26 Şubat 2012 Pazar

Beneath the Darkness (2011)

Uzun zamandır izlemekten uzak olduğum korku-gerilim türündeki filmleri izlemeye bu hafta başladım.Malum Oscar maratonu bitti.Ödülleri kimin alacağı da belli sayılır.Bende kişisel hobim olan korku sinemasına göz atmaya başladım.Öyle korku dediysem bu film için geçerli değil tabi.Tipik bir gerilim filmi ancak korku-gerilim türüne almak mümkün.Vasatı aşamayan bir 95 dakika ile ancak vakit geçirmek için izlenebilecek türden bir yapım.Filmin detaylarına biraz göz atalım...

Filmin konusu karısını başka bir adamla (Jack) yakalayan Ely adında 40'lı yaşlarında ki adam 2 yıl önce Jack'i mezarlıkta canlı canlı gömerek öldürmüştür.Olayların ardından Travis,Abby,Brian,Danny adında dört yakın arkadaş olanları yerinde görmek ister.Ely'nin evine gittiklerinde pencereden Ely ve yanındaki bayanı görürler.İlk bakışta hayalet sandıkları bu kişinin daha sonradan Ely'nin öldürdüğü karısı olduğunu anlamları ve arkadaşları Danny'nin ölümüyle sonuçlanacak ev kazasından henüz haberleri yoktur.

Konu olarak çok bilindik türden değil.Ancak senaryo da boşluklar fazla.Sahne geçişleri yeterli değil.Konunun sadece hayaletlere dayandırılmaması ilgi çekiciliğini kaybettirmiş çünkü Travis'in gördükleri ile Ely'nin yaşattıkları  fazlasıyla birbirinden uzak.Hayalet konusu filme hiç girmeseydi senaryo daha derli toplu olabilirdi.

Filmin oyuncularından Tonny Oller filmi izleme sebebim.Kendisini Adele'nin dünyaca ünlü şarkısı ''Someone Like You'' şarkısına yaptığı cover klibiyle tanımıştım.Daha sonrasında ''Just the way you are'' şarkısına yaptığı cover ve kendi bestelediği ''When You're İn Love,My Heart'' şarkıları ile tanıdım.Harika bir sesi var.Yakışıklı da bir genç ama geliştirmesi gereken bir oyunculuğu var.Kendisini çok yakından takip ettiğim için bu ikinci filmini kaçırmadım.Filmde başrolü üstlenmesi onun adına olumlu fakat biraz soğuk geldi bana.2013 yılında çıkacak filminde daha iyisini bekliyorum.Ve gelelim Altın Küre adaylığı yaşamış kariyerine bu filmi de ekleyen Dennis Quaid'e.Tabiki filmin en iyisi o.Gençlerin yanında tecrübesiyle hemen ön plana çıkıyor.Rolünün hakkını vermeye çalışmış.Diğer yardımcı rollerdeki oyuncular genç kadro sayılır.Vasatın üstüne çıkamıyorlar.

Filmin kayde değer pek artı yönü yok.Müzikler ara sıra kendini hissettiriyor.Korkudan ziyade gerilim ve gizem türleri ön planda.Filmi izlemek isteyenlere pek tavsiye edesimde yok açıkcası ama karar sizin tabi.Unutmadan notumu da düşeyim Türkiye'de adı bile duyulmayan Tonny Oller'a dikkat diyorum.Şarkılarını dinlerseniz bana hak vereceksiniz..!

[4.8]

19 Şubat 2012 Pazar

Notre Dame'ın Kamburu (1982)

Dünya'nın en ünlü yazarlarından Victor Hugo bugün hala okullarda kitapları zorunlu olarak okutulan muhteşem bir yazar.Yazdığı her eserinde başarıyı yakalayan Hugo'nun en önemli eserlerinden Notre Dame'nin Kamburu tam 19 kez filme çekilen bir başyapıt.Kader temasını ele alan,Dönemin Fransa yaşantısından kesitler veren,insanların yoksulluk içinde yaşadığı o yıllara bizleri götüren bir başyapıt Notre Dame'nin Kamburu...

Daha önceden kitabını okumuştum ancak hiç filmini izlemek nasip olmamıştı.Geçenlerde filmin dvdsini görünce tereddütsüz aldım ve arşivime yerleştirdim.Kitabı okuyanlar zaten bilir filmin konusunu.Filmde çirkin,kambur ve aynı zamanda çok güçlü Quasimodo'nun genç ve güzel bir çingene kızı olan Esmeralda ile tanışması ve ardından yaşanan dramatik olayları konu alıyor.Filmde Quaimodo'yu küçük bir bebek iken evlat edinen rahip Claude Frollo ve şair Pierre'nin  Esmeralda'ya olan aşkı önemli yer tutuyor.Kitaba göre Quasimodo Frollo'yu kilise kulesinin tepesinden atarken filmde kulede bıçakladığını görüyoruz.Bu kısmı değiştirmişler ancak daha iyi olduğunu da söylemeliyim.Konu zaten çok ünlü bir eserden alındığı için eleştirmeye gerek görmüyorum.Sadece tamamen kitaba bağlı kalınsa çok daha doğru bir film olurdu.

Filmi almamdaki en büyük etkenlerden biri Anthony Hopkins.Henüz 45 yaşında çevirdiği bu filmiyle bir kez daha gönlümü fethetmeyi başarıyor usta oyuncu.45 yaşında 25 yaşındaki bir genci oynamanın zorluğu olsun,kambur yürümenin,topallayarak koşması olsun,konuşmaları olsun tam anlamıyla mükemmeldi.Fazla konuşma sahnesi yoktu ama beğeniyle izledim kendisini o bana yeter.Filmde Esmeralda karakterine hayat veren Lesley Anne Down'da başarılı sayılır aslında.Güzelliği daha çok ön planda olan oyuncu rolünün hakkını daha iyi verebilirdi ama.Yardımcı roldeki oyuncuların performansı da ortalamaydı.

Bugüne kadar 19 kez sinemaya uyarlanan Notre Dame'nin Kamburu adlı eserin izlediğim ilk filmi olduğu için hangi uyarlamanın daha başarılı olduğu konusunda değerlendirmede bulunamayacağım ancak İMDb sitesine göre 6.7 olan bu filmin puanını 1939 çevrimi film 7.9 ile geçiyor.1923 (7.3),1997 (6.1),1956 (6.4) ise yapılan diğer filmlerin puanları.Buradan şunu da çıkarmak mümkün.Yapılan tüm filmler baz alınınca hala bugüne kadar çok iyi bir Notre Dame'nin Kamburu filmi yapılabilmiş değil ancak izlediğim bu yapım İMDb'nin tüm düşük puanına rağmen gönlümü fethetmeyi başardı.Açıkcası filmi izlerken ağladığımı da düşünürsem filmi beğenmişimdir.1939 ve 1923 yapımı uyarlamalarını da bulabilirsem bu 3 filmi karşılaştımak istiyorum.Anthony Hopkins için bile izlenecek türden güzel bir yapım.Benim bile ağladığım düşünülürse izmeniz geren bir film.Bir sonraki yazıda görüşmek üzere...

[7.2]

12 Şubat 2012 Pazar

Müziğin Efsanesini Kaybettik /Whitney Houston (1963-2012)

Whitney Houston Dünyaca ünlü şarkıcı ve oyuncu olduğunu bilmeyen yoktur.Özellikle de Bodyguard filmiyle geniş kitlelerce tanınan ve filmde söylediği I Will Always Love You şarkısı ile hemen tüm ülkelerde müzik listelerinde uzunca bir süre bir numarada kalan efsane şarkının yaratıcısını dün gece kaybettik.Gece yarısından sonra aldığım üzücü haberle Houston hayranı biri olarak çok üzüldüm.Henüz 48 yaşında yaşama veda eden Houston'ın ölümüyle ilgili spekülasyonlar şimdiden başladı bile.Otel odasında ölü bulunduğu söylenen Houston'ın uyuşturucu bağımlısı olduğu için aşırı dozda uyuşturucu kullanımından öldüğü söyleniyor.Henüz müzik dünyasında Amy Winehouse ölümünün acısı geçmemişken Houston'ın ölümünün herkesi dehşete düşürmeye yetiyor.Dünyanın böyle bir sesi kaybetmesi büyük kayıp gerçekten..Houston'ın bu zamansız ölümünün ardından bize tek bir şey düşüyor..Allah Rahmet eğlesin.We will always love you (seni daima seveceğiz)...

2 Şubat 2012 Perşembe

Duyuru !

Kişisel anlamda okumayı çok seven biri olduğum için bloglarda seyahat etmeyi de çok seviyorum.Özellikle de Türk filmi izlemeyi seçerken ilk uğradığım durak Seyirci Koltuğu oluyor.Seyirci Koltuğu yaklaşık 1 yıl önce faaliyete geçen ve bloglar arasında saygın bir yer edinen değerli bir sinema sayfası.Sayfanın sahibi arkadaşımız da çok güzel bir etkinlik düşünmüş 1.yıl anısına.Bende etkinliği kendi bloğumdan payşarak şansımı arttırmak istedim.:)
İşte etkinliğin yapıldığı sitenin linki:

http://www.seyircikoltugu.com/  katılımlarınız da bekleniyor :)