30 Aralık 2012 Pazar

Life of Pi (2012)

Brokeback Mauntain filmiyle büyük bir çıkış yapan Ang Lee en sevdiğim yönetmenlerden biri.Bu yılın en büyük projelerinden olan Life of Pi'de haliyle beklentilerin yükselmesine sebep oluyor.Türkiye'de 28.12.2012 tarihinde vizyona giren filmi dün doğum günümde izlemem de ayrı bir keyifti doğrusu.Zaten film çıkışında iyi bir tercih yaptığım için de kendimi kutlamıştım.Life of Pi gerçekten iyi bir doğum günü hediyesi oldu benim için...

Film bir roman uyarlaması.Son yıllarda artan uyarlamalara baktığımızda Life of Pi'nin hepsinden daha ihtişamlı olduğunu görmek zor değil.Çünkü film bir bakıma görselliğe de dayanıyor.3D seçeneğiyle izleyiciye sunulan filmin görselliğine değinmeden önce senaryosuna bir bakalım.

23 Aralık 2012 Pazar

127 Hours (2010)

127 Saat
Slumdod Millionaire filmiyle tüm dünyada geniş bir hayran kitlesi edinen ünlü yönetmen Danny Boyle'un son filmi 127 Hours biraz dram biraz da psikolojik bir film olmuş.Gerçek bir hikayeden uyarladığı filminin baş rolünde başarılı oyuncu James Franco bulunuyor.6 dalda Oscar adaylığı bulunan film ayrıca 2010 yılının da en iyilerinden.

Film gerçek bir hikayeden kurgulanmış.Hayatında sadece kendisini düşünen ve kimseye vakit ayırmayan;dağcılıkla uğraşan Aron'ın yine bir keşif gezisi sırasında sıkıştığı bir kayadan kurtulma mücadelesi filmin konusunu oluşturuyor.Danny Boyle'un dokunuşlarıyla daha da zenginleşen hikaye seyirciyi daima peşinden sürüklüyor.Finale doğru psikolojiyi sarsacak sahnelerle daha da güzellişiyor hikaye.Filmin senaryosunun Oscar adayı olduğu olduğunu da hatırlatayım.

16 Aralık 2012 Pazar

Amour (2012)

Aşk
Usta yönetmen Michael Haneke'nin son filmi Amour bu yıl her ödül töreninde adından söz ettirmeyi başardı.Mayıs ayında Cannes Film Festivali ile başlayan ödül mevsimine Avrupa Film Festivali'ne de damga vurarak devam eden Amour son olarak Los Angelas Film Eleştirmenleri Birliği tarafından en iyi film ödülüyle ödüllendirildi.80'li yaşlarda bulunan yaşlı bir çiftin aşk hikayesinin çarpıcı bir şekilde ele alınan filmde Emmanuelle Riva ve Jean-Louis Trintignant başrolü paylaşıyor.

Filmde,80'li yaşlarda bulunan müzisyen yaşlı çift Anne ile Georges'in hayatlarının en zorlu dönemeçlerini konu alıyor.Günler sonra evinde ölü bulunan yaşlı bir kadının cesetinin bulunmasıyla başlayan film daha sonra bilindik Haneke tarzıyla ağır bir şekilde ilerliyor.Final sahnesiyle çoğu seyirciyi fazlasıyla şoke etse de ben finali beğenenler grubundanım.

9 Aralık 2012 Pazar

Vampire Hunter:Abraham Lincoln (2012)

Vampir Avıcısı:Abraham Lincoln
''Wanted'' filminden tanıdığımız yönetmen Timur Bekmambetov yeni filmiyle sinemaseverlerin karşısına farklı bir şekilde çıkmayı amaçlamış anlaşılan ama olmamış.Beklentilerimin bu kadar yüksek olduğu filmler zaten genelinde fiyasko çıkıyor.Abraham Lincoln gibi özgürlükçü bir simge ismin bu filmde harcandığını görmek de üzücü gerçekten.2012 yılının hayal kırıklığı yaratan filmlerinden olan Vampir Avcısı'nı eksisiyle artısıyla değerlendirelim.

Filmde çocuk yaşta bir vampir tarafından öldürülen annesinin intikamını almak için vampir avcısına dönüşen ve aynı zamanda hukuk okuduğu için de diğer işinde de yükselmek isteyen Abraham Lincoln'ın hikayesi kurgusal bir şekilde anlatılıyor.Amerikan tarihinin en önemli başkanlarından olan ve tiyatro izlerken süikaste uğrayan Abraham Lincoln'ın hikayesinin bu şekilde kurgulanmasına elbette karşı değilim ancak başarısız bir kurgu olunca ister istemez üzülüyorum.Ortada çok vasat bir senaryo var.Gündüz başkan,gece vampir avcısı!

8 Aralık 2012 Cumartesi

Kabuslar Evi (2006) 7.Bölüm Çizgisiz Zamanlar / 8.Bölüm Çarşamba Karısı / 9.Bölüm Gece Gelen Arkadaşlar

Özellikle 9.bölüm ile birlikte kalitesi iyice düşmeye başlayan serinin ele alacağım bu üçlemesinde Çizgisiz Zamanlar ve Çarşamba Karısı kısa süreleri ve hikayeleriyle daha ön planda duruyor.Bu 3.yazımda ise 7,8 ve 9.bölümleri değerlendireceğim.


Çizgisiz Zamanlar
Kabuslar Evi:Çizgisiz Zamanlar

Yönetmenliğini Uluç Bayraktar'ın yaptığı Çizgisiz Zamanlar bölümü Türk sinema emekçilerine adanmış.Serinin bu bölümü korku türüyle uzaktan yakından alakası olmamakla birlikte tamamıyla biraz gerilim biraz da drama kayıyor.

Bu bölümde en sevdiğim oyunculardan Şerif Sezer'i izliyoruz,keyifle.Harika performansına diyecek yok.Çağan Irmak film ve dizilerinden hatırlayacağımız,yıllar önce de Türk sinemasında birkaç filmde rol almış bir isim Şerif Sezer.Filmin hemen giriş sahnesindeki o başarılı performansıyla zaten seyirciyi filme bağlıyor.Son bölümde ise geçmişiyle yüzleştiği sahneler performansının yine başarılı olduğu sahneler olarak aklımda kalıyor.


7 Aralık 2012 Cuma

I've Loved You so Long (2008)

Seni O Kadar Çok Sevdim Ki
Sinema deyince benim aklıma iki şey gelir:''Titanic'' ve ''Fransız Sineması''.Farklı Dünya'da pek fazla filmlerine yer veremesem de Fransız Sinemasının bende yeri çok büyük.2008 yapımı ''I've Love You so Long'' Fransız sinemasının son yıllardaki en başarılı örneklerinden biri sayılıyor.Filmi izlediğimde eleştirmenlere hak vermemek elde değil.Dram türünü başarılı bir şekilde yansıtmayı başaran film dışarıdan bakıldığında en yakınındakinin bile anlayamayacağı  sevgiye sahip bir annenin en hazin hikayesini sunuyor bizlere.Filmin 2 Altın Küre adaylığı aldığını da hatırlatmakta fayda var.

Filmde 15 yıl işlediği bir cinayetten hapiste yatmış Juliette'nin hapisten çıktıktan sonra kız kardeşinin yanına yerleşmesiyle başlayan geçmişiyle yüzleşmesi anlatılıyor.Konusu bakımından oldukça ilgi çekici olan film sürükleyici havasıyla da izleyiciye bir sıkıntı yaratmıyor.Bazı sahnelerde şaşırıp bazı sahnelerde üzülüyoruz.Özellikle de ilk iş görüşme sahnesi beni epey etkilemişti...


3 Aralık 2012 Pazartesi

Kabuslar Evi (2006) 4.Bölüm Tanıdık Yabancı / 5.Bölüm Kaçan Fırsatlar Limited / 6.Bölüm Karanlıktan Gelen

Kabuslar Evi serisiyle ilgili ilk yazımda ilk üç filmi ve serinin senaristliğini,ilk üç filmin yönetmenliğini yapan Çağan Irmak'ı değerlendirmiştim.Bu yazımda ise 4.,5. ve 6. bölümleri değerlendireceğim.


Kabuslar Evi:Tanıdık Yabancı (2006)

Tanıdık Yabancı
4.bölümden itibaren 5 bölüm boyunca serinin yönetmen koltuğunda Uluç Bayraktar oturuyor.''Karadayı'',''Son'',''Ezel'' ve tarafımca izlenmiş dizisi ''Menekşe ile Halil'' projeleriyle daha çok televizyon işlerine imza atan Bayraktar,sinemada da kendisini Kabuslar Evi serisiyle tanıtmayı başarmıştır.İzlediğim ilk üç filmine göre değerlendirirsem Bayraktar,yakın çekimlerden pek yararlanmamasına rağmen çektiği filmlerde kaliteli işlere imzasını atmayı başarmıştır.

Tanıdık Yabancı yine kişilerin farklı olduğu ve olayın genelinin Kabuslar Evi'nde geçtiği bir film.Bu bölümde,her bölümde izlediğimiz tek karakter olan Sema Hanım'ın daha çok ön plana çıktığını görüyoruz.Yaptığı bir hata sonucu küçük oğlunu kaybeden Derya'nın 5 yıl boyunca tedavi gördüğü akıl hastanesinden ayrılmasıyla yollarının kesiştiği Kabuslar Evi'nde tekrardan oğluyla yüzleşmesi filmin konusu olarak özetlenebilir.Senaryo anlatmak istedikleriyle ve özellikle giriş sahnesiyle başarılı sayılabilir ancak finaline doğru anlatmak istediklerini gösterme biçimi her kesimden farklı eleştiriler alabileceği gibi bana göre başarısızlıkla sonuçlanıyor.

2 Aralık 2012 Pazar

Argo (2012)

''Gone Baby Gone'' filmiyle 2007 yılında yönetmenliğe soyunan Ben Affleck üçüncü filmi ''Argo'' ile karşımızda.Affleck'in son filmi ''Argo'' bu yılki Oscar Ödülleri'ne damgasını vurması beklenen bir film.Ancak beklentilerin çok da üzerine çıkamayan ve yılın en iyilerinden olmadığı kesin.İkinci filmi ''The Town'' ile hakettiği ödülleri yada adaylıkları göremeyen Affleck buram buram Amerikan milliyetçiliği kokan Argo'suyla en azından Oscar adaylıkları toplayacaktır.

Filmde,1980 yılında İran İslam Cumhuriyeti'ni kuran ancak kansere yakalandığı için Amerika'ya tedaviye kabul edilen Humeyni'nin geri gönderilmemesi üzerine İran'daki Amerikan başkonsolosluğuna yapılan saldırıda kaçırılan 52 Amerikalı ve İranlı isyancılardan kaçan 6 Amerikalı'nın hikayesi anlatılıyor.Olaylara devam edecek olursak;Amerika 52 vatandaşını kurtaramadığı ve operasyonda başarısız düştüğü için 400 küsür gün beklemek zorunda kalıyor.Ancak Kanada ile gizli bir operasyonla Kanada konsolosluğuna sığınan 6 Amerikalı'yı kurtarmak için ''Argo'' operasyonunu düzenliyor.Operasyon gizli olduğu için yıllar sonra açıklanıyor.

29 Kasım 2012 Perşembe

Kabuslar Evi (2006) 1.Bölüm Takip/ 2.Bölüm Son Dans/ 3.Bölüm Hayal-i Cihan

Kabuslar Evi Serisi
Sinemamızın ilk korku-gerilim serisi olma özelliği taşıyan Kabuslar Evi, aslında dram türünün de örnekleri barındıran ve her bölümde farklı hikayelerin anlatıldığı 13 bölümden oluşan bir seri.Ben de seriyi izleyenlerden biri olarak seri hakkında görüşlerimi Farklı Dünya'da yazmaya karar verdim.Serinin hikayesi Çağan Irmak'a ve ilk üç filmin yönetmenliği yine Çağan Irmak'a ait.Ben de her bölümü ayrı ayrı yorumlamaktansa serinin dört yönetmeninin filmlerini dört yazıda yazmak istiyorum.

Çağan Irmak
Her bölümün hikayesini yazan Çağan Irmak'ın ilk üç bölümün yönetmenliğini de üstlendiğini belirtmiştik.Fazla Türk filmi izleyen biri olmamama rağmen Türk sinemasına son 10 yılda kazandırılan üç isimden birinin Çağan Irmak olduğunu rahatça söyleyebilirim.''Babam ve Oğlum'' filmiyle Türk sinemasında yıllar sonra bir başyapıta imza atan Irmak ''Çemberimde Gül Oya'' dizisiyle 12 Eylül darbe döneminin gölgesinde bir aşk hikayesiyle yıllar önce de televizyona damgasını vurmuştu.Irmak aynı zamanda tarafımdan izlenmemiş olsa da yayınladığı dönemde olay yaratan ''Asmalı Konak'' dizisinin de yönetmenliğini üstlenmişti.Son yıllarda ise ''Issız Adam'' filmiyle çoğu zaman mutlu sonla biten aşk hikayelerine kapılarını kapatmış,''Dedemin İnsanları'' filmiyle de Türk-Yunan mübadelesi sonucu yaşanan zorluklara bir bakış açısı sunmuştu.2006 yılında Kabuslar Evi serisiyle gündeme gelen Çağan Irmak kesinlikle her türde başarıya ulaşabileceğini göstermişti.

26 Kasım 2012 Pazartesi

Türkan (2011)

2010-2011 sezonunda Kanal D'de gösterilen ve istenilen reyting rakamlarına ulaşamadığı için 26 bölümle sınırlandırılan Türkan dizisinin finali olarak nitelendirilen Türkan filmi zaten dizinin bitmesinden yaklaşık 2 aylık bir süre sonra vizyona girmişti.Tıp doktoru ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği kurucusu Türkan Saylan'ın 18 Mayıs 2009'da sona eren yaşamının son günlerine odaklanıyor.Türkan Saylan'ı ise usta oyuncu Rüçhan Çalışkur canlandırıyor.Filmin yapım ekibi de Türkan dizisinin ekibinden oluşmuştur.

Yukarıda da belirttiğim üzere Türkan filmi Türkan Saylan'ın son günlerine,oğulları ile ilişkisine ve eğitime verdiği öneme odaklanan bir film.Senaryo dizinin final yapmasından sonra kısa bir süre içinde yazıldığı için biraz eksiklik var tabi.Yine de Saylan'ın son günlerine iyi bir bakış açısı yakalamış film.Sıkmıyor ve kendini izlettiriyor.

25 Kasım 2012 Pazar

Rust and Bone (2012)

Rust and Bone
Bu yıl Fransız sinemasının öne çıkan yapımlarından biri olan Rust and Bone,Fransa'nın Oscar adayı olamasa da seyredilmesi gereken önemli bir film olarak duruyor.Başrollerinde Marion Cotillard ile Matthias Schoenaerts'in yer aldığı film Cannes Film Festivali'nde gösterildi ve ardından dünya ülkelerinde vizyona girmeye başladı.Henüz Türkiye gösteriminin belli olmadığı film yavaş yavaş seyirciyle buluşmasına devam ediyor...

Filmde bar çıkışı kavgada tanışan Stephanie ile Alain'in daha sonra kaderin bir başka oyunu olarak Stephanie'nin bacaklarını kaybetmesinden sonra tekrar karşılaşmalarını ve yaşadıkları konu alınıyor.Senaryo insan duygularını hemen etkileyebilecek bir etkiye sahip olduğu için filmde kimi zaman yaşanan çatışmalara seyirci de dahil oluyor.Özellikle Stephanie'nin yalnız kaldığı sahnelerde seyirci de üzgün ve öfkeli olabiliyor.Burada senaryonun etkisinin çok güçlü olduğu anlaşılırken izleyici de merak ta uyandırıyor.Fransa'nın Oscar adayı Intouchables'ı izlemedim ancak Rust and Bone da Oscar'a aday olabilecek bir film.

19 Kasım 2012 Pazartesi

Bait (2012)


Avustralya sinemasının korku türünde köpek balığı temalı filmlere ağırlık verdiği bilinen bir gerçek.Gerçek bir hikayeden esinlenerek yapılan ''The Reef'' filminden sonra ikinci bir köpek balığı vakası ile karşı karşıyayız.Bait'in başrolünde de ''The Twilight Saga:Eclipse'' filminden tanıdığımız Xavier Samuel bulunuyor.The Reef filminden bir kademe daha başarısız bir film,3D olmasının dezavantajlarıyla yine 3D olarak çekilen ve hayal kırıklığı yaratan ''Shark Night'' filminin kalitesizliğiyle yarışıyor adeta.

Filmde Avustralya'nın kıyı kesiminde meydana gelen bir tsunami sonucu markette mahsur kalan bir grup gencin hayatta kalma mücadelesi anlatılıyor.Tabi dev dalgalarla birlikte marketin içine ve otoparkına girmiş köpek balıklarını da sayarsak ölüm gençlere biraz daha yakın...3D olarak çekilen filmde teknolojinin verdiği nimetlerden tam olarak yararlanılamadığı açık.Klasik senaryonun 3D film çekeceğim diye görselliğe dönüştürülmesi filmin en büyük hatası.Ancak senaryonun sürükleyicilik seviyesi gayet iyi sayılabilir.

18 Kasım 2012 Pazar

Romeo and Juliet (1968)

Romeo ve Juliet
William Shakespeare'in dünyaca ünlü oyuncu Romeo ve Juliet'in en ünlü sinema uyarlaması olarak akıllarda yer edinen 1968 yapımı Romeo ve Juliet kaliteli bir film sayılabilir.Destansı bir aşk hikayesini konu alan film yer yer tiyatro oyunundan farksız olsa da sonuna kadar kendini izlettirmeyi başaran güçlü bir aşk hikayesi.Başrollerinde Leonard Whiting ile Olivia Hussey'in yer aldığı film 2 dalda Oscar ödülü sahibi !

Filmde birbirine düşman iki ailenin çocukları Romeo ve Juliet'in bir maskeli baloda tanışıp,ilk görüşte aşık olmaları ve zorlu aşklarının hikayesi anlatılıyor.Yine filmde senaryonun bazı yerlerde ne kadar tiyatro oyunu gibi olduğu da hemen göze çarpıyor.Aslında bu rahatsız etmiyor fakat çoğu zaman kendimi bir tiyatro sahnesinde sergilenen Romeo ve Juliet oyununda hissettim.Bunu filmin yapıldığı döneme göre değerlendirmekte fayda görüyorum.

Farklı Dünya Değişiyor !

1 yılı aşkın zamandır okuyucularına objektif,bilgi içerikli ve fazla spoiler içermeyen film ve dizi eleştirileriyle film,dizi seçimlerine yardımcı olan Farklı Dünya'da ayrıca, belirli zaman aralıklarında gişe rakamları ile ilgili yorum içerikli yazılarda yer almakta.İlaveten Oscar'ın nabzını tutan Oscar Günlükleri yazı dizisi ve okuyuculara çeşitli bilgiler içeren yazılarımız da blogumuzda yer almaktadır.Ancak alınan yeni bir değişim kararı ile bu tarihten itibaren blogda sadece film ve dizilerin sezon değerlendirmelerine yer verilecektir.Bunların yanı sıra sinema ile ilgili bilgilendirici yazılarımız devam edecektir.

Ve çok yakında Farklı Dünya zengin bir blog içeriğine sahip olacaktır!

Okuyucularımızın bilgisine sunulur.

16 Kasım 2012 Cuma

The Twilight Saga:Breaking Dawn Part II (2012)

Şafak Vakti Bölüm 2
Efsane sona erdi...Efsane dediysem seriyi çok çok beğendiğimden değil,yanlış anlaşılmasın hemen!Sadece Alacakaranlık Efsanesi adı konduğu için böyle bir giriş yapmak istedim.Gerçi serinin seveni kadar sevmeyeni hatta nefret edeni bile var.Açıkçası daha önce de söylediğim gibi Alacakaranlık serisini seviyorum.Alacakaranlık bana göre sinemada vampir akımını tekrar başlatan ve bunu bir korku filmi olarak değil de aşk filmi olarak seyirciye sunan bir seri.Başrollerinde Kristen Stewart ve Robert Pattinson gibi bu seri ile birer yıldız haline dönüşen isimleri barındıran serinin bu son filmi destansı bir final niteliğinde.Açıkçası bu kadar şaşıracağımı ve beğeneceğimi tahmin etmezken oldukça beğendiğim bir final olması sebebiyle de final bölümünü herkese önererek yorumlarıma başlıyorum...

Serinin bu final bölümünde vampire dönüşen Bella ve Edward'ın büyük bir hızla büyüyen yarı vampir,özel güçlere sahip kızları Renesmee için yapılan savaşa odaklanıyor.Aslında önemli tarafı bu filmin.Yoksa savaş kısmının son yarım saat içerisinde olduğunu hatırlatmakta fayda var.Final bölümünde yeni vampirlerin de Cullen ailesine destek için savaşa geldiğini ve özel güçleri olduklarını görüyoruz.Bu filmin en önemli artısı aslında.Farklı karakterler filme canlılık katmış.Bella'nın vampir olması ve sahip olduğu güçler izleyiciyi daha da heyecanlandırıyor.Renesmee'ye mühürlenen Jacob'ı da bu sayede daha fazla izleyebiliyoruz.

12 Kasım 2012 Pazartesi

2012 Son Gişe Rakamları Değerlendirmesi

Yavaş yavaş 2012 yılını geride bırakıyoruz.Geride bıraktığımız bu yıl Türk sinema tarihi açısından önemli bir yıldı.Sinemamızın en büyük projesi Fetih 1453 vizyona girdi ve en çok izlenen Türk filmi olmayı başardı.Kasım ayının başlarında ise yıllık seyirci rakamları 35 milyonu aşmış durumda.Avrupa'nın en çok bilet kesilen ülkelerinden birisiyiz ancak nüfusa oranladığımızda halkın sinemaya ilgisinin pek yüksek olmadığı bir ülkede yaşıyoruz maalesef.Tabi bunların sebepleri var ancak bu yazımda bu sebeplere değinmek yerine direk rakamlardan yorumlarıma başlamak istiyorum...


<<<Fetih 1453

Yılın en çok izlenen filmi olmayı başaran Fetih 1453 880 salonda izleyici karşısına çıkmış 37 haftada 6.564.069 kişiyi sinemalara çekmeyi başarmıştı.Bu mükemmel rakamın diğer filmlere de yansıması dileğiyle geçelim başka bir filme...


11 Kasım 2012 Pazar

The Omen (1976)

The Omen 
Korku sinemasının klasiklerinden biri olarak kabul gören The Omen 1976 yapımı bir kült film.Yönetmenliğini Richard Donner'ın yaptığı film halen korku sinemasının arayışta olduğu günümüz için vazgeçilmez bir filmdir.The Omen ile kandan ziyade izleyiciyi şeytan ve yeryüzündeki temsilcileriyle korkutmaya çalışan Donner yapım yılına göre oldukça kaliteli bir film sunuyor izleyiciye.Başrollerinde Gregory Peck ve Lee Remick'in yer aldığı filmin En İyi Film Müziği dalında Oscar ödülü de bulunuyor !

Filmde karısına çocuğunun ölü doğduğunu söyleyemeyen Robert'ın din görevlilerinin uğraşları sonucu Damien adında aynı gün doğan ve annesi ölen bir çocuğu evlat edinmesini ve daha sonra çocuğun lanetinin kıyameti getirmesi anlatılıyor.Orjinal bir senaryoya sahip filmin bittiği anda İncil'den ayetler verilmesiyle gerçeğe dayandığını da görüyoruz.Gerçi İncil'in gerçekliği de tartışılası ayrı bir konu da neyse...Gayet sürükleyici ve uzun bir filmle karşımıza çıkan senarist David Seltzer ayrıca 1978 yapımı Omen II ve 2006 yapımı Omen filmlerinin de senaristliğini üstlenmiş.

10 Kasım 2012 Cumartesi

Mustafa Kemal Atatürk'ü Saygı ve Özlemle Anıyoruz !

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve liderimiz,atamız Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı ölümünün 74.yılında saygı ve özlemle anıyoruz.Rahat uyu Ata'm !

''Türkiye,Atatürk'ü Tanrı'ya;geri kalan her şeyi Atatürk'e borçlusun !'' Daniel Dumoilin

''Ne mutlu Türk'üm diyene !'' Mustafa Kemal Atatürk

9 Kasım 2012 Cuma

Oscar Sohbetleri 2013 (2)

      
Yoğunluktan dolayı ara verdiğim Oscar Sohbetlerine ikinci yazımla devam ediyorum.İlk yazımda ''En İyi Film,Yönetmen ve Oyunculuklar'' kategorilerini değerlendirmiştim.Bu yazımda ''En İyi Film,Senaryolar ve Yabancı Filmler'' kategorilerini değerlendireceğim.Keyifli okumalar:)

<<<En İyi Film (Olası Adaylar)

Silver Linings Playbook
Henüz göremediğimiz çok sayıda film olsa da En İyi Film kategorisinin şekillenmeye başladığını söylemiştik.David O.Russel'ın Silver Linings Playbook'u yine rakiplerinden bir adım önce duruyor.Ancak sonucu kestirmek için henüz erken.

Belki de Oscar adayları arasında izleyeceğimiz en son film Tom Hooper'ın Les Miserables'i olacak.Türkiye'de Mart ayında gösterime girmesi planlanan filmin müzikal olması sebebiyle ödüle çok yakın olmadığını belirtmeliyim.Ancak Tom Hooper'ın iyi bir iş çıkartacağını düşünüyorum.

Daha önce yönetmenliğini yaptığı Gone Baby Gone (2007) ve The Town (2010) filmleri ile büyük tecrübe kazanan Ben Affleck son filmi Argo ile bu kez şeytanın bacağını kırıp adaylık edebilecek gözüküyor.Argo'nun sürpriz yapıp ödülü kazanması bile şu aşamada söz konusu.

Les Miserables
2010 yılında Avatar ile bilim kurgu dünyasına yeni bir boyut getiren James Cameron'ın elinden The Hurt Locker filmiyle ödülü kapan Kathryn Bigelow son filmi Zero Dark Thirty ile The Hurt Locker çizgisinden vazgeçmiyor.Amerikan milliyetçiliği sayesinde kazanmaya devam eden Bigelow bir kez daha bunu başarır mı bilinmez ancak filmin kaliteli olacağını düşünüyorum ben.

Yaptığı her filmiyle Oscar radarına girmeyi başaran ünlü yönetmen Steven Spielberg son filmi Lincoln ile bir kez daha bu yarışa dahil olacaktır.Geçen yıl War Horse gibi beklentilerin altında kalan bir filmle bile bu kategoride adaylık alabilen Spielberg Lincoln ile kesin aday olacaktır.

Ang Lee'nin son filmi Life of Pi ise rakiplerine oranla biraz daha zayıf duruyor ancak asıl tepkiler aralık ayında geleceği için henüz bir şey söylemek zor.Ben yine de 10 filmlik kategoride yer almasını bekliyorum.

Zero Dark Thirty
Rakiplerinden daha önce izleyici karşısına çıkan The Master ödülü zorlayabilecek güçte durmuyor.Ancak eleştirmenlerce genel olarak beğenilen filmin adaylık alması yüksek ihtimal.

Bu yılın bilim kurgu açısından geçen yıla oranla çok daha iyi geçtiğini düşünüyorum.Prometheus ve Cloud Atlas bu önermemi doğrulayan filmler.Her ne kadar Prometheus adaylık ihtimali dışında dursa da Cloud Atlas kalitesiyle bir sürpriz yapabilir.Henüz tarafımca izlenmeyen ve beğenilen diğer bilim kurgu Looper'ın da adaylık ihtimali Cloud Atlas gibi zayıf.

Bağımsız sinemanın iki önemli filmi olarak bu yıl Moonrise Kingdom ve Beasts of the Southern Wild filmlerini gösterebiliriz.Moonrise Kingdom iyi bir film ancak bana pek Oscarlık bir film gibi gelmiyor.Adaylık ihtimali güç ancak Beasts of the Southern Wild çok konuşulan bir film.Bağımsızlardan biri yarışa dahil olursa bu Beasts of the Southern Wild olacaktır.

4 Kasım 2012 Pazar

Cloud Atlas (2012)

Yılın en çok ses getiren filmi Cloud Atlas filmini çıktığı haftasonu izledim.Ufak tefek tereddütlerim de olsa filmi büyük bir merakla izlemeye başladım ve sonuç olarak çok beğendim.Avatar ile farklı bir boyut kazanan bilim kurgu türünün yine çok başarılı filmlerinden biriyle karşı karşıyayız.Ridley Scott'ın Prometheus filmiyle yılın benim gözümden takdir toplayan ikinci bilim kurgusu da Cloud Atlas oldu.İyisiyle kötüsüyle Cloud Atlas daha uzun süre konuşulacağa benziyor !

Filmde altı farklı hikayenin tek bir tema ile bağlantısı anlatılıyor.Aslında tek bir tema olmasa da ''inanç'',''özgürlük'' ve ''aşk'' temaları üzerine kurulu bir film diyebiliriz Cloud Atlas için.En azından benim filmden anladığım ve anlam çıkardığım şeyler bu temalar.Çok fazla hikaye olmasından dolayı filmi anlamakta zorluk çekebileceğimi düşünsem de filmi izlediğimde tamamen yanıldığımı anladım.1850'li yıllarda Pasif Okyanusu'nda bir gemi ile evine dönmeye çalışan avukat,1930'lu yıllarda yetenekli bir müzisyen,1970'li yıllarda bir gazeteci,2012'de borç batağındaki yaşlı bir adam,2150'li yıllarda Güney Kore'de sisteme karşı gelen bir android ve zamanı bilinmeyen bir mekanda yaşayan bir adamın hikayesi anlatılıyor.Okurken karmaşık gelse de filmi izlediğinizde hikayelerin birbirleriyle bağlantılı olduğunu rahatça anlayabiliyorsunuz.David Mitchell'in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan Cloud Atlas senaryosuyla çok güçlü olmasa da konuşturuyor diyebilirim rahatlıkla.Benim en beğendiğim tarafı ise yaratıcı bir senaryonun olmasıydı.Ki zaten filme uyarlaması çok güç bir kitabı bu noktaya getirmek bile başarı sayılır.

24 Ekim 2012 Çarşamba

Chernobyl Diaries (2012)

Çernobil Günlükleri
26 Nisan 1986'da tüm dünyayı binlerce yıl etkileyecek radyasyon felaketinin yaşandığı Çernobil kazasının izleri bugün hala silinebilmiş değil.Öyle ki Ukrayna'nın nüfusu 15 yılda 7 milyon kişi azalmış.Bu bir ülke için ne kadar kötü bir durum.Gelişmiş bir Avrupa ülkesinde doğum oranları %1'in altında bile olsa 15 yılda nüfusları en fazla 1-2 milyon azalma kaydeder.Ancak Ukrayna'nın durumu çok daha farklı ve zor.Bugün hayalet şehre dönen Pripyat o tarihlerde işçilerin yaşadığı bir şehirdi.Büyük tartışmalara sebep olan bu filmin de çekimleri Pripyat şehrinde yapıldı.Bilim insanlarına göre şehrin 900 yıl boyunca daha bu halde kalacağı öngörülüyor.Ancak tamamen radyoaktif partiküllerin yol olması için 48 bin yıl gibi çok uzun bir zamandan söz ediliyor!..

Chernobyl Diaries filmi ise olaylara bakış açısı daha değişik bir film.Film felaketin izlerini anlatmak yerine olayı daha basite indirgeyerek farklı bir bakış açısıyla yapılmış.Bu yönüyle film çok eleştiri alsa da ben bu tutumun yanlış olduğunu düşünüyorum.Elbette ki Çernobil faciasının etkilerini anlatan filmler çekilmeli.Ancak olayların üzerinden bu kadar yıl geçmesine karşın halen pek fazla değinilmemiş olması bu filmi yapanların sorunu değil.Paranormal Activity filminin yönetmeni olan ve diğer bölümlerin de yapımcılığını üstlenen Oren Peli olaylara farklı bir açıdan bakmış ve Paranormal Activity serisinden de örnekler sunmuş.

22 Ekim 2012 Pazartesi

Sağ Salim (2012)

Ersoy Güler'in yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiğini Sağ Salim beklentilerimin üzerinde bir Türk komedisi.Malum son yıllarda komedi filmlerinde düşen kalite ve buna paralel giden gişe rakamları kaliteli filmleri görmemizi engelliyordu.Sağ Salim ise özgün senaryosu ile seyirciyi çoğu zaman güldürmeyi başaran bir film.Filmin başrollerinde Burçin Bildik,Fulya Zenginer ve Alper Saldırgan bulunuyor.

Filmde herşeyden çok sevdiği kamyonetiyle Sivas'a cenaze taşımak için yola çıkan Salim'in yoldaki birbirinden komik maceraları anlatıyor.Salim'in ölümden ve ölülerden çok korkması da hikayeyi daha komik kılıyor.Oldukça keyifli bulduğum senaryosuyla Sağ Salim görülmesi gereken Türk komedilerden birisi olarak sinemamızda yerini alıyor.Bu denli başarılı bir komedi filminin gişede 62 bin kişi tarafından izlenmesi bilindik bir sahnenin tekrarlanmasından ibaret,şaşırmamak lazım.

21 Ekim 2012 Pazar

Wrong Turn 5 (2012)

Korku Kapanı 5
2003'te başlayan Wrong Turn serisi hayatımıza gireli 9 yıl oluyor.Serinin ilk 2 filmini ayrı bir kefede tutarsak sonraki 3 filmde ciddi eksiklikler ve serinin artık bozulmaya başladığı izlenimleri göze çarpıyor.Gerçi Wrong Turn 4 filmi farklı mekanı ve sürükleyici özelliğiyle ortalama bir filmdi ancak Wrong Turn 3 ve bu son film ciddi anlamda vasatın altında kalan filmler.Serinin bu son filminde senaryonun dibe vurduğu çok açık bir şekilde görülürken yine de serinin o muhteşem öldürme sahneleriyle kendini kurtarmaya çalıştığını görmek bir nebze olsun bizi ekrana kitlemeyi başarıyor !

Mountain Man Festivali için West Virginia'ya gelen bir arkadaş topluluğunun bir adama çarpmaları sonucu ve arabalarında uyuşturucu madde bulunması sebebiyle polis nezaretinde gözaltına alınmalarıyla başlayan film daha sonra meşhur mutant yaratıklarımızın gençleri ve polisleri birer birer öldürmesiyle devam ediyor.Açıkçası filmi izlerken nerede o ikinci filmin yaratıcı senaryosu diye hayıflanmıyorum değil.Hatta senaryo o kadar klişe ki başından sonuna tahminlerin havada uçuştuğu bir film oluyor.Ancak senaryoyu daha da kötü yapan filmin ormanda geçmemesi.Çünkü Wrong Turn serisinin özü bu mekan.Sadece öldürme sahneleriyle başarılı olan filmde senaryoda merak uyandıran tek gelişme bu.

247°F (2011)

Gürcistan yapımı 247 F filmi 2011 yılında Amerikalı oyuncularla,ingilizce olarak çekilmiş bir korku filmidir.Tam anlamıyla korku türünü ana hatlarıyla  barındırmasa da psikolojik/gerilim olarak daha baskın bir şekilde kendini kabul ettirmeye çalışıyor film.Filmin çoğunluğunun tek mekanda geçmesi klostrofobisi olanlar için hali hazırda başarılı bir film olabilir.Ancak film genel anlamda seyirci üzerinde pek bir etki bırakamıyor !

Filmde denizden çıkıp sıcaklamak için saunaya giren Jenna,Ian ve Renee'nin arkadaşları Michael'ın onları yanlışlıkla kilitlemesiyle (!) saunada kalmaları ve hayatta kalma mücadelesi konu alınıyor.Senaryo gayet açık ve süprizleri olmadan sonuca bağlanıyor.Michael'in kapının önüne koyduğu merdivenden,Ian'ın ve Renee'nin kapıyı açmaya çalışırken yaptıkları hataları da filmin sonunda izliyoruz.Ortada bir katil yok sadece sarhoş bir gencin yaptıkları var.Senaryo işlenen tema adına özgün ancak çok ilgi çekici durmuyor çünkü klişelerle dolu sonuçlar    doğuruyor.Psikolojik/gerilim türünün özelliklerini de el verdiğince kullanmaları filme artı bir hava katıyor.

Filmin başrolünde Jenna karakteriyle Scout Taylor-Compton var.Kızımız her korku filminde olduğu üzere şüpheci,çeşitli sorunları olan ve asla pes etmeyen bir tipte.Doğal olarak sonucu tahmin edilebilen bir filmin sadece farklı bir oyuncusu.Diğer oyunculardan Ian karakteriyle Travis Van Winkle biraz daha performansıyla ortalamayı yakalayan ancak sonu kötü olan karakterlerden birini canlandırıyor.

Gürcü yönetmenler Levan Bakhia ve Beqa Jguburia ne yazık ki bu filmde pek başarıyı yakalayamıyorlar.Bir korku filmi için izlenebilecek bir film yapsalarda orjinal senaryo temasını klişelerle doldurup,kopupluklar içinde seyirciye sunmaları büyük handikap yaratıyor.Yine de Gürcü yönetmen Levan Bakhia ülkesini çektiği bu filmlerle iyi bir şekilde tanıttığını söyleyebiliriz.Biz hala dini motifli gereksiz korku filmlerden kurtulamamışken yanıbaşımızdaki Gürcistan başarılı olmasa da bu tarz filmler yapmayı başarıyor.

247 Fahrenhaytın 119.4 Celcius derece olduğunu da belirteyim.Eğer ben o odada 119 Celcius derecede kalmış olsam psikolojim bozulurdu kesinlikle.Film bu açıdan bakıldığında ilgiyi hakediyor ancak vasatın biraz üstünde bir film olarak hafızama kazınıyor.Korku sineması hayranları için alternatif filmlerden biri olarak göz önünde bulundurulabilir.

Film Değerlendirmesi: [4.8] [D]

19 Ekim 2012 Cuma

The Great Dictator (1940)


Büyük Diktatör
Sessiz sinemanın dev ismi Charles Chaplin'in elbette ki başarılı sesli filmleri de var.Bunlardan biri de The Great Dictator.Tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen The Great Dictator hiciv komedisi türünde,1940 yapımı bir film.Başta Hitler olmaz üzere Mussolini'yi de göndermelerle eleştiren film bugün bile hala güldürmeyi başaran çok önemli bir Charles Chaplin filmi !

Filmde Dictator Adenoid Hynkel'in ülkesini yeni bir savaşa sürüklediği zamanlarda,halkın üzerindeki baskıların artması,eşitsizliklerin,haksızlıkların,adaletsizliklerin boy gösterdiği bir ülkeye dönüşmesi anlatılıyor.Hynkel'e benzerliği ile dikkat çeken berber Jewish ise işinde gücünde bir savaş gazisi olmasına karşın peşlerine takılan askerlerden kurtulamaz ve sonunda çeşitli sürprizlerle karşılaşır.
Senaryonun başarılı olduğu bu film gülmek için oldukça ideal.Yer yer sessiz sinemanın etkilerinin de görüldüğü filmde çok başarılı sahneler de var.Örneğin; Macar dansı müziği eşliğinde berberin müşterisini tıraş ettiği sahne benim için unutulmaz sahnelerin başında geliyor.Yine Hynkel'in balonun üzerine çizilen dünya haritasıyla oynadığı sahne de aynı mükemmellikle en beğendiğim sahnelerden.

Tabii bu sahnelerin muhteşem olmasındaki en büyük sebeb Charles Chaplin.Kendisinin izlediğim ilk filmi olması sebebiyle daha önceleri videolardan takip ettiğim bu büyük usta gerçekten filmde döktürüyor.5 Oscar adaylığı alan filmde Chaplin de adaylığı kapmış ancak ödülü alamamış.Yine de sinema tarihinin en önemli işlerinden birine imza attığı yadsınamaz.

Aynı zamanda senaryosunu da yazıp,yönettiği filmde Charles Chaplin amacını final sahnesinde çok güzel bir şekilde özetliyor aslında.Savaşın olmadığı,eşitliğin,özgürlüğün olduğu bir ülke istediğini vurguluyor.Chaplin filmde Alman diktatörü Adolf Hitler'i ve İtalyan Mussolini'yi epey eleştirip,rezil de ediyor.Özellikle Adolf Hitler rolünde çok başarılı bir performans ortaya koyuyor Chaplin.

Buram buram Charles Chaplin sinemasının en güzel yemeklerinin pişirildiği bir film izlemek istiyorsanız The Great Dictator bunun en güzel örneklerinden.8.5'lik İMDb puanıyla da göz kamaştıran film kesinlikle görülmesi gereken filmleri başında geliyor.

Film Değerlendirmesi [B] [7.2]

Oscar Sohbetleri 2013 (1)

Ve 2013 Oscar heyecanı başladı.Sundance,Toronto,Venedik ve Cannes film festivali derken birçok film görücüye çıktı.Her yıl yarışların kıran kırana geçtiği Oscar'da bu yıl iddialı birçok film bulunuyor.Herkesin tahminleri var elbet.Bende kendi tahminlerimi her cuma günü buradan duyuracağım.Oscar yarışında an itibariyle öne çıkan filmler:Silver Linings Playbook,The Master,Lincoln,Les Miserables,Argo ve Life of Pi.Gelelim erken Oscar tahminlerine...





<<<En İyi Film


Bu yıl en iyi film dalı epey tahmini zor olabilir.''Silver Linings Playbook'' herşeye rağmen rakiplerinin bir adım önünde.''Argo'' ve ''Les Miserables'' filmleri de şansı yükse diğer filmler gözüküyor.Spielberg'ün ''Lincoln'' filmi de ödül için yüksek şansı bulunanlardan.Usta yönetmen Ang Lee'nin ''Life of Pi''sinin adaylık için yüksek şansı ancak ödül için pek şansı olmadığını düşünüyorum.Zira akademi 3D filmlere karşı pek sıcakkanlı değil.Amerikan milliyetçisi Kathryn Bigelow'un son filmi ''Zero Dark Thirty'' fragmanı bile ipucu vermekten uzak kapalı kutu filmlerden birisi.Şayet Zero Dark Thirty başarılı çıkarsa bu kategorinin en büyük favorisi haline gelebilir.Anderson'ın ''The Master''ı ise bu dalda adaylıkla yetinecek gibi duruyor.Ödül için fazla favori değil.''Moonrise Kingdom'',''Beasts of the Southern Wild'' ve ''The Hobbit:Unexpected Journey'' filmleri de adaylık için şansı olan filmler.


Top-5 Listem

1)Silver Linings Playbook
2)Les Miserables
3)Argo
4)Zero Dark Thirty
5)Lincoln

Olası sürpriz ataklar:Life of Pi ve Beasts of the Southern Wild

<<<En İyi Yönetmen

Bu yıl en zorlu yarış sanki burada olacak gibi.Les Miserables ile çok ciddi bir projeye imza atan Tom Hooper projenin beklentileri karşılaması halinde tek favori haline gelebilir çünkü yaptığı film bir müzikal.Silver Linings Playbook ile David O.Russell ödülün favorilerinden birisi ancak rakipleri de zorlu.Steven Spielberg ve Kahtryn Bigelow'da adaylık için garanti isimleri gibi duruyor ancak ödülü almaları biraz daha zor.Ang Lee ve Ben Affleck ikilisi de adaylık ihtimali olan yönetmenler ancak ödül şansı şuan için yok bence.Michael Haneke ve Paul Thomas Anderson adaylık beklediğim diğer isimlerden.Yılların emektarı Haneke adaylıkta biraz daha şanslı.

Top-5 Listem

1)Tom Hooper / Les Miserables
2)David O.Russel / Silver Linings Playbook
3)Steven Spielberg /Lincoln
4)Michael Haneke / Amour
5)Kathryn Bigelow / Zero Dark Thirty

Olası sürpriz ataklar:Ben Affleck/ Argo ve Paul Thomas Anderson/The Master


<<<En İyi Kadın Oyuncu

İki yıl önce sürpriz bir şekilde bu dalda aday olmayı başaran genç yıldız Jennifer Lawrence bu yıl adaylığını şimdiden garantiledi diyebiliriz.Hatta Lawrence ödül için en güçlü aday durumunda.Adaylığına kesin gözüyle bakılan Keira Knightley bence ne zaman tarihi filmlerde rol almayı bırakırsa o zaman Oscar heykelciğine kavuşacak gibi.Ancak yine de şansı fena değil.Beasts of the Southern Wild'in küçük yıldızı Quvenzhane Wallis de adaylık elde edebilecek isimlerden ancak yaşı sebebiyle ödüle uzak kalıyor.Naomi Watts ise The Impossible filminin türü sebebiyle Akademi'yi kendine hayran bırakabilir.Yılın en merak edilen performanslarından biri kesinlikle.Mary Elizabeth Winstead ise Smashed filmiyle adaylığa yakın isimlerden.Ödülü genelde Amerikan yapımı filmlerde rol alan oyunculara veren Akademi Emmanuelle Riva ile Amour'u,Marion Cotillard ile Rust &Bone filmlerini görmezden gelebilir!

Top-5 Listem

1)Jennifer Lawrence / Silver Linings Playbook
2)Naomi Watts / The Impossible
3)Mary Elizabetj Winstead / Smashed
4)Keira Knightley / Anna Karenina
5)Quvenzhane Wallis / Beasts of the Southern Wild

Sürpriz ataklar:Marion Cotillard / Rust &Bone ve Emmanuelle Riva / Amour

<<<En İyi Erkek Oyuncu

John Hawkes/The Sessions
Bu yıl kariyerinin altın çağını yaşayan Bradley Cooper ismini duymayan yok.Ancak Cooper'ı daha çok kalitesiz filmlerde ve kötü performanslarla hatırlıyoruz ama bu yıl ezberler bozuluyor gibi.Silver Linings Playbook ve The Place Beyond the Pines filmleriyle Oscar adaylığı alması beklenen Cooper büyük ihtimal Silver Linings Playbook filmiyle aday olacaktır ancak ödülü şansı yüksek değil.The Sessions ile John Hawkes ve Lincoln ile Daniel Day Lewis ödülün en büyük iki favorisi.Joaquin Phoenix ise bu ikiliyi en fazla zorlayacak isim gibi duruyor.Usta oyuncu Anthony Hopkins,Hitchcock filmindeki performansıyla adaylık kategorisinden görmemiz muhtemel.Hyde Park on Hudson ile Bill Murray alternatifler arasında.

Top-5 Listem

1)John Hawkes / The Sessions
2)Daniel Day Lewis / Lincoln
3)Joaquın Phoenix / The Master
4)Bradley Cooper / Silver Linings Playbook
5)Bill Murray / Hyde Park on Hudson

Sürpriz ataklar:Athony Hopkins / Hitchcock ve Jean Louis Trintignant /Amour

<<<En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

Amy Adams/The Master
Artık ilk Oscar heykelciğini almasını beklediğim Anne Hathaway bakalım Les Miserables filmiyle nasıl bir performans sergileyecek.Hathaway'in adaylık şansı yüksek görünüyor.3 Oscar adaylığı alan Amy Adams'ın da 4.adaylığı geliyor gibi.Hatta bu kategorinin şuan için bir adım önce olanı gibi duruyor.The Sessions filmiyle Helen Hunt bir adaylık alabilir ancak ödül şansı şuan için pek yok.Hunt'ın En İyi Kadın Oyuncu Oscar ödülü sahibi olduğunu da ekleyelim.Sally Field Lincoln ile Nicole Kidman ise The Paperboy ile adaylık alabilecek diğer isimler.Benim sürpriz olarak beklediğim isim ise Vanessa Redgrave /Song For Marion.

Top-5 Listem

1)Amy Adams / The Master
2)Anne Hathaway / Les Miserables
3)Vanessa Redgrave / Song For Marion
4)Helen Hunt / The Sessions
5)Nicole Kidman / The Paperboy

Sürpriz Ataklar:Sally Field / Lincoln ve Jessica Chastain /Zero Dark Thirty

<<<En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu

Philip Seymour Hoffman/The Master
Bana göre sonucu şimdiden belli tek ana kategori bu.Philip Seymour Hoffman /The Master ile ödüle en yakın isim hatta ödülü alacak isim.Hoffman'ın şuan için rakibi yok ancak Robert De Niro /Silver Linings Playbook ile Alan Arkin / Argo ile rakibine en yakın isimler.Leonardo DiCaprio /Django Unchained filmiyle adaylık alması muhtemel ancak daha kuvvetli bir şekilde aday olmasını beklediğim isimler Russell Crowe/Les Miserables ve Tommy Lee Jones/Lincoln.John Jusack / The Paperboy ile sürpriz yapabilir.

Top-5 Listem


1)Philip Seymour Hoffman / The Master
2)Robert De Niro / Silver Linings Playbook
3)Alan Arkin / Argo
4)Tommy Lee Jones / Lincoln
5)Russell Crowe /Les Miserables

Sürpriz Ataklar:John Jusack / The Paperboy ile Leonardo DiCaprio/Django Unchained


Not:2.Hafta Oscar Sohbetlerinde ''En İyi Film'' kategorisinin son durumuna göz atacağım.Ayrıca ''En İyi Özgün Senaryo'',''En İyi Uyarlama Senaryo'' ve ''Yabancı Dilde En İyi Film'' kategorilerinde tahminlerimi açıklayacağım.

Mixed Kebab (2012)

Karışık Kebab
Çekimleri Türkiye ve Belçika'da gerçekleştirilen ve Türk oyuncularında yer aldığı bir Belçika filmi Mixed Kebab.95 dakikalık filmin başrollerinde Cem Akkanat ve Simon Van Buyten bulunuyor.Eşcinsellik teması üzerinde duran filmde Türkler'de eleştiriliyor!Genel hatlarıyla film vasatın üstüne pek çıkamadığı gibi finaliyle de seyircinin gönlünü kazanamıyor.

Filmde kuzeniyle Elif'le evlenmek üzere olan eşcinsel İbrahim ile erkek arkadaşı Kevin'ın aşk hikayesi anlatılıyor kısaca.Ailesinin eşcinsel olması sebebiyle İbrahim'i kabullenmemesi Türk insanının aslında olaya bakışını özetliyor.Kevin'ın annesinin eşcinsel olayını normal karşılaması da Belçikalılar'ın olaya bakışını özetliyor.Senaryo anlamında birtakım şeyler anlatma çabasındaki film ne yazık ki amacına ulaşamıyor görüntüsünde.Filmde Türkler'in alttan alttan eleştirildiğini ve hatta hakarete uğradıklarını da görebiliyoruz.İbrahim'in, dini örgüte üye olan kardeşi Furkan ile ilişkisinde de Müslümanlığın olaylara bakış açısı da anlatılıyor filmde.Ve finalinde yapılan tercih hatası bence seyirciden olumsuz tepki almak için bir neden.

Film başarısız senaryosuna başrol oyuncuları hariç vasat performanslarla olumsuz tepkiler almaya devam ediyor.İbrahim karakteriyle Cem Akkanat'ın performansı fena değil.Aynı şekilde partneri Simon Van Buyten de ortalamaya yakın oyuculuğuyla kendini izletmeyi başarıyor.Elif karakteriyle Gamze Tazim, rolünde inandırıcı değil;rolünün hakkını veremiyor.Diğer oyuncular da genel olarak vasatın altında kalıyor.

Türk ailenin ve Müslümanlığın eşcinselliğe bakışını anlatmaya çalışan yönetmen bunu kısmen başaramıyor.Türkler'i eleştiren ve Türkiye'de çekimlerini yaptığı yerde Türkiye'yi kötü yönde tanıtan yönetmen seyirciden de gereken desteği alamıyor.Yönetmen Guy Lee Thys filmde ayrıca Belçika polisinin ırk,renk ayrımına da öz eleştiri yapıyor.

Genel hatlarıyla eleştirel ve belirli bir bakış çerçevesinde işlenen Mixed Kebab vasatın üzerine çıkamayan bir film.Belçika'da şubat ayında gösterime giren film $100 bin hasılat yapmayı başarmış.Belçika sinemasını takip edenlere veya Türk ailesinin eşcinselliğe bakışını görmek isteyenlere önerilir.

Film Değerlendirmesi: [D] [4.9]

16 Ekim 2012 Salı

Sinema ve Televizyon Dünyasından Son Haberler

09-16 Ekim / Son Haberler

<<Eve Düşen Yıldırım 2.sezonuna erken veda etti.İlk sezonunda 16 bölüm süren dizi 22.bölümüyle dün gece final yaptı.

<<The Vampire Diaries'ın 4.sezon 1.bölümü yayınlandı.

<<The Master filminin gösterim tarihi 09 Kasım tarihine alındı.

<<Usta oyuncu Erol Günaydın 79 yaşında aramızdan ayrıldı.

<<433 salonda gösterime giren Uzun Yol haftasonu 90.487 kişi tarafından izlendi.

<<Sinan Çetin,Çanakkale Çocukları filminden zarar ettiğini söyledi.

<<Paranormal Activity 4 filmi  19 Ekim tarihinde ülkemizde gösterime giriyor.

<<The Woman in Black filminin devamında yönetmen koltuğunda Tom Harper oturacak.

<<Kanal D Veda dizisinin biteceği yönündeki haberleri yalanladı.Dizi perşembe günleri yayınlanmaya devam edecek.

<<Oscar'a 71 yabancı film başvurdu.Türkiye'nin adayı ise Ateşin Düştüğü Yer filmi oldu.

Farklı Dünya 1.Yaşında !


Vay be ! Bu blogu açtığımdan bu kadar yazarmıyım diye düşünürken 1 yılda kendimi aşmışım.Yazmayı seven biri olmama rağmen bu kadar yazı yazacağımı bende tahmin etmiyordum.Aslında amacım eleştiri konusunda kendimi geliştirip,fikirlerimi duyurmak iken 1 yılı buldu bu olay ve aslında iyi de oldu.Kendi yağıyla kavrulan blogumu okuyanlara ve takip edenlere sonsuz teşekkürler...



1 yılda  tam 107 yazı yazmışız.Bu iyi ancak yeterli bir rakam değil elbet.Ancak ileride daha fazla yazı yazacağıma şüphem yok.Başlangıçta ''Sinema'' üzerine yazmaya başladığım yazıların temasından sapma yok.Sadece ''Televizyon Dizileri'' bölümünü de alt kategori olarak ekledim ve izlediğim dizilerin sezon günlüklerini buraya da aktarıyorum.

<<Gelelim 2.yılımızda neler yapacağımıza.Yine kendi yağımızda kavrulmaya devam edeceğiz ama blogun daha fazla kişi tarafından okunur hala gelmesi konusunda çalışmalarım sürecek.:)

Bu yıl ayrıca ''Oscar Günlükleri'' adında alt bir tema da eklemeyi düşünüyorum.Her cuma günü Oscar Günlükleri blogda yerini alacak.Ayrıca blogda ara ara yer verdiğim sinema filmleri hakkında (vizyon tarihleri vb.) bilgileri de bu yıl fazlalaştırmayı düşünüyorum ki okurlarımız son gelişmelerden haberdar olsun.

<<Bu yıl ayrıca blogumda hikaye yayınlamak istiyorum.Peki bu nasıl olacak ?Hikaye henüz türü belirlenmemiş olmasına karşım yayın planı olarak yeni yılı uygun görüyorum.Hikayenin kaç bölüm süreceği hakkında şuanda herhangi bir bilgi vermem doğru olmaz ancak ilerleyen zamanlarda bu konu ile ilgili de gerekli bilgileri vereceğim. 

<<Ve yeni yılın son süprizi de aylık olarak yayınlamayı düşündüğüm ''Sinemaya Hayat Verenler'' teması adı altında sinemaya hayat veren oyuncuların,yönetmenlerin ve müzisyenlerin hayat hikayeleri hakkında keyifli bir yazı hazırlamak istiyorum.

Bunların hepsini yapmak kolay değil tabi ama yazmaktan keyif alan biri olarak Farklı Dünya'da yapmaya çalışacağım bunları.



Farklı Dünya Editörü Faruk Aydın 




14 Ekim 2012 Pazar

Io sono I'amore (2009)

Başrolünde Tilda Swinton'ın yer aldığı Io sono I'amore çarpıcı bir İtalyan filmi.2009 yapımı film Altın Küre Ödülleri'ne Yabancı Dilde En İyi Film dalında aday olurken,Akademi Ödülleri'ne de En İyi Kostüm dalında aday olmayı başarmıştır.Zengin bir ailenin içinde yer alan bir kadının kendini tanıma ve aşkının peşinden koşma mücadelesini anlatan Io sono I'amore son yılların başarılı İtalyan filmlerinden biri olarak dikkat çekiyor.

Filmde zengin bir olan Recchiler'in yeni halefleri olan eşi Tancredi ve oğlu Edoardo'nun işlerinin yoğunluğu ve  kızı Betta'nın yurtdışında yaşamasından dolayı kendini yanlız hisseden Emma'nın kendini tanıma ve başka bir adama aşık olmasıyla sarsılan hayatı konu alınıyor.Ağır ilerleyen filmi iki bölüme ayıracak olursak ilk bölümde Emma kendini tanımaya çalışıyor.Kendisini aileden biri olarak görmeyen,eğlencelere,sohbetlere katılmayı tercih etmeyen Emma Rusya'dan gelmeden önceki adınu dahi hatırlayamıyor.Daha sonra karşısına çıkan oğlunun arkadaşı Antonio ile tutkulu bir aşk yaşıyor ve aşkının peşinden gidiyor.Bana göre oldukça ağır ilerleyen filmin senaryosu başarılı işlenirken finaline doğru şaşırtmayı da başarıyor.Ve finalinde artan müzikle birlikte seyirciye son darbe geliyor.

13 Ekim 2012 Cumartesi

Goodfellas (1990)

90'lı yılların ünlü yapımlarını Farklı Dünya'da yazmaya devam ediyorum.Sırada türüne yabancı olduğum ''gangster'' filmi Goodfellas var.Efsane yönetmen Martin Scorsese'in başyapıtlarından biri kabul edilen Goodfellas uzunca süresine rağmen ve türün yabancılarına bile kendini izlettirmeyi başaran,başarılı bir Scorsese filmi.6 dalda Oscar adaylığından 1 tanesini kazanmayı başaran Goodfellas türünün takipçileri için ''başyapıt'' filmlerden biri.

Gerçek bir hikayeye dayan film Henry Hill'in gençlik döneminden başlayarak 1980'li yıllara kadar gidiyor.Filmde Henry Hill'in yaptığı soygun işlerini,kazandığı para,itibar ve dostlukları çarpıcı bir şekilde izliyoruz.Goodfellas lakaplı Henry,Tommy ve Jimmy'nin gangsterlik hikayesi filmin ana temasını oluşturuyor.Asıl kahramanımız Henry ile karısı Karen da filmi bize anlatıyor.Filmdeki karakterleri tek tek tanıtıyorlar ve ortam hakkında bilgi veriyorlar.Yaptıkları işlerden,kazandıkları paraların nereden geldiğini ve tüm zamanların en büyük soygunlarından birine filmde tanıklık ediyoruz.Goodfellas'ın hikayesi türün bağımlıları için çok iyi gözüküyor.Benim içinse ideal bir film hikayesi diyebilirim.

9 Ekim 2012 Salı

Braveheart (1995)

Hollywood'un bana göre 1990'lı yıllarda 2.altın çağını yaşadığını söyleyebilirim.Başta Titanic olmak üzere birçok başyapıtın da bu dönemde çıktığını düşünüyorum.Braveheart da aynı şekilde 90'lı yıllara damgasını vuran önemli filmlerden.Yönetmenliğini Mel Gibson'ın yaptığı senaryosunu da Randall Wallece'ın yazdığı Braveheart çok önemli bir özgürlük filmi aslında.Aşkı için başlattığı isyanın kısa sürede İskoçya'nın bağımsızlık savaşına dönüşen William Wallece'ın ve tüm İskoçlar'ın özgürlük hikayesini anlatan bir film Braveheart.

Filmde karısının İngilizler tarafından öldürülmesiyle onlara karşı bir isyan baştan William Wallece'ın bu isyanının daha sonra İskoçlar'ın İngiltere Krallığı'na olan bağımsızlık savaşına dönüşmesi konu alınıyor.700 yılı aşkın bir süre önce yapılan bu mücadeleye karşın bugün İskoçya'nın halen Birleşik Krallığa bağlı bir devlet olduğunu da hatırlatayım.Filmin senaryosunu yazan Randall Wallece atalarının hikayesini etkili bir biçimde anlatıyor.Filmde müzikler halinde çoğu sahnede duygulanmamak mümkün değil.Senaryoyu destekleyecek her şey tam oturtulduğu için senaryoyu beğenmemeniz pek mümkün olmuyor.

7 Ekim 2012 Pazar

To Rome with Love (2012)

77 yaşında ve sürekli yeni şeyler üreten bir yönetmen düşünün ya da sadece Woody Allen'ı canlandırın kafanızda.Eminim ne kadar zeki biri olduğu ilk aklınıza gelen ifadedir.Wood Allen son filmi To Rome with Love ile Oscar radarına giremeyecek de olsa bu yılı da boş geçmeyerek hala üretiyorum mesajını veriyor.Henüz geçen sene Midnight in Paris filminin muhteşem senaryosuyla Oscar alan yönetmen bu sefer Roma sokaklarında bizleri Romalılarla tanıştırıyor.Kadrosunda ünlü oyuncuları barındıran ve Allen'ın da oyunculardan biri olduğu To Rome with Love orta şekerli bir Allen filmi.

Filmde Allen 4 farklı hikayeye değiniyor.İlkinde Amerikalı ve Romalı iki gencin tanışıp evlenmesi, ailelerinin tanışmaya gelmesi ve sonrasında yaşananlar;diğer hikayede kasabadan Roma'ya yerleşmeye karar vermiş olan genç bir çiftin akrabalarıyla tanışması,üçüncü hikayede aniden ünlü olan Romalı bir adam ve dördüncü hikayede ise iki kız arasında kalan bir Amerikalı mimar konu alınıyor.Allen filmde Roma insanına taş atmayı da ihmal etmiyor.Roma'nın çapkın erkekleri,İtalyanlar'ın televizyon bağımlılığı sayesinde ünlü olan insanları,İtalyan hayat kadınıyla İtalyanları topa tutuyor adeta.Alec Baldwin'in olduğu sahnelerde de biraz ırkçılık göze çarpıyor sanki.Genel olarak yaratıcı bir hikaye ama Allen'ın şaşırtan hikayelerinden biri.Çünkü Midnight in Paris ve Vicky,Cristina Barcelona filmlerini izleyen biri olarak biraz şaşırdım.

30 Eylül 2012 Pazar

Ice Age:Continental Drift (2012)

Buz Devri efsanesi hayatımıza gireli tam 10 yıl oldu.Dile kolay tam 10 yıl...Her bölümünde izleyiciye ayrı bir zevk veren ve güldürmeyi başaran Buz Devri 4.filmiyle karşımızda.Buz Devri o kadar önemli bir seri ki benim gibi animasyon izlemeyi pek tercih etmeyen milyonlarca kişinin bile hayranı olup izlediği bir seri.Artık bizden biri olan Sid,Diego ve Manny'nin o harika seslendirmesiyle karşımıza çıkan Buz Devri 4.filminde de kaliteden ödün vermiyor ve güldürmeyi başarıyor.

Serinin bu bölümünde kıtaların ayrılmasıyla ailesini kaybeden Manny'nin dostları Sid ve Diego ile ailesini tekrar bulmaya çalışması konu alınıyor.Ayrıca bu bölümde Diego'nun da aşık olmasına,Sid'in babaannesine bakmak zorunda kalışına tanıklık ediyor ve Manny'nin kızı Şeftali'nin arkadaşlarını da tanıyoruz.Kısacası kadro daha renkli bir hal alıyor ve izlemeye doyamıyorsunuz.Her zaman ki tembelliğinin ve beceriksizliğinin yanında Sid'in bu sefer ki kahramanlığı da ayrı bir eğlence odağı tabi.

The Reef (2010)

2 hafta önce Türkiye'de vizyona giren The Reef vizyona 2 yıl gibi çok geç sürede giren filmlerden biri.Türkçe'de ''Kayalık'' anlamına gelen The Reef filmi afişinden de anlaşılacağı üzere denizde geçen bir köpekbalığı filmi.Jaws serisi ile başlayan ''köpekbalığı dehşeti'' teması korku sinemasının da vazgeçilmezlerinden birisi.The Reef de bu çizgide yer alan ve gerçek hayattan uyarlanmış bir öykü ile karşımıza çıkıyor.Çekimlerinin başarısı ile dikkat çeken film izlenmeye değer duruyor.

Filmde haftasonu için denize açılarak tatil yapmak isteyen 5 kişinin hayatta kalma mücadelesi anlatılıyor.İlk 45 dakika boyunca teşrif etmeyen köpekbalığı görünmeye başladıktan sonra heyecan artıyor ve asıl film başlıyor.Senaryoyu tamamlamak adına biraz aşk ta katılsa da filme,köpekbalığı işin içinde olunca pek de dikkatimi çekmiyor diğer şeyler.Filmin gerçek hayattan uyarlanmış olması da ayrı bir dikkat çekici nokta.

26 Eylül 2012 Çarşamba

Bu Kış Neler İzleyeceğiz ?

Kış geldi artık...Bu da demek oluyor ki sinemalarda kaliteli filmler izlemenin vakti geldi.Oscar Ödülleri'nin olası adayları da bu aylarda vizyona giriyor.Bu yıl 2-3 önemli filmin belirsizliği dışında Oscar adaylarını izleme şansı bulacağız.Dünya festivallerinde prömiyerleri yapılan dev film Türkiye'de de yakın zamanda vizyona giriyor.İşte sinema planınızı değiştirebilecek olası Oscar adayı filmlerin gösterim tarihleri;

+12.10.2012 Looper (Bilim Kurgu/Aksiyon)

+26.10.2012 Cloud Atlas (Bilim Kurgu/Dram)

+26.10.2012 Lawless  (Dram/Suç)

+30.11.2012 Argo  (Gerilim/Dram)

+07.12.2012 The Words (Aşk/Dram)

+07.12.2012 Flight   (Dram)

+14.12.2012 Silver Linings Playbook (Komedi)

+14.12.2012 The Hobbit:An Unexpected Journey  (Macera/Fantastik)

+21.12.2012 Zero Dark Thirty (Gerilim/Dram)

+21.12.2012 Killing Them Softly  (Gerilim/Suç)

+28.12.2012 Life of Pi  (Macera)

16 Eylül 2012 Pazar

Lawrence of Arabia (1962)

İMDb Top 250 listesinde 8.5 puanıyla 64.sırada yer alan ve 1991 yılında ABD Ulusal Film Arşivi'nde koruma altına alınan Lawrence of Arabia tartışılacak türden bir film.Ünlü yönetmen David Lean tarafından 1962 yılında yapılan filmde özellikle Türkleri acımasız bir şekilde eleştiriliyor.Senaryo hatalarıyla dolu filmi izlerken taraflı yapıldığı düşüncesine kapılmamak mümkün değil.Öte yandan 7 Oscar ödüllü bir film için fazlasıyla haketmediği hissine kapılıyorum.

Filmde Arapları ayaklandırmak ve Osmanlı Devleti'ne karşı isyan çıkarttırmak amacıyla bölgeye gönderilen Teğmen Lawrence'ın Araplarla Türkler'e karşı savaşı anlatılıyor.Filmde ciddi senaryo hatası olduğunu biraz tarih okuyan herkes bilir.Öncelikle filmde gösterilen Türk savaş uçaklarının fakirlik içinde savaşan Türk ordusuna ait olması nasıl beklenebilir ? Kaldı ki bizim savaş uçaklarımız Arabistan'a bile gönderebilecek kadar fazla olsaydı neden Çanakkale Savaşı'nda bu uçakları kullanmadık ? Cevap vermek gerekirse bizim o dönemde uçaklarımız sınırlı sayıda ve çok önemli savaşlar dışında kullanılamıyor.Filmde Türkleri ''işkenceci'' bir millet olarak gösteren David Lean ve ekibine Çanakkale Savaşı hakkında İngiliz askerlerin anılarını dinletmek gerekir.Ancak bu film aracılığıyla Arapların ''barbar,pis ve cahil'' bir millet olduğunu bir kez daha anlıyoruz.

13 Eylül 2012 Perşembe

Dizi Kritikleri ''Homeland'' 1.Sezon (12 Bölüm)

Homeland ile Emmy hazırlıklarını bitirmiş bulunmaktayım.Yani izlediğim ''Downton Abbey'' ve ''Homeland'' dizilerinin hazırlıklarını bitirdim.Bu yazımda Homeland dizisini değerlendirmek istiyorum.İlk sezonunu 12 bölümde geride bırakan ve Ekim ayında 2.sezonuyla ekranlara geri dönecek Homeland bu yıl Emmy Ödülü alması beklenen dizilerden.''En İyi Drama Dizisi'',''Drama Dalında En İyi Erkek Oyuncu/Damian Lawis'',''Drama Dalında En İyi Kadın Oyuncu/Claire Danes'',''Drama Dalında En İyi Yönetmen/Michael Cuesta'' ve ''Drama Dalında En İyi Senaryo'' gibi toplam 9 dalda Emmy Ödülü adaylığı yakalayan diziyi yakından incelemek istiyorum.

Dizide 8 yıl sonra Irak'tan ABD'ye getirilen bir Amerikan askerinin saf değiştirerek El Kaide tarafına geçtiği ve ABD'ye olan saldırı düşüncesiyle olayları araştıran Carrie Mathison adında bir ajan ile yıllar sonra evine dönen asker Brody'nin hikayesi konu ediliyor.İlerleyen bölümlerde Brody'nin yanlız olmadığı,Carrie'nin Abu Nazir konusunda haklı çıkışları,işten atılışı,hastalığı ve Brody'nin ailesi ile sorunları da dizinin başlıca konularını içeriyor.Fazlaca spoiler yapmadan senaryo kısmını bitirmek istiyorum.Unutmadan söyleyeyim dizinin senaryosu çok güçlü ve özellikle Müslümanlığı da kötülemeden ele almaları tarafsızlığı açısından önemli bir olgu.

12 Eylül 2012 Çarşamba

Dark Shadows ( 2012)

Tim Burton çok farklı bir yönetmen.Yaptığı her film mutlaka izleniyor ve beğeniliyor.Özellikle de Johnny Deep ile yaptığı filmler daha ön planda duruyor.Dark Shadows ise bu yılın izlenmesi gereken filmlerinden ancak Oscar şansı düşük Burton filmlerinden birisi.110 dakikalık bu komedi/fantastik filmini sıkılmadan izleyebilir,Eva Green ve Johnny Depp şovlarından fazlasıyla keyif alabilirsiniz.

Angelique adlı cadı tarafından yaptığı büyüyle 196 yıl tabutta beklettiği Barnabas'ın 1972'de geri dönmesi ve Angelique'dan intamını almak istemesini ayrıca ailesinin eski şanını geri kazandırmak istemesini konu alıyor film.Filmin 1970'li yıllarda yayınlanan bir dizinin yeniden çevrimi olduğunu da hatırlatalım.Tim Burton'nın elinden geçen film tarafımca izlenmemiş olan diziden daha iyidir.
Senaryo eğlenceli ve hatta dönemin yıldızlarına da atıfta bulunan bir film var karşımızda.Ancak senaryo Barnabas ile Victoria aşkına fazla değinmiyor.Aslında filmin en önemli noktasının bu olması gerekirken Angelique ile Barnabas'ın rekabeti konu alınıyor.Bu noktada senaryoda eksiklik var gibi.

10 Eylül 2012 Pazartesi

2.Farklı Dünya Ödülleri ''En İyi Film'' Adayları (50 film)

Ve sıra geldi benim dağıtacağım Farklı Dünya Ödülleri'nin bu yıl yapılacak 2.ödül töreni için ''En İyi Film'' kategorisindeki 50 aday adayı filmleri belirlemeye.

Bu filmlerin adlarını listeme yazdığımda Oscar Ödülleri'ne aday olabilecek birçok filmi de listeme kattım.Ayrıca kendi beklentilerime göre de bazı filmleri listeme dahil ettim.

İşte yılın en iyi filmi için aday adayı 50 filmin karışık sıralanışı:


1)Hyde Park on Hudson / Roger Michell

2)Argo / Ben Affleck

3)Seven Psychopaths / Martin McDonagh

4)Inside Llewyn Davis / Ethan Coen,Joel Coen

5)Cloud Atlas / Tom Tykwer,Andy Wachowski,Lana Wachowski

6)Moonrise Kingdom / Wes Anderson

7)Quartet / Dustin Hoffman

8)Dark Shadows / Tim Burton

9)Zero Dark Thirty / Kathryn Bigelow

10)Won't Back Down / Daniel Barnz

11)Amour / Michael Haneke

12)Brave / Mark Andrews,Brenda Chapman,Steve Purcell

13)The Amazing Spider-Man / Marc Webb

14)Cosmopolis / David Cronenberg

15)Six Sessions / Ben Lewin

16)Killing Them Softly / Andrew Dominik

17)Lawless / Joan Hillcoat

18)Silver Linings Playbook / David O.Russell

19)On the Road / Walter Salles

20)Life of Pi / Ang Lee

21)Ted / Seth MacFarlane

22)Django Unchained / Quentin Tarantino

23)Anna Karenina / Joe Wright

24)The Impossible / Juan Antonio Bayona

25)The Cabin in the Woods / Drew Goddard

26)Abraham Lincoln:Wampire Hunter / Timur Bekmambetov

27)The Twilight Saga:Breaking Dawn Part 2 / Bill Candon

28)The Dark Knight Rises / Christopher Nolan

29)The Hunger Games / Gary Ross

30)Lincoln / Steven Spielberg

31)Looper / Rian Johnson

32)Trouble with the Curve / Robert Lorenz

33)Hope Springs / David Frankel

34)Les Miserables / Tom Hooper

35)To the Wonder / Terrence Malick

36)Prometheus / Ridley Scott

37)To Rome with Love / Woody Allen

38)Beasts of the Southern Wild / Benh Zeitlin

39)Keeps the Lights On / Ira Sachs

40)The Words / Brian Klugman,Lee Sternthal

41)The Master / Paul Thomas Anderson

42)The Bourne Legacy / Tony Gilroy

43)The Hobbit:An Unexpected Journey / Peter Jackson

44)Flight / Robert Zemeckis

45)Passion / Brian De Palma

46)En Kongelig Affaere / Nikolaj Arcel

47)Imogene / Shari Springer Berman,Robert Pulcini

48)The Place Beyond the Pines / Derek Cianfrance

49)The Great Gatsby / Baz Luhrmann

50)Great Expectations / Mike Newell

Hatırlatma ! 10 Ekim tarihinde listede yer alan 50 filmden 40 film 10 Ekim listesinde yer alacaktır.

Hatırlatma ! Yukarıda bulunan filmlerden henüz hepsini izlemem mümkün olmadığı için sadece 8 filmi izlediğimi belirteyim.10 Ekim tarihine kadar bu listeden izlediğim film sayısı 20'yi bulmasını bekliyorum vizyon tarihlerini göz önüne alarak.