25 Temmuz 2013 Perşembe

Maniac (2012)

Manyak
Özellikle korku film senaryosu sıkıntısı çeken Hollywood her yıl remake filmlerle bu ihtiyacını gidermeye çalışıyor.Ancak remake filmler çoğu zaman orjinalini arattığı gibi kendinden bile soğutabiliyor.Bu yıl ise remake filmler açısından kanımca başarılı bir yıldayız.Önce Texas Chainsaw'ın 3D olarak yeniden çevrimini izlerken,ardından daha başarılı olan Evil Dead sinemalardaki yerini aldı.Şimdi ise oldukça başarılı bir yeniden çevrimle karşı karşıyayız.Maniac,1980 yapımı orjinalinden günümüze uyarlanan bir Franck Khalfoun filmi.Filmin yapımcı ve senarist koltuğunda ise kariyeri Haute Tension adlı mükemmel bir filmle zirvede başlatan Alexandre Aja oturuyor.Filmin baş rolünde ise yıllarca hobit olarak hafızalarımıza kazınan ve bunu silmeye çalışan bir yetenek,Elijah Wood bulunuyor.

Alfred Hitchcock'un Psycho'su gibi Maniac'ın da çıkış noktası ortak sayılabilir;kadınlar...Küçük yaşta annesinin yaptığı işler ve berbat yaşantısı yüzünden travma geçiren Frank'in hikayesini konu alan Maniac aynı zamanda bir şiddet filmi.Frank'in kadınlara uyguladığı şiddet o kadar gerçekçi yansıtılıyor ki seyircinin psikolojisinin bozulmaması içten bile değil.Alexandre Aja yazdığı senaryoya,oyuncunun gözünden bakılıyormuş hissi uyandıran farklı bir çekim tekniği ekleyerek inandırıcılığı iki kat artırıp,seyirciyi de filme çekmeyi başarıyor.

23 Temmuz 2013 Salı

The Other Boleyn Girl (2008)

Diğer Boleyn Kızı
İngiliz kraliyet ailesinin geçmişi hakkında yazdığı kitaplarla ünlenen Philippa Gregory'nin 2001'de çıkarttığı The Other Boleyn Girl kitabının ikinci uyarlaması olan 2008 yapımı bu film diğer uyarlamadan farklı olarak sinemasal açıdan daha değerli bir eser olarak göze çarpıyor.Filmin kadrosunda ise Eric Bana,Scarlett Johansson,Natalie Portman ve Kristin Scott Thomas gibi dünyaca ünlü isimler bulunuyor.Filmin yönetmenlik koltuğunda da ilk uzun metrajını yöneten Justin Chadwick oturuyor.35 milyon $ bütçeli filmin, 77 milyon $lık hasılatı beklentileri karşılayamasa da yapımcıları zarardan kurtarmış görünüyor.

Kitaba göre Mary'nin (Scarlett Johansson) ağzından ilerlemesi gereken hikaye,filmi izlerken birazcık şaşırmamıza sebep oluyor.Film, kitapla aynı pararlelde gitmemesinin eksikliğini çoğu sahnede yaşıyor.Kitapta Mary'nin ağzından anlatılan hikaye 20-22 yıl arası sürüyor.Film ise tüm bu zaman dilimlerinin hepsini anlatma derdine düşünce kayış kopuyor.110 dakikalık zaman dilimine elbette sığmayacak olan hikaye parça parça anlatılmak zorunda kalıyor.Hal böyle olunca kitabı okuyan (benim gibi) seyircilerin filmi başarılı bulması çok da mümkün olmuyor.Kitapta Mary'nin ağzından ilerleyen hikaye filmde Mary'i çok az görmemizle terse dönmüş durumda.

21 Temmuz 2013 Pazar

El Cuerpo (2012)

Ceset
Bayanlar ve baylar sıkı durun.Karşınızda gerilim/gizem sinemasının babalarından bir film var.Bu kadar iddialı bir tabir kullanmamın sebebini film bittiğinde anlayacak ve bana hak vereceksiniz.Senaryo bakımından Hollywood'un üstüne çıkmayı başaran İspanyol korku sinemasının son bombası El Cuerpo müthiş yetenek Oriol Paulo'nun elinden çıkmış bir film.Les ojos de Julie filmiyle gönlümde taht kuran Paulo bu sefer senaryonun yanında ilk uzun metrajını da bizlere sunuyor.Filmin baş rollerinde ise ''mükemmelim'' Belen Rueda,Hugo Silva ve Jose Coronado bulunuyor.

Zengin,başarılı,hırslı,kendine güvenen ve daima yükseklerde olan bir kadın...Üniversitede çalıştığı sırada aşık olduğu sevgilisi uğruna karısını ortadan kaldırmaya karar veren bir kimyager...Ve kimyagerin (Alex) aşık olduğu kadın Carla...Film morgdan kaçıp gece yarısı ormandan kaçarken,arabaya çarpıp hastaneye kaldırılan yaşlı bir adamın sahnesiyle açılıyor.Ardından Alex'in ölen karısı Mayka'nın cesedinin ortadan kaybolması polisler tarafından şüpheli durumuna düşürülen Alex'in göz altına alınmasıyla devam ediyor.Ve film de bundan sonra başlıyor.Film boyunca akıl dolu bir senaryo izlediğini anlamanız çok zor.Ancak her şeyin çözüldüğü muhteşem final sahnesi senaryonun ne denli kuvvetli olduğunu gözler önüne seriyor ve burada yazdığım bütün cümlelerin çöpe gitmesini sağlıyor.Bu kadar etkili bir senaryoyu bir korku/gerilim/gizem filminde izlemek gerçekten mutluluk verici.

The Lord of the Rings:The Return of the King (2003)

Yüzüklerin Efendisi:Kralın Dönüşü
Sinema tarihin en önemli serisi diyebiliriz The Lord of the Rings için.Başarısı bu son filmi The Return of the King ile Akademi tarafından verilen 11 Oscar ödülü ile taçlandırılmış.Ve yine büyük bir başarıdır ki adaylık aldığı tüm dalları ödüle çevirebilen nadir filmlerden biriyle karşı karşıyayız.Ben Hur ve Titanic'den sonra en fazla Oscar ödülü kazanma şerefine erişen film aynı zamanda serinin de en çok hasılat yapan filmi olmayı başarmıştır.

The Return of the King,genel anlamda Sauron'un orduları ile Gandalf,Aragorn ve Theoden'in savaşlarını anlatıyor.Tabi bu kadar kısa bir cümleyle filmi özetlemek büyük ayıp olur.Her saniyesi birer efsane olan bu seriyi en güzel cümlelerle değerlendirmek en büyük dileğim.Yine serinin bu bölümünde Frodo ve Sam'in yüzüğü yok etmek için Gollum'la birlikte giriştikleri macera ve daha sonrasında uğradıkları ihanet de anlatılıyor.Senaryo detaylı ve derin yazıldığı için olaylar gayet anlaşılır ve sürükleyici.İzlerken bazen hiç bitmemesini bile dileyebiliyorsunuz.Hele de o muhteşem savaş sahnelerinin!

13 Temmuz 2013 Cumartesi

The Lord of the Rings:The Two Towers (2002)

Yüzüklerin Efendisi:İki Kule
Peter Jackson'ın efsane serisinin ikinci olan The Lord of the Rings:The Two Towers ilk bölüme göre daha heyecanlı ve daha fazla savaş sahnesiyle ön plana çıkıyor.Serinin ilk bölümüyle süre olarak da benzerlik taşıyan Two Towers iki tane de Oscar heykelciğine sahip.

The Two Towers,bir çok sorunun cevabının bulunmaya başladığı bölüm olduğu için oldukça heyecanlı başlıyor.Kardeşliğin bozulmasının ardından yüzüğü Mordor'a götürmek için yalnız kalan Frodo ve Sam'e yüzüğün eski sahiplerinden dost(!) Gollum eşlik ederken,diğer yandan Saruman'ın büyüsünün etksinde kalarak krallığını yönetemeyecek duruma gelen Rohan Kralı'nın Gandalf'ın yardımıyla Sauron ve Saruman'ın ordularına karşı zaferini izliyoruz.The Two Towers'ın esas kahramanı olarak Aragorn ön plana çıkıyor.Orta dünyanın yeni varisinin hikayesi heyecanı katlıyor.
Ve Merry ve Pippin'in maceraları da filmin masalsı bir özelliği ortaya koymasına olanak sağlıyor.

10 Temmuz 2013 Çarşamba

The Lord of the Rings:The Fellowship of the Ring (2001)

Yüzüklerin Efendisi:Yüzük Kardeşliği
2000'li yıllara damgasını vurmuş en büyük seri olan The Lord of the Rings aradan yıllar geçse de unutulmayacak kadar özel bir seri.Fantastik sinemanın altın çocuğu Peter Jackson tarafından sinemaya uyarlanan seri J.R.R. Tolkien'in aynı adlı kitabından aktarılıyor beyazperdeye.Kitabın yazarı J.R.R. Tolkien tarafından büyük bir ustalıkla yaratılan Orta Dünya bugün bile hala popülerliğini koruyor.The Lord of the Rings serisinin ilk filmi olan The Fellowship of the Ring 93 milyon $ bütçesi ile 2001 yılında gösterime girmiş ve dünya genelinde 871 milyon $ hasılat yaparak popülerliğini kanıtlamıştı.Teknik açıdan mükemmelliğin sınırlarını zorlayan film daha sonra 13 dalda Akademi adaylığı alarak 4 Oscar kucaklamayı başarmıştı.Akademinin bile bu kadar kısa sürede benimsemeyi başardığı bu seri bugüne kadar hiçbir serinin elde edemediği başarıları da ilerleyen yıllarda getirecekti.

Serinin ilk bölümü olan The Fellowship of the Ring,amcası tarafından kendisine emanet edilen yüzüğü Gandalf'ın da desteği ile bir grup savaşçı ekiple Mordor'a götürüp yok etmesi gereken Frodo'nun ve aynı zamanda ekibinin hikayesini konu ediyor.Kısa geçişlerle yüzüğün amcasına nasıl geldiğini ve öncesinde kimlerin elinde olduğunun anlatıldığı ilk sahne oldukça güzel.Senaryonun genelinde ise bir tutarlılık hakim.Olaylar olması gerektiği düzende anlatılıyor ve aralara da ufak heyecanlı sahneler katılıyor.Bu da filmi daha sürükleyici yaptığı gibi seyirciyi kendine bağlamayı başarıyor uzun süresine karşın.

8 Temmuz 2013 Pazartesi

Celal ile Ceren (2013)

Celal ile Ceren
Recep İvedik serisi ile sinemamıza hızlı bir giriş yapan Şahan Gökbakar popülaritesini bu seriden ve daha önceki TV programlarından alıyor.Bir halk kahramanı olarak lanse edilen Recep İvedik karakterinin yaptığı bel altı vuruşlarla halkı sinemalara çekmesi de artık alışılagelmiş bir durum.Gökbakar'ın son filmi Celal ile Ceren ise küfürsüz komedi iddiası ile yola çıkan ancak vasatı aşamayan bir komedi olarak dikkat çekiyor.Filmde Şahan Gökbakar'a başarılı oyuncu Ezgi Mola eşlik ediyor.

Filmde Celal'in,arkadaşının bekarlığa veda partisine gitmesi sonucu Ceren ile olan altı yıllık ilişkilerinin bitmesi ve ardından o olmadan yaşayamayacağını anlayan Celal'in Ceren'i geri kazanma mücadelesi konu ediliyor.
Bir komedi filmine göre biraz uzun bir süreye sahip olan filmin senaryosu vasatın üzerinde ancak yer yer Recep İvedik esintileri hissediliyor.Ayrıca filmde yapılan bazı gereksiz ve saçma bulduğum espriler de mevcut.Bunlar maalesef filmin kalitesini düşürüyor.

Only God Forgives (2013)


Sadece Tanrı Affeder
Bu yılki Cannes Film Festivali'nde gösterilen ve seyircilerden çok uç tepkiler alan Only God Forgives başarılı Danimarkalı yönetmen Nicolas Winding Refn'in son filmi.Bir önceki filmi Drive'da beraber çalıştığı Ryan Gosling de filmin ana karakterlerinden Julian'ı canlandırıyor.Filmde ayrıca ünlü İngiliz oyuncu Kristin Scott Thomas da yer alıyor.90 dakikada derdini anlatmaya çalışan Only God Forgives'i bir suç/intikam türünde bir film olarak değerlendirebiliriz.

Film işlediği bir suç yüzünden Bangkok'da sürgün hayatı yaşan Julian ile abisinin sahibi oldukları bir boks kulübü sahnesiyle açılıyor.Ardından küçük kızlara birlikle olmaya meraklı abisinin 14 yaşındaki bir genç kızı öldürmesi ve hemen ardından da kızın babası tarafından öldürülmesiyle hikaye yavaş yavaş büyük bir intikama dönüşüyor.Ve nitekim Julian'ın diğer oğlu Billy'i her zaman kayıran annesi de Bangkok'a gelip oğlundan abisinin intikamını almasını istiyor.Başka bir intikam da kendisini Bangkok sokaklarını temizlemeye adamış intikam meleği Chang'in olaylara dahil olmasıyla başlıyor.Ancak sıkıntılı senaryo filmi izlerken yönetmenin olağanüstü müzik çalışmaları,renk ve ışık kullanımı,kameraların duruş yerleriyle bir yerlere gelmeye çalışıyor.Maalesef ki etkileyici sahneleri de olsa film sonunda aklınızda bazı soru işaretleri kalıyor.