaryonun yanında ilk uzun metrajını da bizlere sunuyor.Filmin baş rollerinde ise ''mükemmelim'' Belen Rueda,Hugo Silva ve Jose Coronado bulunuyor.<br />
<br />
Zengin,başarılı,hırslı,kendine güvenen ve daima yükseklerde olan bir kadın...Üniversitede çalıştığı sırada aşık olduğu sevgilisi uğruna karısını ortadan kaldırmaya karar veren bir kimyager...Ve kimyagerin (Alex) aşık olduğu kadın Carla...Film morgdan kaçıp gece yarısı ormandan kaçarken,arabaya çarpıp hastaneye kaldırılan yaşlı bir adamın sahnesiyle açılıyor.Ardından Alex'in ölen karısı Mayka'nın cesedinin ortadan kaybolması polisler tarafından şüpheli durumuna düşürülen Alex'in göz altına alınmasıyla devam ediyor.Ve film de bundan sonra başlıyor.Film boyunca akıl dolu bir senaryo izlediğini anlamanız çok zor.Ancak her şeyin çözüldüğü muhteşem final sahnesi senaryonun ne denli kuvvetli olduğunu gözler önüne seriyor ve burada yazdığım bütün cümlelerin çöpe gitmesini sağlıyor.Bu kadar etkili bir senaryoyu bir korku/gerilim/gizem filminde izlemek gerçekten mutluluk verici.<br />
<a name='more'></a><br />
Filmin baş rolünde yer alan Belen Rueda bir cesedi canlandırıyor.Flashback sahnelerle karşımza çıkan Rueda oldukça itici bir karakter olan Mayka'yı çok başarılı bir şekilde canlandırıyor.El Orfanato'nun Laura'sı,Los ojos de Julia'nın Julia'sı bu filmde de döktürmeyi başarıyor.Diğer yandan dedektif karakteriyle Hugo Silva'da gayet başarılı.Alex karakteriyle Jose Coronado ise tam bir bütünlük halinde.Cast ekibi anlayacağınız tümüyle filme hakim,dersini iyi çalışmış.<br />
<br />
El Cuerpo mükemmel bir film değil ancak unutulmayacak bir final sahnesi var.Akıllıca yazılmış muhteşem senaryosu,başarılı oyunculuk performansları ile bu gece öyküsü unutulmaz.Ayrıca görüntü yönetmenliği de aynı başarıyı yakalıyor.Ancak dediğim gibi film mükemmel değil çünkü klişelerin çok fazla başvurulduğu bir film.Özgünlüğü son 20 dakikasında yakalıyor desek yanlış bir tabir kullanmış olmayız.Ama işte o her şeye değecek finali göz kamaştırıcı.Tekrar tekrar kendini izlettirir ama sadece final sahnesi!<br />
<br />
<i>Bir dilek...Bir gün İspanyol sinemasının tüm dünyanın izlediği bir sinema olması dileğiyle...</i><br />
<i><br /></i>
Film Değerlendirmesi [7.1]<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/V0vCyRHs3k8?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-74907995931720675742013-07-21T05:38:00.002+03:002013-07-21T05:38:37.257+03:00The Lord of the Rings:The Return of the King (2003)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://4.bp.blogspot.com/-Qgdm0hLDvw4/UetJefOpbdI/AAAAAAAABMU/0-pgtRx5UPs/s1600/indir.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://4.bp.blogspot.com/-Qgdm0hLDvw4/UetJefOpbdI/AAAAAAAABMU/0-pgtRx5UPs/s1600/indir.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Yüzüklerin Efendisi:Kralın Dönüşü</td></tr>
</tbody></table>
Sinema tarihin en önemli serisi diyebiliriz The Lord of the Rings için.Başarısı bu son filmi The Return of the King ile Akademi tarafından verilen 11 Oscar ödülü ile taçlandırılmış.Ve yine büyük bir başarıdır ki adaylık aldığı tüm dalları ödüle çevirebilen nadir filmlerden biriyle karşı karşıyayız.Ben Hur ve Titanic'den sonra en fazla Oscar ödülü kazanma şerefine erişen film aynı zamanda serinin de en çok hasılat yapan filmi olmayı başarmıştır.<br />
<br />
The Return of the King,genel anlamda Sauron'un orduları ile Gandalf,Aragorn ve Theoden'in savaşlarını anlatıyor.Tabi bu kadar kısa bir cümleyle filmi özetlemek büyük ayıp olur.Her saniyesi birer efsane olan bu seriyi en güzel cümlelerle değerlendirmek en büyük dileğim.Yine serinin bu bölümünde Frodo ve Sam'in yüzüğü yok etmek için Gollum'la birlikte giriştikleri macera ve daha sonrasında uğradıkları ihanet de anlatılıyor.Senaryo detaylı ve derin yazıldığı için olaylar gayet anlaşılır ve sürükleyici.İzlerken bazen hiç bitmemesini bile dileyebiliyorsunuz.Hele de o muhteşem savaş sahnelerinin!<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
Her yönüyle serinin en iyi filmi olan The Return of the King,savaş sahneleriyle de The Two Towers'ı geri bırakmayı başarıyor.Muhteşem makyajlar,kostümler,ses miksajları,görsel efektler,sanat yönetmenliği kısacası her şey başarılı ve gayet doyurucu.Ah,bir de Christopher Lee'nin sahnelerini kurgu masasında harcamasalardı belki çok daha iyi sahneler izleyebilirdik.Ancak üç saati biraz geçen süresi tüm bu umutlarımı imkansız kılıyor gerçekten.<br />
<br />
Belki de ömrü boyunca sadece bu seriyle anılacak bir isme değinmek istiyorum.Kahramanımız Frodo'yu canlandıran Elijah Wood.1981 doğumlu ünlü oyuncunun kariyerindeki en yüksek basamak olan bu serinin ona kazandırdığı avantajları yanında dezavantajları da mevcut.Seyircinin her zaman Frodo olarak bağrına basacağı Wood yeni projelerinde ne kadar iz bırakacak merak konusu.Yine de her yıl irili ufaklı birçok projede yer alan Wood'a başarılar dilemek lazım.<br />
<br />
8.9 gibi dev bir İMDb puanıyla listenin ilk onunda yer alan The Return of the King serinin en iyi filmi.Üstüne konulamaz denilen başyapıtların ardından yeni başyapıtlar çıkarmak da Peter Jackson'ın işi.Bir daha bu kadar güzel bir fantastik,macera türü bir seri izleyebilir miyiz bilmiyorum ama bu serinin yerinin asla doldurulamayacağından eminim.<br />
<br />
Film Değerlendirmesi [8.4]<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/WIrRJ8bCZYQ?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-2142921389932506072013-07-13T18:31:00.001+03:002013-07-13T18:33:48.635+03:00The Lord of the Rings:The Two Towers (2002)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div style="text-align: left;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-nF4L-zTmsi4/UeFzSVKGSQI/AAAAAAAABL4/upyW-6c28Ds/s1600/%C4%B0%C3%A7erik.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-nF4L-zTmsi4/UeFzSVKGSQI/AAAAAAAABL4/upyW-6c28Ds/s1600/%C4%B0%C3%A7erik.jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Yüzüklerin Efendisi:İki Kule</td></tr>
</tbody></table>
Peter Jackson'ın efsane serisinin ikinci olan The Lord of the Rings:The Two Towers ilk bölüme göre daha heyecanlı ve daha fazla savaş sahnesiyle ön plana çıkıyor.Serinin ilk bölümüyle süre olarak da benzerlik taşıyan Two Towers iki tane de Oscar heykelciğine sahip.<br />
<br />
The Two Towers,bir çok sorunun cevabının bulunmaya başladığı bölüm olduğu için oldukça heyecanlı başlıyor.Kardeşliğin bozulmasının ardından yüzüğü Mordor'a götürmek için yalnız kalan Frodo ve Sam'e yüzüğün eski sahiplerinden dost(!) Gollum eşlik ederken,diğer yandan Saruman'ın büyüsünün etksinde kalarak krallığını yönetemeyecek duruma gelen Rohan Kralı'nın Gandalf'ın yardımıyla Sauron ve Saruman'ın ordularına karşı zaferini izliyoruz.The Two Towers'ın esas kahramanı olarak Aragorn ön plana çıkıyor.Orta dünyanın yeni varisinin hikayesi heyecanı katlıyor.<br />
Ve Merry ve Pippin'in maceraları da filmin masalsı bir özelliği ortaya koymasına olanak sağlıyor.<br />
<a name='more'></a><br />
Sadece senaryonun başarısı filmi ön plana çıkaran özellikler değil.Öyle ki The Two Towers pek çok yönüyle ilk filmden bile başarılı duruyor.Sinema tarihinin ''Daha üstüne ne koyulabilir ki ?'' tartışmalarını sonlandırabilecek düzeyde bir film çıkmış ortaya Peter Jackson ve ekibi.Kalitenin her sahnede kendini hissettirmesi de ayrı bir hayranlık sebebi.Ancak filmi genel olarak incelediğimizde ilk filmin bir gram altında kaldığını söylemeliyim.Tabi bu güne kadar hala hiçbir filmde göremediğimiz o mükemmel savaş sahnelerinin de The Two Towers'ı bütün savaş filmlerinden üstün tuttuğunu da eklemeliyim.<br />
<br />
Enfes müzik ziyafetine serinin bu ikinci bölümünde de rastlıyoruz.Filmin müziklerine imza atan Howard Shore 1946 doğumlu bir yetenek.Shore benim için bu alanda James Horner'dan sonra sektörün en iyisi.Üç tane de Oscar heykelciği almış bu seriye yaptığı müziklerle.Yalnız sadece The Two Towers ile bu ödülü alamadığını belirteyim.Sebebi de müziklerinin bu bölümde daha kötü oluğ olmaması değil.Aksine yine çok kaliteli fakat Akademi'nin iki sene üst üste Oscar vermeme huyu var.Shore da bu yüzden heykelciğini alamadı diyebiliriz.Tabi biraz da ilk bölümün aynı müziklerini kullanması da bir sebep olabilir.<br />
<br />
Serinin bu bölümünün en iyi yanı olan görsel efektleri şahane gerçekten de.Peter Jackson'ın bizleri götürdüğü o karanlık dünyayı muhteşem yansıtan efektler The Two Towers'ı seride ön plana çıkaran etmenlerden.Tabi aynı zamanda hafızalardan silinmeyecek sahnelere de sahip The Two Towers'ın en etkileyici sahnesi ise Miğfer Dibi'ne sığınan Rohan Krallığı'nın Saruman'ın ordularıyla savaştı an.Tek kelimeyle özetlersek;mükemmel,mükemmel,mükemmel!<br />
<br />
Film Değerlendirmesi [8.0] <br />
Fragman<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/Wek5UClasY8?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
Soundtrack<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/TjoQdRzfv28?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<br />
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-1230239684588772302013-07-10T03:11:00.003+03:002013-07-10T04:29:41.922+03:00The Lord of the Rings:The Fellowship of the Ring (2001)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://2.bp.blogspot.com/-zcL2t8MLtKQ/Udymh6Apw8I/AAAAAAAABLQ/d1LW4KKhoPg/s1600/indir+(4).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-zcL2t8MLtKQ/Udymh6Apw8I/AAAAAAAABLQ/d1LW4KKhoPg/s1600/indir+(4).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Yüzüklerin Efendisi:Yüzük Kardeşliği</td></tr>
</tbody></table>
2000'li yıllara damgasını vurmuş en büyük seri olan The Lord of the Rings aradan yıllar geçse de unutulmayacak kadar özel bir seri.Fantastik sinemanın altın çocuğu Peter Jackson tarafından sinemaya uyarlanan seri J.R.R. Tolkien'in aynı adlı kitabından aktarılıyor beyazperdeye.Kitabın yazarı J.R.R. Tolkien tarafından büyük bir ustalıkla yaratılan Orta Dünya bugün bile hala popülerliğini koruyor.The Lord of the Rings serisinin ilk filmi olan The Fellowship of the Ring 93 milyon $ bütçesi ile 2001 yılında gösterime girmiş ve dünya genelinde 871 milyon $ hasılat yaparak popülerliğini kanıtlamıştı.Teknik açıdan mükemmelliğin sınırlarını zorlayan film daha sonra 13 dalda Akademi adaylığı alarak 4 Oscar kucaklamayı başarmıştı.Akademinin bile bu kadar kısa sürede benimsemeyi başardığı bu seri bugüne kadar hiçbir serinin elde edemediği başarıları da ilerleyen yıllarda getirecekti.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Serinin ilk bölümü olan The Fellowship of the Ring,amcası tarafından kendisine emanet edilen yüzüğü Gandalf'ın da desteği ile bir grup savaşçı ekiple Mordor'a götürüp yok etmesi gereken Frodo'nun ve aynı zamanda ekibinin hikayesini konu ediyor.Kısa geçişlerle yüzüğün amcasına nasıl geldiğini ve öncesinde kimlerin elinde olduğunun anlatıldığı ilk sahne oldukça güzel.Senaryonun genelinde ise bir tutarlılık hakim.Olaylar olması gerektiği düzende anlatılıyor ve aralara da ufak heyecanlı sahneler katılıyor.Bu da filmi daha sürükleyici yaptığı gibi seyirciyi kendine bağlamayı başarıyor uzun süresine karşın.<br />
<a name='more'></a></div>
<div>
Kadrosunda birbirinden ünlü oyuncuları barındıran filmde gösterilen iki büyücüden biri olan Gandalf'ı Ian McKellen,diğer büyücü Saruman'ı da Christopher Lee canlandırıyor.Filmde yer alan Elf'lere baktığımızda ise Legolas karakteri ile Orlando Bloom'u,Galadriel karakteriyle Cate Blanchett'i görüyoruz.Baş rolde yer alan karakterlerden Frodo'yu Elijah Wood oynarken,Aragorn'u Viggo Mortensen canlandırıyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Filmin teknik anlamda mükemmel olduğunu yazımın başında belirtmiştim.Müthiş sinematografisiyle ve görsel efektleriyle izlerken büyülüyor film.Sinematografi ve görsel efekt dalında Oscar ödülünün de sahibi olan film aynı zamanda mükemmel bir makyaj kullanımına da sahip.Yine bu alanda Peter Owen ile Richard Taylor Oscar ödülünü kucaklamış.Ve tek kelimeyle harika olan Howard Shore müzikleri de yine hak ettiği değeri Oscar heykelciliği ile görüyor.Mükemmel görüntülerin arka planında mükemmel soundtracklar olunca o film kesinlikle kendini izlettirir.The Fellowship of the Ring de bunu fazlasıyla başarıyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
The Lord of the Rings serinin asıl meşhur eden şey ise bence insanın içine işleyen,o yaratılan farklı dünya.Adeta bu dünyanın içinde farklı bir dünya daha var hissi yaratıyor film.Ne kadar bunları beyazperdeye Peter Jackson aktarmış olsa da asıl teşekkürü J.R.R. Tolkien'e borçluyuz kesinlikle.İnsanın hayal gücünün neler yaratabileceğinin en güzel örneklerinden birini sunuyor Tolkien bizlere.Orta Dünya,Elfler,Mordor,Gondor,Isengard,Hobbitler ve daha niceleri...Ve hepsi The Lord of the Rings'i The Lord of the Rings yapan hazineler olarak asla unutulmayacak.</div>
<div>
<br />
Film Değerlendirmesi [8.2]</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/Pki6jbSbXIY?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div>
<br /></div>
</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-6868847821624408042013-07-08T21:24:00.000+03:002013-07-08T21:24:59.966+03:00Celal ile Ceren (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-4HrbViiqzyc/UdoimZdDlkI/AAAAAAAABLA/GOgZeURoYtc/s1600/indir+(4).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-4HrbViiqzyc/UdoimZdDlkI/AAAAAAAABLA/GOgZeURoYtc/s1600/indir+(4).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Celal ile Ceren</td></tr>
</tbody></table>
Recep İvedik serisi ile sinemamıza hızlı bir giriş yapan Şahan Gökbakar popülaritesini bu seriden ve daha önceki TV programlarından alıyor.Bir halk kahramanı olarak lanse edilen Recep İvedik karakterinin yaptığı bel altı vuruşlarla halkı sinemalara çekmesi de artık alışılagelmiş bir durum.Gökbakar'ın son filmi Celal ile Ceren ise küfürsüz komedi iddiası ile yola çıkan ancak vasatı aşamayan bir komedi olarak dikkat çekiyor.Filmde Şahan Gökbakar'a başarılı oyuncu Ezgi Mola eşlik ediyor.<br />
<br />
Filmde Celal'in,arkadaşının bekarlığa veda partisine gitmesi sonucu Ceren ile olan altı yıllık ilişkilerinin bitmesi ve ardından o olmadan yaşayamayacağını anlayan Celal'in Ceren'i geri kazanma mücadelesi konu ediliyor.<br />
Bir komedi filmine göre biraz uzun bir süreye sahip olan filmin senaryosu vasatın üzerinde ancak yer yer Recep İvedik esintileri hissediliyor.Ayrıca filmde yapılan bazı gereksiz ve saçma bulduğum espriler de mevcut.Bunlar maalesef filmin kalitesini düşürüyor.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
Filmin oyuncularına kocaman bir alkış gönderiyorum.Zaten Ezgi Mola gibi bir yetenek Şahan Gökbakar gibi rahat bir oyuncuyla aynı filmde buluşunca ister istemez filmi keyifle,merakla seyrettiğiniz anlar oluyor.Ancak olayların daha çok Celal karakteri üzerinden gitmesi Ezgi Mola'yı biraz devre dışı bırakıyor gibi filmde.Burada da tercih tabii ki senariste kalıyor.Filmin yardımcı oyuncularından Gökçen Gökçebağ ile Dilşah Demir de gayet başarılı performanslar ortaya koyuyorlar.Film boyunca pek fazla güldüğümü hatırlamıyorum ancak güldüğüm sahnelerin de çoğunun Gökçen Gökçebağ'ın sahneleri olduğunu belirteyim.<br />
<br />
Benim için pek bir anlam ifade etmese de bazen gülme ihtiyacı bana Şahan Gökbakar'ın filmlerini izlettirebiliyor.Ancak itiraf etmeliyim ki en az güldüğüm filmi de bu oldu Gökbakar'ın.Bazı güzel orjinallikleri olsa da çok fazla gülemediğim için Celal ile Ceren'i Gökbakar'ın filmografisinde son sıraya alıyorum.<br />
<br />
Oyunculuk performansları sebebiyle tekrar tekrar izlenebilecek bir film olan Celal ile Ceren daha çok güldürebilmeyi başarsaydı amacına ulaşmış olacaktı.Belki de filmin gişede istediğini alamamasının temel sebebi budur.Öyle iddia edildiği gibi Cem Yılmaz'ın gösterisini aynı haftalarda sinemada göstermesi değil.Çünkü kaliteli ve güldüren bir film her zaman fazla izleyici toplamayı başarır.Hele de gişe fatihi bir isim kadroda ise!<br />
<br />
Film Değerlendirmesi {4.0}<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/CiUIJVTlp5Q?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-55411629003307821602013-07-08T02:22:00.001+03:002013-07-08T02:22:31.095+03:00Only God Forgives (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-C_ccCrIHxCg/Udn3wva-mpI/AAAAAAAABKw/1nDrXaSh-5s/s1600/onlygod.png" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-C_ccCrIHxCg/Udn3wva-mpI/AAAAAAAABKw/1nDrXaSh-5s/s1600/onlygod.png" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sadece Tanrı Affeder</td></tr>
</tbody></table>
Bu yılki Cannes Film Festivali'nde gösterilen ve seyircilerden çok uç tepkiler alan Only God Forgives başarılı Danimarkalı yönetmen Nicolas Winding Refn'in son filmi.Bir önceki filmi Drive'da beraber çalıştığı Ryan Gosling de filmin ana karakterlerinden Julian'ı canlandırıyor.Filmde ayrıca ünlü İngiliz oyuncu Kristin Scott Thomas da yer alıyor.90 dakikada derdini anlatmaya çalışan Only God Forgives'i bir suç/intikam türünde bir film olarak değerlendirebiliriz.<br />
<br />
Film işlediği bir suç yüzünden Bangkok'da sürgün hayatı yaşan Julian ile abisinin sahibi oldukları bir boks kulübü sahnesiyle açılıyor.Ardından küçük kızlara birlikle olmaya meraklı abisinin 14 yaşındaki bir genç kızı öldürmesi ve hemen ardından da kızın babası tarafından öldürülmesiyle hikaye yavaş yavaş büyük bir intikama dönüşüyor.Ve nitekim Julian'ın diğer oğlu Billy'i her zaman kayıran annesi de Bangkok'a gelip oğlundan abisinin intikamını almasını istiyor.Başka bir intikam da kendisini Bangkok sokaklarını temizlemeye adamış intikam meleği Chang'in olaylara dahil olmasıyla başlıyor.Ancak sıkıntılı senaryo filmi izlerken yönetmenin olağanüstü müzik çalışmaları,renk ve ışık kullanımı,kameraların duruş yerleriyle bir yerlere gelmeye çalışıyor.Maalesef ki etkileyici sahneleri de olsa film sonunda aklınızda bazı soru işaretleri kalıyor.<a name='more'></a><br />
Yönetmeninin temel amaçlarından biri David Lynch sinemasında olduğu gibi izleyiciyi direk filme sokmamak.Çeşitli ipuçları vererek izleyicilerden kendi filmlerini oluşturmalarını istiyor bir nevi.Ancak yönetmen Lynch sinemasına benzer bir anlayışı sergilemeye çalışırken senaryosunun eksikliklerini fark etmiş gözükmüyor.Çok gizemli duran Julian karakterini de iyi yaratamadığını düşünüyorum.Kendisi röportajında Ryan Gosling'in mimikleriyle olağanüstü şeyler anlattığını söylüyor fakat Julian karakterindeki eksiklikler ne yazık ki bunları görmemizi engelliyor.<br />
<br />
Tüm olumsuz yanlarına karşın Only God Forgives yılın izlenmeye değer yapımlarından kesinlikle.Çünkü her filmde göremeyeceğimiz o eşsiz müzik ve görüntülerin birlikteliği,renk kullanımı ve kamera açıları filmi ön planda tutmayı başarıyor.Ayrıca film boyunca sessizliği ile konuşan Julian karakteriyle Ryan Gosling'in,saplantılı ve sorunlu anne karakteriyle Kristin Scott Thomas'ın başarılı performanslar ortaya koyduğunu düşünüyorum.<br />
<br />
Only God Forgives'ı bu kadar uç bir film yapan kesinlikle senaryosu ve iyi yaratılamayan karakterleri.Ben ortasını nasıl bulduğuma şaşırıyorum fakat filmden etkilenmemek de elde değil.Yine de izlenmeye değer ancak yılın ödül mevsiminde yer alamayacak filmlerden birisi var karşımızda.<br />
<br />
Film Değerlendirmesi [6.5] <br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/LXQskTJS6Eg?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-46654720161741931992013-06-29T00:19:00.000+03:002013-06-29T00:44:47.821+03:00World War Z (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://1.bp.blogspot.com/-IY4HojCSeaw/Uc38-cVvFPI/AAAAAAAABKg/lFFtoqIGZk4/s981/World-War-Z-Poster-2013.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="http://1.bp.blogspot.com/-IY4HojCSeaw/Uc38-cVvFPI/AAAAAAAABKg/lFFtoqIGZk4/s320/World-War-Z-Poster-2013.jpg" width="205" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dünya Savaşı Z</td></tr>
</tbody></table>
Fragmanının aylar öncesinden yayınlanması ve hem yapımcılarından birinin hem de başrol oyuncusunun Brad Pitt olması World War Z'yi dört gözle bekleyen sinemaseverleri epey heyecanlandırmıştı.Vizyon takvimi olarak oldukça yoğun bir dönemde sinemalarda kendine yer bulan film 190 milyon $'lık bütçesiyle de beklentileri arttırmıştı.Ne var ki ele aldığı konu itibariyle daha önce pek çok benzer film seyretmiş biri olarak fazla heyecanlanmamanın doğru olduğunu düşündüm ve nitekim beklentilerimi de normal seviyede tuttum.Filmden çıkınca da beklentilerimin karşılanması beni şaşırtmadı.<br />
<div>
<div>
<br /></div>
<div>
World War Z,ünlü oyuncu Brad Pitt'in kadroda ve yapımcı listesinde yer almasıyla kendini dünyaya tanıtabilmiş bir film.Öncelikle bu konuda anlaşalım.Filmin yönetmeni Marc Forster da keza başarılı bir yönetmen ancak hala kendini yeterince kanıtlayabilmiş bir isim değil.Filmin her karesinde yönetmen kadar emeği olduğu görülen Brad Pitt her zamanki gibi rahat bir oyunculuk sergileyerek klasını bir kez daha gösteriyor.Brad Pitt'i uzun uzun yazmaya gerek yok zaten.Film için Brad Pitt büyük şans olmuş desek yeridir bence.<br />
<a name='more'></a></div>
</div>
<div>
Gelelim filmin hikayesine...Karmaşık bir konusu yok filmin.Dünyaya kuşlardan bulaştığı sanılan bir virüs bulaşıyor ve insanları ciddi bir şekilde etkiliyor.Bu etki o kadar büyük oluyor ki insanlar zombiye dönüşüyor ve dünya için ciddi bir tehlike kapıya dayanıyor.Amaç ise her zaman olduğu gibi dünyayı zombilerden kurtarmak.Bu iş içinse yıllar önce ailesi için BM'deki görevini bırakmış Gerry'nin (Brad Pitt) yardımına ihtiyaç duyuluyor.Gerry önce Güney Kore'ye ardından Kudüs'e giderek sorunun ne olduğunu tam olarak anlamak istiyor ve dünyayı kurtarma macerası başlıyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Senaryo Max Brooks'un kitabından uyarlama.Kitabı okumadığım için kitaba dair bir yorum yapamıyorum ancak filmin senaryosunu yorumlarsak özellikle vermek istediği mesaj açısından çok önemli bir film olduğunu söylemeliyim.Belki de birbiri ardınca tekrarı yapılan bu virüslü,zombili filmlerden World War Z'yi ayıran en önemli özellik özel bir mesaj taşıması.Final bölümü çok fazla uzatılmadan gelse de finalini beğendiğimi söylemeliyim.Yine de filmi giriş,gelişme ve sonuç bölümlerine ayıracak olursak sonuç bölümünün daha detaylı olabileceğini düşünüyorum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Filmdeki Kudüs sahnesinde Yahudi onuncu adamla yapılan görüşme bu filmin sadece bir film olmadığını da gözler önüne seriyor.Tıpki İkiz Kuleler'in bombalanmadan önce Yahudiler'in bölgeyi terk etmesinin hala çözülememiş bir sır olması gibi.İnsanoğlunun en zorlu savaşlardan bile birlik olup çıkabileceğinin güzel bir örneğini mesajlarıyla veriyor World War Z.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Filmin bütün yükünü sırtlanan Brad Pitt film için az önce de belirttiğim gibi büyük bir şans.Çünkü böylesine bir filmi dünyaya tanıtmak için önemli kişilere her zaman ihtiyaç duyulur.Nitekim tanıtımların başarılı olduğu da filmin sadece Türkiye gişesinden bile belli oluyor.World War Z çok fazla 3D esprisi olmayan ancak bolca mesaj içeren etkileyici ve hafızalardan silinmeyecek bir Kudüs sahnesi için bile tekrar izlenebilecek bir film.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Yılın en iyilerinden biri olmasa da World War Z senaryosuyla ve efektleriyle hak ettiği değeri en azından gişede görecektir.Sadece Brad Pitt açısından bakıldığında bile bu anlamlı filme yapımcı olmak çok özel bir şey olsa gerek.Film aynı zamanda kariyeri takip edilesi Marc Forster için de önemli bir dönüm noktası olabilir.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Film Değerlendirmesi [6.7]</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/HcwTxRuq-uk?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br /></div>
</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-83274906832737658052013-06-27T03:36:00.000+03:002013-06-27T03:42:44.838+03:00Movie 43 (2013)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-h2F4kyW7KmI/UcuIt2emQhI/AAAAAAAABKM/QmyzYAKXxOg/s1600/indir+(3).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-h2F4kyW7KmI/UcuIt2emQhI/AAAAAAAABKM/QmyzYAKXxOg/s1600/indir+(3).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Film 43</td></tr>
</tbody></table>
Son dönemde iyici popülerleşen kolaj filmlerin sonuncusu Movie 43 absürt komedinin tavan yaptığı filmlerden biri.14 farklı filmden meydana gelen Movie 43 aynı zamanda 13 farklı yönetmenin katkısıyla oluşmuş.Oldukça muazzam bir oyuncu kadrosuyla her kısa filmde ayrı bir ünlü oyuncu görmek mümkün.Ülkemizde Çatlak Film adıyla vizyona giren film 2013'ün komedi filmleri arasında hatırı sayılır bir yer edinecektir.<br />
<br />
İki yıl aradan sonra sinemaya bu filmle geri dönüş yapan Kate Winslet'in yer aldığı kısa filmi gülerek ve biraz da iğrenerek izliyoruz.İtiraf etmeliyim ki film kısacık da olsa Kate Winslet yine döktürmeyi başarmış.The Catch kısa filminde Kate Winslet'e eşlik eden Hugh Jackman da gayet doğal gözüküyor.Bu doğallık ondan iğrenmemizi bile sağlıyor filmde.(!)<br />
<br />
En beğendiğim bölümlerden biri olan The Proposition,Anna Faris'in kaka delisi karakteriyle epey güldürmeyi başarıyor.Yine çok beğendiğim oyunculardan Emma Stone'un yer aldığı Veronica bölümü de çiftler arasında söylenmek istenilen fakat söylenemeyen birçok şeyi açığa vurduğu için beğenimi kazanıyor.Ve o final sahnesindeki başarıya gelelim.Filmin aynı zamanda yönetmenlerinden olan Elizabeth Banks,Beezel bölümünü o kadar gerçekçi oynuyor ki izlemeye ve gülmeye doyamadım diyebilirim.Yine Halle Berry ve Stephen Merchant'ın yer aldığı Truth or Dare bölümü ile akıllara zarar regl bölümünün anlatıldığı Middleschool Date başarılı bulduğum kısa filmlerden.<br />
<a name='more'></a><br />
O kadar ilginç ki kısa filmler dışında kalan zamanlarda ana karakterlerin içinde yer aldığı hikayenin sadece boşluğu doldurmak amacıyla yazdığı düşüncesinde olduğum için ana bölümü hiç mi hiç beğenmedim.Dünyanın en tehlikeli filmi adı altında aradıkları Movie 43'ü bulmaya çalışırken izlediğimiz bu kısa filmlerin hiç bitmemesini bile istedim bir ara.<br />
<br />
Kısaca Movie 43;yaratıcı fikirlerin içerisinde yer alan (iBabe bölümü),yer yer güldüren,düşündüren ve keyif veren kısa filmlerle dolu.Ancak absürt komedi ve bel altı komedisinden haz duymayanlar için de rahatsızlık verebilecek kadar da uç bir film.Yine de fazla komedi filmi tercih etmeyen biri olarak beni güldürdüğünü ve kadrosundaki birçok harika oyuncusu için de tekrar tekrar izleyebileceğimi söylemeliyim.Yazımı noktalamadan en beğendiğim bölümün de Beezel olduğunu belirtmeliyim.<br />
<br />
Film Değerlendirmesi [5.5]<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/MHQwLY0M-E8?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
<br /></div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4564969625383133587.post-70674089185769296562013-06-26T17:17:00.000+03:002013-06-26T17:18:09.948+03:00Taş Mektep (2012)<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="http://3.bp.blogspot.com/-8Ro6t-IhkPA/Ucr3uHtII9I/AAAAAAAABJ8/6-2rcWgPOuo/s1600/indir+(2).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-8Ro6t-IhkPA/Ucr3uHtII9I/AAAAAAAABJ8/6-2rcWgPOuo/s1600/indir+(2).jpg" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Taş Mektep</td></tr>
</tbody></table>
Arka arkaya vizyona giren üç Çanakkale filminin ardından Taş Mektep bizleri bu sefer Kurtuluş Savaşı'nın en çetin dönemlerinden birine Sakarya Meydan Muharebesi'ne götürüyor.Yönetmenliğini Altan Dönmez'in yaptığı,senaryosunu da Hazan Toma'nın yazdığı filmde Orhan Kılıç,Ayça Varlıer,Bora Akkaş,Elit İşcan,Feride Çetin,Esvet Şahin,Ömer Güney gibi televizyon dünyasından aşina olduğumuz isimler rol alıyor.Savaş sahnelerinin varlığından çok duygusallığı ön plana çıkaran film her Türk gencinin izlemesi gereken filmlerden biri olarak hafızama kazınıyor.<br />
<div>
<br /></div>
<div>
Taş Mektep hikayesini Kayseri'de o yıllarda eğitim veren Taş Mektep Sultanisi'nin 63 öğrencisinden alıyor.Bu 63 öğrencinin adım adım savaşa giden yolculukları ve savaşta hepsinin şehit olması işleniyor filmde.Ve final sahnesindeki yürek burkan o konuşma filmi özetliyor;Taş Mektep o yıl hiç mezun veremiyor.<br />
<br />
<a name='more'></a></div>
<div>
Hikaye duygusallığı ön plana çıkarmak için tek başına bile yeterli.Ancak bunun duygusal müziklerle desteklenmesi filmi tamamıyla bir dram filmine sokmaya çalışmakla aynı.Bu açıdan Taş Mektep beni tatmin etmiyor.Bütçe kısıtlaması yada azlığı yüzünden savaş sahnelerinde sadece finalde yer verilmesi zaten filmin amacının savaş değil seyirciye duygusal anlamda bir şeyler hissettirebilmek olduğu anlaşılıyor.Ve ne yazık ki ben duygusal anlamda filmden istediğimi alsam da görmek istediğim savaş sahnelerini göremiyorum.Bu da filmin en büyük eksisi olarak kalıyor aklımda.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Daha başarılı bir kurguyla Taş Mektep'in daha iyi bir film olacağını söylemek doğru olur bence.Filmin özellikle ilk yarısında ana konuya ulaşana kadar bir konu bütünlüğü görememek de filmin bütünlüğüne zarar vermiş.Rumlar'ın Yunanlılar'ı desteklerken bazı Rum öğrencilerin de Türkler'in yanında savaşa katılmak istemesi,bazı öğrencilerin aşk hikayeleri ana konuya ulaşırken senaristin filmi doldurma hamleleri gibi duruyor.Bu anlamda senaryo duygusal anlamda istenileni başarsa da bütünlük anlamında zayıf düşüyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Filmin başarılı alanlarından birisi de kostümleri olarak göze çarpıyor.Dönemin koşullarına uygun kıyafetler tüm oyuncularda başarılı bir şekilde duruyor.Ayrıca savaş sahnelerinde kıyafetlerin kirlenmesi,yırtılması gibi gerçekliği ön plana çıkarması bakımından önemli.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Taş Mektep'in duygusal müziklerine imza atan Alpay Göltekin'in müzikleri de başarılı.Ancak müziklerin kullanım yerleri tamamen duygusallığı artırmak üzere olduğu için izlerken filmden kopma ihtimali de artıyor bazı sahnelerde.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Bir Zamanlar Osmalı:Kıyam dizisinin yönetmeni olarak tanıdığımız Altan Dönmez tamamen vatani duyguları kabartmak amacıyla duygusal bir filme imza attığı için sinemasal anlamda seyirciye pek fazla bir şey vaat etmiyor.Ancak Taş Mektep'in özellikle de bu zamanlarda izlenmesi gereken filmlerden olduğunu tek düşünenin de ben olmadığını biliyorum.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Film Değerlendirmesi [5.5]</div>
<div>
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/Wm0SAOwHL9g?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<div>
<br /></div>
</div>
Faruk Aydınhttp://www.blogger.com/profile/11923759471031504184noreply@blogger.com1