Kutu..Adı üstünde bir kutu işte..İnsan bir kutuda yaşar,dünya bir kutu gibidir,bindiği arabanın tekeri bir kutudadır ve insan öldüğünde bile bir kutuda çürümeye bırakılır...Düşünmeyi,empati yapabilmeyi ve hayatta paradan da önemli şeylerin olması gerektiğini anlatan çok başarılı bir film.Filmle ilgili birçok yazılı okudum.Beğenen ve beğenmeyenler olmuş.Beğenmeyenler çoğunlukta gibi..Benim fikrimse olumlu.Tabi yönetmenin,kurgunun,konunun,oyuncuların etkisi yüksek ama gerçeği söylemek gerekirse filmin yönetmeni sadece isim olarak tanıdığım için filmi izlememdeki en büyük etken Cameron Diaz'dı.Diaz bu filmiyle farklı bir karaktere bürünmüş ve birazdan değineceğim gibi gayet iyi bir performans sergilemiş...
Öncelikle orjinal bir yapım.Filmde verilmeye çalışılan bir ders var aslında.Kutudaki düğmeye basarsan 1 milyon dolar kazanacaksın ama aynı zamanda dünyanın bir yerinde hiç tanımadığın biri de ölmüş olacak.Eğer seçimin kutuya basmak olacaksa sen bencil yada kendini öle görmesen bile o parayı çok istiyor olacaksın.O zaman sen yine sadece kendini düşündüğün için bencil olacaksın.Çünkü o parayı aldığında hiç tanımadığın biri ölecek.Belki de ölen bir bebek,yada yaşamının baharında bir genç,ya da başka biri..Sonuçta biri ölecek ve sen bundan sonra başka testlere daha tabi tutulacaksın..İşte bu testin şimdiki kurbanları Norma ve Arthur oldu.Paraya ihtiyaçları olan çünkü aynı gün çok istedikleri işlerini kaybeden Norma ve Arthur'un kendi geleceklerini de düşünüp o düğmeye basmaları..Tabi düğmeye kimin bastığı da çok önemli.Düğmeye basan kişi ya kendi ölecek yada çocuğu sağır ve kör kalacak.İşte 1 milyon doları almanın bedeli de burda başlıyor.Aslında film ağır ilerlemesine rağmen o kadar akıcı ki izlerken tüm duyguları yaşaıyorsunuz.Biri size asla hiçbir neden yokken 1 milyon dolar verdiğinde düşünmemizi isteyen filmin sonunda Norma'nın çocuğunu kurtarması için hayatına veda etmesi işte hiç tanımadığı birinin ölmesiyle eşit hale geliyor.Zaten Norma'nın öldüğü an başka bir aileden bir kadın düğmeye basıyor ve işte tam o anda Norma ölüyor.Kısacası bir zincirle bu örgü devam ediyor.Filmin başında Norma düğmeye bastığında da bir kadın kocası tarafından kalbine sateş edilerek öldürülmüş,polisler ailenin çocuğunu banyoda bulmuştu.Buradan da anlaşılacağı üzre Norma ve Arthur'un da çocuklarının banyoda sağır ve kör halde bulunması oyunun kurallarını net bir şekilde açıklıyor.Filmde parçaları tamamladığınız da aslında kafanızda pek fazla soru işareti kalmıyor.Mesela kutuyu getiren adamın yüzünün yarısının yok olması ve kapıyı açtığınızda adam hakkında o anda hissettiğiniz duygular da çok önemli.O anda hissetmeniz gereken sevgi olmalı çünkü eğer acırsanız diğerlerinden farkınız kalmaz.Norma'nın diğerlerinden farkı da bu çünkü kendisinin de küçükken başından geçirdiği bir kaza sebebiyle sağ ayak parmaklarından dört tanesi yok..İşte tüm gizemi ve güzelliğiyle basit bir kutu...
Filmin basit ve gereksiz,zaman kaybı olduğunu düşünenler bence hala basit bir dünyada,basit bir zaman diliminde yaşayanlar...Cameron Diaz'ın performansına gelirsek bir komedi oyuncusu olmasına rağmen son dönemlerde farklı rollere bürünmesi (Bkz.Kız Kardeşimin Hikayesi) çok hoş...Beni yine yanıltmadı ve hoş bir performans sergiledi.Donnie Darko'nun yönetmeni Richard Kelly oldukça orjinal bir yönetmen.Sinemaya kendi tarzını koyan yönetmenleri çok seviyorum.Örneğin;David Lynch bir efsane.Kelly'de bu filmiyle yine hayranlarını şaşırtıyor ama daha düşük not alan bu filminde bence performansından bişiy kaybetmemiş.Kelly'nin en beğendiğim özelliği ise filmde tüm detayları izleyicinin görmesini istemesi ve izleyicinin merak ettiklerini filmde cevaplandırması..Uzan lafın kısası izleyin derim bu filmi.Bir başyapıt havasında değil ama başarılı bir film olduğu aşikar.Merak uyandırıcı gizemli ve farklı bir film!
Bazı filmler olur %50 oran sevmez %50 oran çok sever o filmi. işte bu film de onlardan biri... Ya çok seviliyor ya çok sıkıcı deniliyor...
YanıtlaSilEvet ama pek sevilmeyen bir film maalesef :/
YanıtlaSil