13 Ocak 2015 Salı

Rakamlarla En Çok İzlenen Yabancı Filmler ve Hobbit:Beş Ordunun Savaşı

Titanic
Hobbit:Beş Ordunun Savaşı vizyona girdiğinde 2 milyon gişeyle ülkemizde tüm zamanların en çok izlenen 3.yabancı filmi olacağı kehanetinde bulunmuştum.Zor belki de uçuk kaçık bir tahmindi.Bu yüzden de tutmadı ancak epey iyi sonuçlar aldı serinin son filmi.

3 hafta 3 günlük gişeye baktığımızda filmin 1.550.596 seyirciye ulaştığını görüyoruz.Burada sevindirici iki gelişme var.Birincisi bir önceki Hobbit filminden şu anlık 340 bin fazla gişe yaptığını görüyoruz.İkincisi ise 1.5 milyon barajını geçmesi!

Yabancı filmler için çok da kolay olmayan bu barajı bugüne kadar Titanic (1997),Avatar (2009),Buz Devri 4 (2012),Yüzüklerin Efendisi:Yüzük Kardeşliği (2001) ve Truva (2004) geçebilmiş,2012 filmi ise 3 binlik bir farkla kaçırmıştı.1.5 milyon barajını geçen 6.
film olan Hobbit:Beş Ordunun Savaşı ilk beşe girer mi henüz bilemiyoruz fakat bunun için gerekli olan 150 binlik bir gişenin Türk filmlerinin
domine ettiği bu haftalarda gelmesi pek mümkün görünmüyor.En iyimser tahminle 1.660.000 binlik gişe olur diye düşünüyorum.Benim gibi Orta Dünya hayranlarına bu yetmez ama yine de büyük başarıdır diyebiliyoruz.

Avatar
Listenin 1.sırasında yer alan Titanic 1998 Şubatında vizyona giren ve aylarca gişeleri kasıp kavuran bir filmdi.Nitekim 16 yıldır kırılamayan bu başarının rakamı 2.844.022! Yine aynı yönetmenden çıkma Avatar ise 2.482.911 kişi tarafından izlenerek rekoru kırmaya en çok yaklaşan filmdi.İlerleyen kaç yılda bu rekor kırılır bilemiyorum ancak Türk filmlerinin iyiden iyiye gişeleri domine etmesi bunun yıllar alabileceğini de ortaya koyuyor.Ancak birileri çıkıp da yeni bir Orta Dünya benzeri bir dünya yaratır ya da dünyanın konuştuğu bir aşk hikayesi çekerse işin rengi hemen değişir.Ayrıca 2016'da vizyona girmesi beklenen Avatar 2 şu an rekoru kırmaya aday tek belirgin film
görünümünde.

Ve gelelim efsane bir diğer seriye! Animasyon sevmeyen beni bile katıla katıla güldüren ve mükemmel bir dublaja sahip serinin son filmi 2012'de 1.883.004 kişi tarafından izlenerek animasyon çıtası başta olmak üzere serinin 5.filmiyle ilgili beklentileri de epey yükseltti.İlk dört filmi üçer yıl araya giren serinin son filmi 2016'da vizyona girecek.Az önce Avatar 2'nin 2016'da vizyona girmesinin beklendiğini yazmıştım.Bu da demek oluyor ki 2016 rekorların yılı olabilir.7'den 70'e herkesi sinemalara toplayan Buz Devri'nin 5.filminin gişesini de hep birlikle göreceğiz!
Hobbit:Beş Ordunun Savaşı

Tüm zamanların en çok heyecan uyandıran serisi olan Yüzüklerin Efendisi'nin ilk filmi Yüzük Kardeşliği de listenin 4.sırasında.Diğer iki filmi de 1 milyon barajını geçen serinin en çok izlenen bu ilk filmini 1.759.705 kişi izledi.Hobbit serisi bu çıtanın altında kaldı ancak Beş Ordunun Savaşı'nın bu rakamı geçeceğine epey inanmıştım.Gerçi Hobbit'ten umut kesilmez! Hele de son filmden!

Listenin 6.sırasında yer alan Truva filmi ise özellikle Anadolu topraklarından kopan bir hikaye olduğu için Türk toplumunun filme ilgisi epey büyük oldu.Üstelik vizyona mayıs gibi seyircinin azalmaya başladığı zamanlarda vizyona girip de böyle bir gişe başarısı sağlaması ayrı bir başarı.

Ayrıca filmin kalitesi ve efsane kadrosu da gişede büyük bir etkendi.2.5 saatlik uzun süresine karşın Brad Pitt'i,Orlando Bloom'u ve daha bir sürü yıldızı görmenin engeli olmayınca 1.692.458 kişilik muhteşem gişe başarısı da gelmiş oldu.

Listenin devamını merak edenler için: http://boxofficeturkiye.com/tumzaman/?tm=1989


12 Ocak 2015 Pazartesi

Before I Go to Sleep (2014)

Uyumadan Önce
Aynı tarzda hayatları boyunca bir iki film izlemiş seyirciler için biçilmez bir kaftan olabilecek Before I Go to Sleep benim için ise birkaç şaşırma ve heyecanlanma dışında sürükleyici,keyifli ancak beklentilerimin altında kalan bir film.Baş rolünde Nicole Kidman'ın olması bile izlemek için yeterli bir sebep olacak filmde Oscarlı aktör Colin Firth de yer alıyor.

Her sabah uyandığında yatağından hafızası sıfırlanmış olarak kalkan Christine'in geçmişini hatırlama ve etrafındakilerle olan güvensizlik ilişkisine odaklanan film bir roman uyarlaması.Nicole Kidman'ın başarılı performansına karşın final sahnesindeki sürprize kadar özgün bir çizgi yakalayamayan filmi sanırım sadece baş rol oyuncusuyla hatırlayacağız.

2 Ocak'ta ülkemizde vizyona giren film seyircilerin büyük çoğunluğunu tatmin edecektir ancak detayda pek bir tatminkarlık söz konusu olamıyor.Yine de çok önemli bir film olmasa da sıkılmadan izlenebilecek,heyecanlı ve final sahnesiyle keyif veren bir film olduğu aşikar.Seçim sizin!

(Notum:6.5)

Space Station 76 (2014)

Uzay İstasyonu 76
Kadrosunda Matt Bomer,Patrick Wilson ve Liv Tyler gibi önemli isimleri barındıran Space Station yılın hayal kırıklığı yaratan filmlerinden.70'li yıllarda geçen ve kara komedi olmasını beklediğim film senaryosuyla büyük hayal kırıklığı yaratıyor.Senaryonun berbatlığından oyuncuların performansı da etkilenmiş.Yine de Matt Bomer ve Patrick Wilson vasatın üzerindeler.Marisa Coughlan ise dehşet kötü bir performansla karşımızda!

Film 70'li yıllarda dünyanın olmadığı ve bir uzay gemisinde yaşayan bir grup insanın hikayesini kara komedi şeklinde ele almaya çalışıyor.70'ler havası bazı sahnelerde oldukça iyi ancak o kadar boş bir senaryo var ki filmde nereden tutsanız elinizde kalır.Filmde bir mesaj verme amacı yok.İlk sahne dışında güldürmüyor.Sanki sıradan bir grup insanın günlük yaşantısı olabildiğince sade bir şekilde aktarılmış.İşin bu kısmında devreye girmesi gereken yönetmen de haliyle sınıfta kalıyor.

Birkaç özel sahnesi dışında,Matt Bomer ve Patrick Wilson'ı izleyebilmemiz dışında bir sürprizi yok filmin.Kendini öyle de ya da böyle süresinden dolayı izlettiriyor ama gerçekten sıkıntıları olan vasat bir film.Sinemalarda gösterime girmeyip dvd satışına sunulan filmi izleyip izlememek size kalıyor!

(Notum:4.6)

11 Ocak 2015 Pazar

The Captive (2014)

The Captive
2014'ün filmlerini izlemeyi tüm hızıyla sürdürürken Golden Globe vakti geldi çattı.Ardından BAFTA ve Akademi Ödülleri var.Tüm bu ödül törenlerinden uzak olsa da The Captive baş rol oyuncusuyla ve yönetmeninin ismiyle izlenmeyi hak ediyor.The Captive'in baş rolünde Ryan Reynolds,yönetmen koltuğunda ise Atom Egoyan var.Zayıflayan kariyerine rağmen Egoyan ismi film için iyi bir referans sayılabilir.Ryan Reynolds ise Buried sonrası en iyi performansına imza atıyor.

Önce senaryodan başlarsak söylemem gereken birkaç husus var.''Kayıp'' vak'aları sinema tarihi boyunca işlenen en meşhur konulardan birisi.Dolayısıyla özgün olabilmek ya da bir noktadan sonra çizgisini edebilmek önemli.Yine bu yıl Fincher'ın uyarlaması Gone Girl de adından anlaşılacağı üzere aynı konuyu işleyen filmlerdendi.İlk bir saati ''Bu muydu yani Fincher ?'' dedirten sonra ise hem senaryonun hem de yönetmenin farkıyla kendini hissettirebilen bir film çıkmıştı ortaya.Egoyan'ın filminde ise farklılık yaratma ve müzikle seyirciyi germe çabası hakim.Ancak herhangi bir farklılık yaratamayan film üstelik gereksiz müzik kullanımıyla seyircinin kulağını tırmalayabiliyor.Klasik,kaçırılan bir kızı ve onu kurtarma çalışan bir baba izlerken amaçları belli olmayan kızı kaçıran kişilerin hikayesinin aydınlatılamaması da senaryoyu kötü yönde etkiliyor.

Değişik ama başarısız kurgusu da filmin eksilerinden.Filmin baş rolündeki Ryan Reynolds baba rolüne epey ısınmış görünüyor.Komedi filmleriyle kariyerini çürütmek yerine doğru bir yol seçen Reynolds filmin en başarılı ismi.Film boyunca ruh gibi ortalıkta dolaşan Mireille Enos da karakterinin hakkını vermeye çalışmış.Kızının kaçırıldığı anda kocasına verdiği tepki sahnesi oldukça iyiydi.

Kanada'nın alışılmış o soğuğunda çekilen ve seyirciye de zaman zaman soğuk gelen The Captive vasatın biraz üstünde,senaryosu eksik,müzikleri bazen gereksiz,Ryan Reynolds'a bizi kavuşturan,Egoyan'ın kariyerinde hızla dibe vurduğu bir film olmuş.Filmin ayrıca Cannes'da Altın Palmiye için yarıştığını hatırlatayım.

Notum: [5.5]