28 Ağustos 2012 Salı

2.Farklı Dünya Ödülleri Hakkında Açıklama

Kendi beğenilerime göre filmlere verdiğim ödülleri içeren Farklı Dünya Ödülleri 2.kez sahiplerini bulmaya hazırlanıyor.Bu yıl ödüller 03.03.2013 tarihinde sahiplerini bulacak.Adayların açıklanacağı tarih ise 18.01.2013 olacak.

Ödüllerde bu yıl küçük bir kategori değişikliği yaşanacak.''En İyi Görüntü Yönetmeni'' kategorisi 2.Farklı Dünya Ödülleri'nde olmayacak.Bu yılın yeni kategorisi olarak düşündüğüm ise ''En İyi Korku Filmi'' kategorisi.

Eylül ve Ekim aylarında her kategori için geniş listeler hazırlayıp Ocak ayına kadar adaylık sayılarını düşürmeyi planlıyorum.Örneğin;

<<En İyi Film kategorisi için  Eylül ayında 50 film belirleyeceğim.Ekim ayında sayı 40,Kasım ayında 30,Aralık ayında ise 20 film olacak.Listenin son hali ise Ocak ayında 10 filmle olacak.

<<Diğer kategorilerde film sayısı bu kadar fazla olmayacak.Örneğin; En İyi Görsel Efekt kategorisi Eylül ayında 15 filmden oluşacak.Bu sayı Aralık ayında 10,Ocak ayında 5 filme inecek.

<<''En İyi Türk Filmi'' kategorisinde bu yıl da farklı bir eleme sistemi gerçekleştirdim.Filmlerin çoğunu izleyebilmek için 'Ocak-Haziran' tarihleri arasında vizyona giren 27 Türk Filminden en iyi 10 filmi bir üst tura çıkardım.'Temmuz-Aralık' arasında vizyona giren filmlerden de en iyi 10 filmi seçip Ocak ayının üçüncü haftasına kadar sayıyı 5 filme kadar düşüreceğim.

<<''En İyi Korku Filmi'' adaylığı içinse o yıl vizyona giren tüm korku filmlerinden en beğendiğim 5 tanesini Ocak ayındaki adaylık listesine koyacağım.

Filmlerin hepsini  bu şekilde Ocak ayına kadar izlemeyi düşünüyorum.Aksi takdirde bu kadar filmin arasında seçim yapmak daha zor oluyor hele de izlemediğim filmler olunca.Daha adil olacağını düşündüğüm bu sistem ile daha fazla filmi de izleme listeme ekleyip izlemiş olacağım.

İşte 2.Farklı Dünya Ödülleri Kategorileri ve Açıklanacak Tarihleri

''En İyi Film''   (10 Eylül-10 Ekim-10 Kasım-10 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Yönetmen''   (11 Eylül-11 Kasım-11 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Erkek Oyuncu''  (12 Ekim- 12 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Kadın Oyuncu''  (12 Ekim- 12 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu''   (12 Ekim- 12 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu''   (12 Ekim- 12 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Özgün Senaryo''       (13 Ekim-13 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Uyarlama Senaryo''    (13 Ekim-13 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Kurgu''                (13 Ekim-13 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Animasyon''     (14 Ekim-14 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Kostüm''         (14 Ekim-14 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Makyaj''          (14 Ekim-14 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Sanat Yönetmeni''    (14 Ekim-14 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Görsel Efekt''     (15 Ekim-15 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Ses Kurgusu''    (15 Ekim-15 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Ses Miksajı''      (15 Ekim-15 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Sinematografi''    (15 Ekim-15 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Film Müziği''     (16 Ekim-16 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Orjinal Şarkı''    (16 Ekim-16 Aralık tarihlerinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Türk Filmi''       (29 Aralık tarihinde aday adayları belirlenecek)

''En İyi Korku Filmi''     (29 Aralık tarihinde aday adayları belirlenecek)

''Yılın En Büyük Hayal Kırıklığı''   (29 Aralık tarihinde aday adayları belirlenecek)



The Tall Man (2012)

Bu yılın korku filmleri arasında önemli bir yere sahip olmasını beklediğim The Tall Man filmini dün gece izleme fırsatını buldum.Yılın belki de en başarılı korku filmlerinden birini izledim diyebilirim.Başrolünde ünlü oyuncu Jessica Biel yer alan filmin kadrosunda Jodella Ferland'da yer almakta.Giriş sahnesiyle tüm heyecanını kaybettiğini sandığım film daha sonrasında şaşırtmayı başarıyor ancak genel anlamda ortalamanın üstünde kalmayı başarıyor.

Film Cold Rock kasabasında Tall Man adını verdikleri bir katil tarafından kaçırılan çocukların akıbetini konu alıyor.Julia'nın (Jessica Biel) da oğlu kaçırıldıktan sonra Tall Man'in peşinden giden Julia'nın sürprizlerle dolu saatlerini de izliyoruz.Film süresince epey şaşırdığımı belirtmeliyim.Özellikle son sahnede daha da şaşkındım.Ancak filmi 2.defada 5 dakikalık özet gibi izleyince taşlar yerine oturdu.Ve bence kurgunun yanında senaryonun da başarısı övülmeyi hakediyor.

Jessica Biel sevdiğim aktristlerden biri.Biel,The Tall Man filminde oynayarak kariyerine farklı türde bir film eklemiş.Filmin başarısına Biel'in oyunculuğu da eklenince epey meraklı gözlerle filmi izleyesim geliyor tabi.Sürekli çözmeye çalıştığım Jenny karakteri hakkında filmin sonunda yeterli bilgiye ulaştıktan sonra karakteri oynayan Jodelle Ferland hakkında düşüncelerimi paylaşabilirim.Filmin çoğunda konuşmayan bir karakter olarak izlediğimiz Ferland ortalama oyunculuğuyla filmi tamamlıyor.Ferland'ın ''Case 39'' ve ''Tideland'' filmleri de izlenmeli.

Yönetmen Pascal Laugier ilk Hollywood denemesinde başarıyı yakalıyor diyebiliriz.Yönetmenin hafızalarda yer alan bir diğer filmi ise ''Martyrs''.Ayrıca Laugier'in Julia karakterini iyi yarattığını söylememiz gerek.Laugier The Tall Man'da seyirciyi şaşırtmayı başarıyor gerçekten.

Eylül ayında ülkemizde vizyona girecek olan The Tall Man bu yılın izlenmesi gerek korku filmlerinden.İzlediğiniz zaman bir kez daha izlemek isteyeceğiniz bir film bile olabilir.Senaryosuyla,kurgusuyla,güzel oyuncularıyla yılın dikkat çeken filmlerinden!..

Film Değerlendirmesi  [C]  [6/7]


27 Ağustos 2012 Pazartesi

Dedemin İnsanları (2011)

Türk sineması adına 1-2 film dışında sönük geçen 2011 yılında kendi verdiğim Farklı Dünya Ödülleri'nde En İyi Türk Filmi kategorisinde final adayı olarak gösterdiğim Dedemin İnsanları aslında çok ta iyi bir film değil.Buna rağmen finale çıkmasının sebebi geçen yılki film kalitesinde olan düşüklük.Çağan Irmak'ın son filmi Dedemin İnsanları mübadele dönemine değinen bilindik Çağan Irmak eleştirilerinden sadece birisi.

Film Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi kapsamında Girit'te yaşayan Türkler'den İzmir'e göçen Mehmet Bey ve ailesinin 1980 yılındaki yaşamını konu alıyor.Aslında film Mehmet Bey'in torunu Ozan'ın ağzından anlatılıyor.Sadece mübadele konusunu işlemekle kalmayan film 1980 darbesini de işliyor hikayesinde.Çağan Irmak'ın dedesinin hayatından aktardığı bir film olma özelliği taşıyan Dedemin İnsanları senaryo anlamında bilindik Çağan Irmak tarzında ve gayet iyi.Yanlız Irmak filmde doğallığı ön plana çıkarmak isterken biraz abartıyor sanki.Filmi izlerken yöre halkının sözlerinden anlayacağınızı düşünüyorum.Ayrıca Babam ve Oğlum havası beklediğim bu filmde bir türlü duygu yoğunluğu yaşayamadım.Irmak bu sefer yemeğin tuzunu iyi ayarlayamamış...

Çetin Tekindor,Çağan Irmak'ın vazgeçemediği oyuncularından birisi.Dedemin İnsanları dışında ''Babam ve Oğlum'',''Ulak'' filmlerinde de rol alan Tekindor her rolünün üstesinden kalkmayı başarıyor.Usta oyuncunun bu filmde canlandırdığı Mehmet Bey karakteri ile filmin en iyisi olduğunu bizlere kanıtlıyor.Tekindor'a ''Babam ve Oğlum'' ve ''Ulak'' filmlerinde de eşlik eden Hümeyra bu kez yan rolde kaybettiği aşkını arayan bir kadını canlandırıyor.Çok başarılı bulmasam da Hümeyra'yı görmek güzel tabi.Genç oyunculardan Gökçe Bahadır ve Yiğit Özşener'de filmin başarılı isimlerinden.Yine Sacide Taşener ve çocuk oyuncu Durukan Çelikkaya'da gayet iyi performans sergileyerek filmi götürüyor.

Türkiye'nin en başarılı yönetmenlerinden Çağan Irmak sürekli olarak tarihle iç içe filmler yapmaktan kendini alamayan bir yönetmen.''Babam ve Oğlum'' ve efsane dizi projesi ''Çemberimde Gül Oya'' ile 1980 darbe dönemine eleştirel bakış açısı atan ve ağlatan Irmak ayrıca ''Issız Adam'' ile romantik bir aşk hikayesi yaratırken ''Ulak'' ve ''Mustafa Hakkında Herşey'' gibi başarılı filmlerin de yönetmenliğini yapmıştı.Ancak Irmak'ın son projesi Dedemin İnsanları beklentilerimi pek de karşılayamadı ve özellikle duygusallık yönünden zayıf bir projeydi.

Başarılı mekan ve kostüm gibi başarılı sanat yönetmenliğine sahip Dedemin İnsanları 2011 yılının öne çıkan ve başarılı projelerinden.Ancak Çağan Irmak filmlerinin tamamını ele aldığımızda beklentilerin altında kalan bir film.Türk sinemasında ve televizyonculuğuna yön veren Çağan Irmak'ın hatırına izlenebilecek bir yapım.

1.Farklı Dünya Ödülleri

Adaylık

<<En İyi Türk Filmi Adayı  (final)

Film Değerlendirmesi  [C]  [6/7]

26 Ağustos 2012 Pazar

Les 7 Jours du Tailon (2010)

Kanada'nın Fransızca çekilen korku filmlerine son dönemde sıkça rastlıyoruz.Les 7 Jours du Tailon'da gerilim ve şiddet içeren bir korku filmi.105 dakikalık bu uzun korku filminde senaryo ve şiddet sahneleri ön plana çıkarken,filmin tamamında ise zayıflığın ön plana çıktığını görmekteyiz.

Film 38 yaşındaki beyin cerrahı olan Bruno Hamel'in kaçırılan küçük kızının tecavüz edilip,öldürülmesinden sonra Hamel'in katili kaçırarak 7 gün boyunca ondan aldığı intikamı konu alıyor.Konu olarak ilgi çekici olsa da (filmi izlememin en büyük sebebi) senaryonun gereksiz sahnelerle uzatılıp ana temaya pek fazla odaklanamadığını söyleyebiliriz.FBI dizisi gibi her 2-3 sahnede bir polislerin olduğu bir korku filmi izleyiciye kendini nasıl izlettirebilir ? Asıl sorunda burada.Şiddet sahneleri senaryonun en güçlü kısmı ancak çok ta güçlü değil gibi.Yine de filmi ayakta tutan senaryosu ya konusu diyebiliriz,bir de şiddet sahneleri...

Başrol oyuncusu Bruno Hamel karakteriyle Claude Legault ortalamayı tutturamıyor.Dublajlı izlediğimden olsa gerek karaktere bir türlü ısınamadım ve beğenmedim.Anthony Lemaire karakteriyle katili canlandıran Martin Dubreuil biraz daha iyi.Filmin neredeyse tamamında çıplak olan Dubreuil için zor bir rolü seçtiği için 'cesur oyuncu' yorumunu yapabiliriz.

Hatırladığım kadarıyla ilk izlediğim Kanada yapımı korku filmi olan ''5150 Rue des Ormes'' gibi konusuyla ilgi çekmeyi başaran Les 7 Jours du Tailon ne yazık ki diğer Kanada yapımının yanına bile yaklaşamıyor.Sanki konu daha iyi işlenebilse filme,ortaya daha iyi bir şeyler çıkacak gibi.Türün meraklıları için fazla ilgi çekici bir korku film gözükebilir ama izleyince de hayıflanmamak elde değil.
Pek tavsiye edeceğim bir film değil.O yüzden izlemek isteyenler bir kez daha düşünmeli.

Film Değerlendirmesi [D] [4.5/6]

24 Ağustos 2012 Cuma

Meet Joe Black (1998)

Brad Pitt bugüne kadar Oscar alamamışsa bunda kesinlikle kendisinin başarısızlığı söz konusu değil.Söz konusu olan Akademi üyelerinin Brad Pitt'e önem vermemesi.Sadece 3 Oscar adaylığı bile teselli etmeye yetmiyor.Meet Joe Black'te Pitt'e Anthony Hopkins ve Claire Forlani eşlik ediyor.Yönetmenliğini de Martin Brest'in yaptığı  170 dakikalık film kesinlikle izlenmeye değer ve hakkında konuşturmayı başaran bir film olarak ön plana çıkıyor!..

Filmde 65.yaşını kutlayacak olan zengin iş adamı William Parrish'in doğumgününde canını almaya gelen Ölüm ve Ölüm'ün Parrish'in kızına olan aşkı anlatılıyor diyebiliriz kabaca.Senaryo çok güçlü ve kesinlikle 170 dakika boyunca merak içinde gidip geliyorsunuz ve sıkılmıyorsunuz.Ölüm karakterinin insan bedenine alışma süreci özellikle çok iyi yansıtılmış filme.Senaryo oyunculuklarla daha da kuvvetleniyor ve inanılmaz zevkli bir film çıkıyor ortaya.Anthony Hopkins'in aşk üzerine söylediği giriş kısmındaki sözler dikkatle dinlemeye değer.

Brad Pitt'in Akademi tarafından görmezden gelinen bir diğer filmi diyebiliriz Meet Joe Black için.Çünkü Pitt filmde döktürüyor.Ölüm karakterini çok başarılı bir şekilde canlandıran Pitt'in fındız ezmesine alışma sahnesindeki performansı çok başarılı.Ayrıca canlandırdığı diğer karakter cafedeki genç adam karakterini de başarıyla oynuyor.Pitt'in ''Fight Club'',''Se7en'' filmlerinden sonra Akademiye aday olamadığı 3.harika performansı diyebiliriz.Neden bilmiyorum ama Brad Pitt'in performansı için bile izlenmeye değer bir film Meet Joe Black...

Usta oyuncu Anthony Hopkins için fazla yazıp çizmeye gerek yok.Hopkins her zamanki gibi bekleneni veriyor.Yardımcı rolde izlediğimiz Claire Forlani içinse bu film kariyerinin en iyi performansı ve elle tutulur tek filmi bence.Forlani şu sıralar yine dizilerle meşgul gözüküyor.

$90 milyonluk bütçesine rağmen $140 milyonluk gişe yapan Meet Joe Black çok ta başarılı gözükmüyor bu gişeyle.1993'te ''Scent of a Woman'' filmiyle En İyi Yönetmen adayı olmayı başaran Martin Brest içinse ''Meet Joe Black'' yönetmeni iyi hatırlatan bir film olarak hafızamda yer alıyor.

''İnsan aşkı yaşamamışsa hiç yaşamamıştır'' diyen bir filmi izlemek için çok beklememek gerek bence.Modern zamanların en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen ''Meet Joe Black'' tüm ihtişamıyla karşınızda.

Film Değerlendirmesi [B] [7/8.5]

22 Ağustos 2012 Çarşamba

The Amazing Spider-Man (2012)

Marvel'in en ünlü çizgi romanlarından örümcek adamın yeni serisi ile karşımıza çıkan Marc Webb sinemaseverlere keyifli dakikalar vaad ediyor The Amazing Spider-Man filmiyle.Başrolünü Andrew Garfield'ın üstlendiği filmde Emma Stone,Rhys Ifans gibi isimlerde bulunuyor.İlk serinin tersine Peter Parker'ın çocukluğuna inerek daha ilgi çekici bir film izletmek isteyen Webb oturmamış senaryosuna rağmen kendini izlettirebilen bir film yapmayı başarmış.

Film Peter Parker'ın çocukluğu ile açılıyor.Önceki serinin aksine babasına ve annesine dair detaylı bilgiler edindiğimiz sahneden sonra ilk seride olduğu gibi Peter'ın nasıl örümcek adama dönüştüğü,sevdiği kız ile ilişkileri,amcasının ölümü ve suçluları yakalama gibi bilindik sahnelerle film devam ediyor.Bilindik bir konu olmasına rağmen filmin kendini izlettirmesini aksiyonun tavan yapması gibi dramın da zirveye çıkmasına bağlayabiliriz.Ayrıca oyunculuklar da gayet başarılı.Ancak senaryoda sıkıntılar büyük.Ben amcanın ölümünün ardından suçluyu yakalama işi epey bir oyalıyor izleyiciyi ve bir anda kestirip atılıyor.Rajit Ratha'nın köprü sahnesi aynı şekilde sonuçsuz kalıyor.Senaryo sanki efektlerin arkasında çırpınıyor!..

Andrew Garfield bu filmle kariyerinin en başarılı performansına imza atıyor şimdilik..Daha önce ''The Social Network'' filmiyle çok ta anlam veremediğim Yardımcı Rolde Altın Küre adaylığı ile dikkat çekmişti.Yine aynı yıl ''Never Let Me Go'' ile iyi bir çıkış yakalamıştı.Çok fazla projeye imza atmayan genç aktör sempatikliğiyle Örümcek Adam serisindeki Peter Parker'a göre çok daha ''İnanılmaz'' Örümcek Adam olmayı başarıyor.Garfield'ın gerçek hayattaki sevgilisi Emma Stone ile aynı filmde olması da performansını daha inandırıcı kılıyor.Emma Stone demişken Hollywood'un yeni yıldızı hakkında da bir şeyler söylemek gerek.''The Help'' ile hakettiği Altın Küre adaylığını alamayan Stone genç yaşına rağmen ''Easy A'' filmi ile En İyi Kadın Oyuncu/Komedi-Müzikal Altın Küre'sine aday olmayı başarmıştı 2010 yılında.Stone ayrıca ''Crazy,Stupid,Love'' ve ''Zombieland'' filmlerinde de ön plana çıkmayı başarıyor.Bu filmdeki performansına gelirsek;sevgilisiyle uyum içindeki bir prenses gibiydi diyebilirim.

Bu yılın Akademi Ödülleri'ne teknik dallarda adaylığı söz konusu olan The Amazing Spider-Man bence kusursuz görsel efektlere sahip değil.Öyle ki bazı aksiyon sahnelerinde kameralar o kadar hızlı oynuyor ki ne izlediğinizi pek anlamıyorsunuz.Yine de 3D olarak izlediğinde keyif verecek bir film duruyor karşınızda.Maalesef 3D olarak ve orjinal dilde izleyememenin verdiği büyük üzüntüye rağmen filmi izlemeye fırsat bulduğum için bile şanslıyım diyebilirim.Zaten Andrew Garfield ve Emma Stone varken duramazdım.Aradan yedi hafta geçse bile..

Tüm dünyada iki aylık bir zaman diliminde $696.5 milyon hasılat yapan film dünya sıralamasında şuan için 51.sırada ve ilk serinin üç filminin de gerisinde kalmış durumda.Türkiye'de de $2.932 milyon hasılat yapan film beklentileri karşılamış gözüküyor.Serinin yeni filmi ise 2014'de vizyona girecek.

Film Değerlendirmesi [C]  [6/7]

14 Ağustos 2012 Salı

En Çok Hangi Tür Türk Filmleri İzleniyor ?

Malumunuz bazı Türk filmleri son yıllarda fazla gişe yapamıyor.Bende bunun etkisinde kaldığımdan mıdır bilmiyorum ama bu konu üzerine kendi düşüncülerimi de yazıya dökmek istedim.Buyrun bakalım halkımız en çok hangi tür filmleri tercih ediyor..

Öncelikle genelleme yapmadan sadece 2012 yılına bir göz atalım.Gerçi durum diğer yıllardan farklı da değil hani.

<<Bu yılın gişede en başarılı filmi rekor üstüne rekor kıran Fetih 1453 filmi oldu.2 yıl gibi uzunca bir süre de çalışmaları tamamlanan film 25 hafta 3 günlük gişe maratonunda 6.539.466 bilet satmayı başardı.Ve hala vizyonda..Filmin türü tarih/biyografi/savaş  ve birazda dram.Normalde bu türde bir filmin 1 milyon barajını zor geçtiği ülkemizde böyle bir başarının gelmesindeki en büyük sebep pazarlama..Filmin fragmanın bile milyonlarca kez tıklandığı,dev bütçesinin sürekli sosyal medyada konuşulduğu bir ortamda filmin bu kadar izleyici çekmesi kaçınılmaz.Fetih 1453'ün önemli de bir özelliği var.Arkasından bu türü yansıtan birçok film vizyona girme telaşı içerinde.Fetih 1453 kadar bir gişe yapar mı bilinmez ancak gişe yapacaklarından eminim.

<<Listenin 2. ve 3.sırasında komedi filmleri var.2.sırada yer alan Berlin Kaplanı 1.980.139,3.sıradaki Sen Kimsin ? 1.589.896 bilet satmayı başaran ve bu yılın kazanan komedileri.Burada da şöyle bir gerçek göze çarpıyor.Filmin türü isterse komedi olmasın çok ta önemli değil bence.Önemli olan Berlin Kaplanı'nda Ata Demirer gibi bir ismin,Sen Kimsin ?'de Tolga Çevik gibi bir ismin başrol oynaması.Ata Demirer zaten önceki filmlerinden de bildiğimiz üzere en az 1 milyon gişe yapan filmlere sahip.Tolga Çevik'de ilk filminde 1.5 milyon barajını geçerek kendini kanıtlıyor.

 Komedi Filmlerinin Gişe Başarısında Ünlü Komedyenlerin Önemi ?

<<Ancak komedinin Türkiye'de çok tutulmasının altında yatan gerçek genel anlamda ünlü komedyenler olunca bazı komedi filmleri de gişe de hüsrana uğrayabiliyor.Örneğin;Tamer Karadağlı'nın ilk filmi SüperTürk'de bir komedi olmasına karşın 79.000 izleyici elde edebiliyor.
Bu örnekleri çoğaltırsak Sağ Sağlim 63.000,Bu Son Olsun 79.000,Öz Hakiki Karakol 37.000 bilet satmayı başaran diğer komedi filmleri.Burada filmin başarısından daha çok ön planda ünlü komedyenlerin yer aldığını görebiliyoruz.Ancak yine de komedi filmlerini sadece filmin başarısına göre izleyenler de var.

<<Geçmiş yıllarda da değişmeyen bu duruma en büyük örnek Recep İvedik serisi.İlk iki filminde 4,son filminde ise 3 milyon barajını geçen serinin en büyük izlenme sebebi Şahan Gökbakar.Kaldı ki filmin sinemasal bir başarısı yok bence.

<<Yine Cem Yılmaz'ın son filmi hariç kendi yaptığı bütün filmlerde 1 milyon barajını aştığını görüyoruz.Her Şey Çok Güzel Olacak ve Hokkabaz ile 1 milyon üstü,AROG ile 3,5 milyon üzeri,Yahşi Batı ile 2 milyon üzeri ve GORA ile 4 milyon gişe yapması da Cem Yılmaz'ın başarısı.Ama Cem Yılmaz'ın diğerlerinden en büyük farklı GORA gibi efsane bir komedi filmi ve AROG,Yahşi Batı gibi yine iyi sayılabilecek komedi filmleri çevirmesi.Yani burada hem başarı hem de gişe var anlayacağınız.

<<Ayrıca sinemaya gitmek için Cem Yılmaz'ın ismini bile duymak yetiyor.Öyle ki filmleri başarılı olup Dünya festivallerinde ödül almasına rağmen Türkiye'de 100 bin üstü gişe yapamayan Ferzan Özpetek'in Cem Yılmazlı son filmi Şahane Misafir 162.000 bilet satması durumu açıklıyor.Aynı durum polisiye/dram Av Mevsimi için de geçerli.Film 2.1 milyon bilet satmayı başardı.

Korku Filmleri Neden 1 Milyon Barajını Geçemiyor ?

<<Türk insanı komedi filmleriyle gülmeyi,dram filmleriyle ağlamayı çok seviyor.Öyle ki bu tür dışında doğru dürüst Türk filmi yapılmıyor ülkemizde.Yapılanlar da senede 10-15 filmi geçmiyor.
Özellikle de korku filmleri ülkemizde fazla gişe yapamıyor.Zaten yapılan filmler de Türk mitleriyle alakalı olduğu için sürekli aynı tarz filmleri izliyoruz ve başarı gelmiyor.

<<Örneğin;Türkiye'de Dabbe ve Büyü dışında 500 bin barajını geçen korku filmi yok.Çünkü pek fazla izleyicisi de yok bu tür filmlerin.Bu yıl vizyona giren Dabbe:Bir Cin Vakası 10 günde 100 bin bilet satarak sonraki haftalar için umut vermiyor.Ancak yine de yapılan korku filmlerinin %80'i 100 bin barajını aşıyor Türkiye'de.

Ödüllü Filmlerin Gişedeki Yenilgisi Yıllardır Değişmiyor !

<<Gelelim ödüllü filmlerimize..Ödüllü filmlerimiz için 2011 rakamlarına bakmamız lazım çünkü genelde eylül ayında vizyona giriyor bu tür filmler.Geçen yılın en büyük ödül avcısı Bir Zamanlar Anadolu'da 153 binlik rakamıyla listenin başında.Türkan 63 bin,Celal Tan ve Ailesinin Acıklı Hikayesi 43 bin,Gelecek Uzun Sürer 31 bin,Gölgeler ve Suretler 28 bin,Atlıkarınca 21 bin,Bizim Büyük Çaresizliğimiz 20 bin,Gişe Memuru 18 bin,Kayıp Özgürlük 12 bin,Oğul 6 bin,Nar 8 bin ve Saç 2.9 bin küsür gişeyle listenin diğer filmleri.Hele de bazı festivallerde gösterilen Kars Öyküleri'nin gişesi 735 kişiden ibaret...Kısacası durum vahim.Bir Zamanlar Anadolu'da filmini saymazsak diyeceğim ama son yılların en iyi filmine bu gişe de yakışmıyor ancak ödüllü filmler arasında biraz yüz güldüren tek film.Diğer filmlerin maliyeti ile gişesini karşılaştırın ortaya çıkacak sonuca şaşıracaksınız.Beni asıl üzen de yönetmenin diğer filmleri için fazla para toplayamayışı.İşte Türkiye'nin düşünmesi gereken önemli sorunlardan birisi de bu.

Oturup ta kendimize sormalıyız aslında neden Oscar'a aday tek bir Türk filmi bile çıkaramıyoruz ?

Kısacası Türk halkı komedi ve dram filmlerini seviyor ve izliyor.Hele de başrolde ünlü oyuncular varsa gelsin bakalım milyon tane biletler.Ancak bu kafa yapasını değiştirmek şart.Tabi ki başarılı komedi ve dram filmlerimiz çıkıyor (Bkz. Gora,Babam ve Oğlum,Beyaz Melek...) ancak ödüllü filmlerimize de sahip çıkmak çok önemli.

Gerçi bırakın Türk filmlerini her yıl Oscar'da En İyi Film kazanan yapımlar bile gişe yapmıyor.2012'de Artist 57 bin,2011'de Zoraki Kral 154 bin ve 2010'da The Hurt Locker 20 bin gişe yapmış.

Peki Ne Yapmalı ?

Bu benim görüşüm ancak biraz sinemadan hoşlanan sinemaseverler dışında kalan izleyici kitlesi film tercihini doğru yaparsa -ki her zaman için söylemiyorum- ortaya daha güzel tablolar çıkacak.

Yapımcılar veya dağıtımcılar da neden hep ödüllü Türk filmlerine 100 kopyanın altında kopya veriyorlar anlamış değilim.Aslında kopya sayısı arttırılsa bile bu iş yarı yarıya çözüme kavuşmuş olur.

Bekleyip göreceğiz...

11 Ağustos 2012 Cumartesi

The Dictator (2012)

Hollywood'un kendine has tarzı ile dikkat çeken ve genellikle komedi filmleri ile tanınan Sacha Baron Cohen son filmi The Dictator ile karşımızda.2011'den itibaren etkisini gösteren Arap Baharı ile devrilen diktatörlerden tutunda,yıllarca Irak'ı tek başına yöneten Saddam'a kadar süregelen ''diktatörler'' listesini komik üslubuyla eleştiriyor!..

Filmde petrol zengini Wabiya ülkesini tek başına yöneten diktatör Aladeen'nin demokrasi söylemleri ile en yakındaki askerleri tarafından BM toplantısında Aladeen'e düzenledikleri süikasti ve sonrasında gelişen komik olayları konu alan film aslında ufaktan ABD'ye de taş atıyor.Sözde demokrasiyi getirmek üzere işgal ettiği Irak'ta diktatör Saddam'ı devirerek Irak'ın yeraltı ve yer üstü
zenginliklerine göz diken ikinci bir diktatör ABD'yi fena sallayan film senaryosuyla güldürmeyi başarıyor.Ancak vakit geçirmekten öteye gidemez gibi bir hali var filmin.

Başrol oyuncusu Sacha Baron Cohen oldukça başarılı bir komedi oyuncusu.''Borat'' filmi ile adını duyurmayı başaran Cohen daha sonra sırasıyla ''Sweeney Todd'',''Brüno'' gibi önemli filmlerinin yanı sıra 2002 yılındaki ''Ali G Indahouse'' filminde de başrol oynamayı başarmış.Sweeney Todd'da dikkatimi çekmese de bu The Dictator ile beni güldürmeyi başarıyor.Bu arada belirtmeden geçmeyeyim,filmde Anna Faris'de rol alıyor.Onun o harika performanslarını izlemek isteyenler için The Dictator bile güldürmeye yetiyor.

Yönetmen Larry Charles 2 Emmy Ödüllü ünlü bir yönetmen.Filmlerinde genelde Cohen ile çalışan yönetmenin filmografisinde öne çıkan filmler ise ''Borat'',''Brüno'' ve ''The Dictator''.Yönetmenin son projesi ise 2013 yılında gösterime girmesi beklenen ''Pierre Pierre''.

Sonuç olarak The Dictator orta karar bir güldürü filmi.Ne sıkılıyorsunuz ne de çok beğeniyorsunuz.
Farklı ve gülmek için ideal bir film diyebiliriz kesinlikle.İzlemek isteyenlere Cohen'nin ''Borat'' filmi de öneriliyor.Bende izlemeyi düşünüyorum.:)

Bu arada ülkemizde mayıs ayında gösterime giren filmin hasılatı 11 haftada 852.234 TL olmuş.Ancak filmin vizyondan çıktığını hatırlatayım!

Film Değerlendirmesi  [C] [6/7]


7 Ağustos 2012 Salı

Vicky Cristina Barcelona (2008)

Efsane yönetmen Woody Allen'ın bu kez İspanya'nın büyülü şehri Barcelona'da çektiği Vicky Cristina Barcelona  sınır tanımayan bir aşk filmi olarak değerlendirilebilir.Başrollerinde Rebecca Hall,Scarlett Johansson ve Javier Bardem ile yardımcı rolde Penelope Cruz ile muhteşem bir kadro ile karşımıza çıkan film En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar Ödüllü ve Komedi ve Müzikal dalında En İyi Film Altın Küresi gibi önemli ödüllerinde sahibi..

Filmde Barcelona'ya yaz tatili için gelen Vicky ve Cristina'nın orada tanıştığı ressam Juan Antonio başlayan ilişkilerini ve Juan Antonio'nun eski eşi Maria Elena'nın gelmesiyle ilişkilerinin farklı bir boyut alması konu alınıyor diyebiliriz.Çok iyi bir karakter yaratılışı olan Maria Elena filmin aslında en önemli konumunda bulunuyor ve o filme girdiğinde film hareketlilik kazanıyor.Gerilim dozu artıyor.Tabi burada Maria Elena'yı muhteşem bir performans ile canlandıran Penelope Cruz'un payı büyük.Senaryo da başarılı tabi.


Oscar Ödüllü İspanya'nın en ünlü oyuncusu Javier Bardem bu filmde üç kadının ortak noktasında yer alan Juan Antonio karakterini başarılı bir şekilde canlandırıyor.Vicky karakteri ile başarıyı yakalayan Rebecca Hall'da eşine ihanet etmek istemeyen ancak aşkına yenilen Vicky karakterine hayat veriyor.Kariyerinin en iyi performansına imza atan Hall son zamanlarda yeni projeleriyle gündemde.Maria Elena ile muhteşem bir performans çıkaran Penelope Cruz'da kariyerinde zirve yapıyor bu performans ile.Özellikle dikkat ettim Maria Elena sahnedeyken başka bir şey gözünüzü görmüyor.O kadar etkileyici kesinlikle.


''Midnight in Paris'' gibi harika bir filmle geçen yıl En İyi Orjinal Senaryo dalında Oscar ve Altın Küre kazanan 4 Oscarlı Woody Allen için dünyanın en iyi  üç dört yönetmeninden birisi desek yanlış olmaz herhalde.Bu arada hatırlatmalıyım.Yönetmenin son filmi Roma'da geçen ''To Roma with Love'' adlı komedisi.Filmin başrolünde yine Penelope Cruz oynuyor.

Vicky Cristina Barcelona,Midnight in Paris kadar olmasa da kendini izlettiren başarılı bir Allen filmi.
Penelope Cruz'un eşsiz performansıyla,Barcelona'nın harika doğasıyla,Scarlett Johansson'nın  çektiği fotoğrafları için bile izlenebilecek bir film.Kaldı ki filmi beğenmemeniz içten bile değil.

[7.0]

The Hunger Games (2012)

Suzanne Collins'in çok satan romanından sinemaya uyarlanan Hunger Games devamı gelecek yeni serilerden biri.Başrollerinde Jennifer Lawrence ve Josh Hutcherson gibi genç ve başarılı oyuncuların yer aldığı film ülkemizde mart ayında gösterime girmişti.Yılın şuan itibariyle en çok hasılat yapan 4.filmi konumundaki Hunger Games tüm dünyada $683.8 milyon hasılat yapmayı başardı.Filmin bütçesi ise $80 milyon.Filmin yönetmeni ise ''Seabiscuit'' filmiyle tanınan Gary Ross.

Filmde yıkılan Kuzey Amerika kıtasında bir başkent ve 12 eyaletten oluşan Panem adlı ülkede yapılan 74.Açlık Oyunları için her eyaletten kura ile seçilen bir kız ve bir erkeğin hayatta kalma çabası anlatılıyor.Başrolde yer alan Jennifer Lawrence,filmde 12.eyalette kardeşi yerine gönüllü olarak yarışamaya katılan Katniss karakterini canlandırırken,Josh Hutcherson ise Peeta karakterini canlandırıyor.Çok güçlü bir senaryo var karşımızda.Son yıllarda türün ihtiyacını giderecek cinsten,harika bir senaryo!..

Filmin başrolünde yer alan Jennifer Lawrence henüz 22 yaşında olmasına rağmen 20 yaşında Winter's Bone filmiyle En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar adayı olmayı başarmıştı.Lawrence daha sonra ''The Beaver'',''Like Crazy'',''X-Men:First Class'' filmlerinde başrol oynayarak kendini geliştirfi ve bu filmle karşımıza siyah saçlı ve yine başarılı oyunculuğuyla çıktı.Ancak siyah saç yerine sarı saçını tercih ederim.

Diğer başrol oyuncusu Josh Hutcherson Peeta karakterini canlandırıyor filmde.Canlandırdığı karakteri başarılı bir şekilde perdeye yansıtan Hutcherson ve Lawrence ikili sahnelerde daha iyiler.Özellikle de kendilerinin kurtulması için yaptıkları oyun oldukça inandırıcı.Bakalım ikinci filmde bu gerçek olacak mı ?Temennim gerçek olması yönünde.Hutcherson'a dönecek olursak 20 yaşındaki aktörün kameralara yabancı olmadığını biliyoruz.Daha önce ''Zathura:A Space Adventure'',''Bridge to Terabithia'',''The Kids Are All Right'' filmlerinde izleme fırsatını bulmuştuk kendisini.Bu filmle kariyerinin daha da yükseldiğini söyleyebiliriz.

İMDb sitesinden 7.2 puan almayı başaran The Hunger Games aldığı puanı hak eden bir yapım.Projenin görsellik dışında yetersiz kaldığı bir alanı yok.Senaryo ve oyunculuklar filmin kalitesini ortaya koyuyor zaten.Kısa sürede izleyiciyi çekmeyi başaran bu sürükleyici filmin devamı da yolda.The Hunger Games:Catching Fire,2013 yılında gösterime girmesi bekleniyor.Heyecanlar bekliyoruz..

[6.7]


4 Ağustos 2012 Cumartesi

A Little Bit of Heaven (2011)

Bir filmde Gael Garcia Bernal oynuyorsa ne yaparsınız ?Ben cevap vereyim.Kesinlikle o filmi izlerim.Çünkü Bernal Meksika'nın yetişen en büyük oyuncularından.Çünkü Bernal oynadığı her karakteri yaşayan bir aktör.Hal böyle olunca A Little Bit of Heaven'i izlemeden olmazdı.105 dakikalık bu dram/komedi filminde Kathy Bates ve Kate Hudson'da kadroda desem hala izlemez miydiniz ?

A Little Bit of Heaven'de aradığı aşkı bir türlü bulamayan Marley'in kanser olduğunu öğrenmesi ve hayatının aşkını bulması anlatılıyor.Komedi unsurlarıyla da desteklenen filmde hem gülüp hem de ağlıyorsunuz.Ancak senaryo bilindik.Birçok filmde görebileceğimiz ''hasta kız'' karakterinin aşık olması,yaşadığı duygular vs. çoğu filmden gördüğümüz şeyler ancak yine de izlettiriyor.

Marley karakteri ile Kate Hudson şaşırtıyor.Filmin ilk başlarında beğenmesem de daha sonra izleyiciye kendini sevdirmeyi başarıyor.Hareketler,mimikler vs. şaşırtıcı derecede iyi.Gael Garcia Bernal filmde Julian karakterinde bir doktor.Ne yalan söyleyeyim doktor rolü pek gitmemiş ona.Sürekli ''sert'' filmlerde izlediğimden mi bilmiyorum ama Kate Hudson ile pek uyuşmuyorlar.Ancak yine de Bernal performansı ile izleyiciyi kazanıyor.Hollywood'un efsanelerinden Katy Bates filmde Marley'in annesi rolünde.Ve herzaman ki gibi beğeniyorum onu...

Yönetmen Nicole Kassell tartışılası bir yönetmen aslında.Kariyerinin ilk filmi ''The Woodsman'' olumlu tepkiler almasına rağmen sonraki projelerinde pek başarılı değil.2.filmi ''A Little Bit of Heaven'' ile bu türde pek tutunamayacağını gösteriyor aslında.Ancak izlenesi filmler ve diziler yaptığı inkar edilemez!..

A Little Bit of Heaven dram/komedi türünde,pek fazla özgünlüğü bulunmayan ama kendini izlettiren sıcak bir film.Filmden etkilenmemek mümkün değil.Ama yönetmen sağolsun bizi fazla boğmuyor hissettirdiği duygularla.Türkiye'de 413.718 TL hasılat yapan film vakit geçirmek için izlenebilir!..

[5.8]


3 Ağustos 2012 Cuma

Plata Quemada (2000)

Latin Amerika'nın güçlü sineması Arjantin Sineması'ndan çok beğenilecek  suç/dram türünde bir film.Başrollerinde Eduardo Noriega,Leonardo Sbaraglia ve Pablo Echarri gibi isimlerin bulunduğ;yaşanmış senaryosu,oyunculukları ve ilginç bakıç açılarıyla Plata Quemada konuşulması gereken ve izlenmesi gereken önemli bir film!..

Filmde 'İkiz' lakaplı birbirine aşık iki erkeğin -Nene ve Angel- ve kadınlara düşkün Cuervo karakterinin büyük bir soygun sonucu değişen hayatları ele alınıyor.Soygundan sonra vurulan Angel ve olay yerinde silahını bırakan Nene,kimlikleri tespit edildikten sonra aranan üçlü olmuşlardır.Önce Uruguay'a ardından da New York'a kaçmak isteyen bu üçlüyü çok zor günler beklemektedir.

Senaryo bakımından güçlü bir filmle karşı karşıyayız.Filmde eşcinsellik ön planda değil ancak güzel de bir bakış açısı var bu konuya.Ayrıca İspanyol Sineması'ndan alışkın olduğumuz 'açıkca sex' sahneleri Arjantin Sineması'nı da epey etkilemiş olacak ki bu konuda oldukça cüretkarlar.Sıkmadan izleyeceğiniz 115 dakika kolay kolay bulunmuyor tabi her filmde.

Filmin oyuncu kadrosunda Angel karakteri ile Eduardo Noriega,Nene karakteri ile Leonardo Sbaraglia ve Cuervo karakteri ile Pablo Echarri bulunuyor.1996 yapımı ''Tesis'' ve 2002 yapımı ''Novo'' filmlerinden tanıdığım Eduardo Noriega bu filminde de başarılı.Özellikle de son sahnelerde.Daha çok bu filmiyle tanınan Leonardo Sbaraglia filmin en başarılısı konumunda.Sınırlarını zorlamayı bilen oyuncu,karakteri ile de uyum içinde.Cuervo karakteri ile Pablo Echarri'de çok doğal ve sınırsız bir oyuncu.Kısacası kadro çok başarılı!..

Arjantin doğumlu yönetmen Marcelo Pineyro çok fazla film yapan bir yönetmen değil ancak yaptığı 8 filmi de izleyicilerden ilgi görmeyi başarmış.Yönetmen şu sıralar yeni filminin çalışmaları içerisinde.Filmin ''En İyi İspanyolca Film''dalında Goya Ödülü aldığını da belirteyim.

Plata Quemada sırf Arjantin'i tanımak ve görmek için bile izlenir.Güney Amerika'nın yoksul ülkesi diyebileceğimiz Arjantin'in sadece futbol sahalarından ibaret olmadığını gözler önüne seriyor film.Keza Uruguay'da öle.Ancak filmin her anlamda beğeninizi kazanması da sürpriz olmaz çünkü bir kez daha izlenebilecek kadar güzel etki bırakıyor izleyicide...

[7.3]




2 Ağustos 2012 Perşembe

Güzel Günler Göreceğiz (2011)

48.Antalya Altın Portakal'da En İyi Film,En İyi Senaryo,En İyi Kurgu ve En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu/Nesrin Cevadzade ödülleri ile evine dönen ve Şubat 2012'de de gösterime giren Güzel Günler Göreceğiz kurgusuyla konuşturan,oyunculuk performansları ile ödülü hak eden yılın önemli filmlerinden bir tanesi!..

110 dakikalık bu dram filminde beş farklı karakterin -Cumali,Anna,Ali,Figen,İzzet- birbirleriyle kesişen bir günlük hikayeleri anlatılıyor filmde.Senaryo kurguyla güzel harmanlandığında bu filmde ortaya iyi bir iş çıkıyor.Beş farklı karakterin paralel hikayesini iyi bir kurguyla izletiyor yönetmen bizlere.

Filmin başrol oyuncusu olarak gösterebileceğim kimse yok.Beş karakterde yardımcı rollerde karşımıza çıkıyor.Altın Portakal'ı almayı başaran Nesrin Cavadzade ise Anna karakteri ile ödülü hakettiğini gösteriyor bizlere.Kendisinin izlediğim ilk filmi ama sonda olmayacak kesinlikle.Daha önce ''Yangın Var'' filminde rol alan Cavadzade'nin iki tane de TV dizisinde rol almış.Güzel oyuncuyu daha iyi projelerde görmek dileğiyle diyelim...Diğer oyunculardan Feride Çetin,Figen karakteri ile başarılı olurken,İzzet karakteri ile yılların oyuncusu Uğur Polat'ın da Behzat Ç.'den eksik bir performansı yok.Sadece daha sahtekar!

Yönetmen Tolga Pulat ilk uzun metrajlı sinema filminde ileride yapabileceklerini bizlere gösteriyor aslında.Sinema alanında hala Avrupa seviyesine yetişemeyen Türkiye'nin Pulat gibi yetenekli yönetmenlere ihtiyacı var.Ancak Pulat'ın dikkat etmesi gereken en önemli nokta aynı noktalara bağlı olmadan kendini sürekli geliştirmesi.Türkiye'de bu zor bile olsa Pulat bunu başaracaktır umarım.

Güzel Günler Göreceğiz son yıllarda yeniden parlayan Türk Sineması adına olumlu bir film.Bu yıl vizyona girdiği için benim verdiğim ödül olan 2.Farklı Dünya Ödülleri'nde yer alacak film izlenmeli diyorum.İzlenmeli ve aslında üstünde durulmasa da Türkiye gerçekleri de görülmeli ufaktan!..

[6.5]