24 Ekim 2012 Çarşamba

Chernobyl Diaries (2012)

Çernobil Günlükleri
26 Nisan 1986'da tüm dünyayı binlerce yıl etkileyecek radyasyon felaketinin yaşandığı Çernobil kazasının izleri bugün hala silinebilmiş değil.Öyle ki Ukrayna'nın nüfusu 15 yılda 7 milyon kişi azalmış.Bu bir ülke için ne kadar kötü bir durum.Gelişmiş bir Avrupa ülkesinde doğum oranları %1'in altında bile olsa 15 yılda nüfusları en fazla 1-2 milyon azalma kaydeder.Ancak Ukrayna'nın durumu çok daha farklı ve zor.Bugün hayalet şehre dönen Pripyat o tarihlerde işçilerin yaşadığı bir şehirdi.Büyük tartışmalara sebep olan bu filmin de çekimleri Pripyat şehrinde yapıldı.Bilim insanlarına göre şehrin 900 yıl boyunca daha bu halde kalacağı öngörülüyor.Ancak tamamen radyoaktif partiküllerin yol olması için 48 bin yıl gibi çok uzun bir zamandan söz ediliyor!..

Chernobyl Diaries filmi ise olaylara bakış açısı daha değişik bir film.Film felaketin izlerini anlatmak yerine olayı daha basite indirgeyerek farklı bir bakış açısıyla yapılmış.Bu yönüyle film çok eleştiri alsa da ben bu tutumun yanlış olduğunu düşünüyorum.Elbette ki Çernobil faciasının etkilerini anlatan filmler çekilmeli.Ancak olayların üzerinden bu kadar yıl geçmesine karşın halen pek fazla değinilmemiş olması bu filmi yapanların sorunu değil.Paranormal Activity filminin yönetmeni olan ve diğer bölümlerin de yapımcılığını üstlenen Oren Peli olaylara farklı bir açıdan bakmış ve Paranormal Activity serisinden de örnekler sunmuş.

22 Ekim 2012 Pazartesi

Sağ Salim (2012)

Ersoy Güler'in yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendiğini Sağ Salim beklentilerimin üzerinde bir Türk komedisi.Malum son yıllarda komedi filmlerinde düşen kalite ve buna paralel giden gişe rakamları kaliteli filmleri görmemizi engelliyordu.Sağ Salim ise özgün senaryosu ile seyirciyi çoğu zaman güldürmeyi başaran bir film.Filmin başrollerinde Burçin Bildik,Fulya Zenginer ve Alper Saldırgan bulunuyor.

Filmde herşeyden çok sevdiği kamyonetiyle Sivas'a cenaze taşımak için yola çıkan Salim'in yoldaki birbirinden komik maceraları anlatıyor.Salim'in ölümden ve ölülerden çok korkması da hikayeyi daha komik kılıyor.Oldukça keyifli bulduğum senaryosuyla Sağ Salim görülmesi gereken Türk komedilerden birisi olarak sinemamızda yerini alıyor.Bu denli başarılı bir komedi filminin gişede 62 bin kişi tarafından izlenmesi bilindik bir sahnenin tekrarlanmasından ibaret,şaşırmamak lazım.

21 Ekim 2012 Pazar

Wrong Turn 5 (2012)

Korku Kapanı 5
2003'te başlayan Wrong Turn serisi hayatımıza gireli 9 yıl oluyor.Serinin ilk 2 filmini ayrı bir kefede tutarsak sonraki 3 filmde ciddi eksiklikler ve serinin artık bozulmaya başladığı izlenimleri göze çarpıyor.Gerçi Wrong Turn 4 filmi farklı mekanı ve sürükleyici özelliğiyle ortalama bir filmdi ancak Wrong Turn 3 ve bu son film ciddi anlamda vasatın altında kalan filmler.Serinin bu son filminde senaryonun dibe vurduğu çok açık bir şekilde görülürken yine de serinin o muhteşem öldürme sahneleriyle kendini kurtarmaya çalıştığını görmek bir nebze olsun bizi ekrana kitlemeyi başarıyor !

Mountain Man Festivali için West Virginia'ya gelen bir arkadaş topluluğunun bir adama çarpmaları sonucu ve arabalarında uyuşturucu madde bulunması sebebiyle polis nezaretinde gözaltına alınmalarıyla başlayan film daha sonra meşhur mutant yaratıklarımızın gençleri ve polisleri birer birer öldürmesiyle devam ediyor.Açıkçası filmi izlerken nerede o ikinci filmin yaratıcı senaryosu diye hayıflanmıyorum değil.Hatta senaryo o kadar klişe ki başından sonuna tahminlerin havada uçuştuğu bir film oluyor.Ancak senaryoyu daha da kötü yapan filmin ormanda geçmemesi.Çünkü Wrong Turn serisinin özü bu mekan.Sadece öldürme sahneleriyle başarılı olan filmde senaryoda merak uyandıran tek gelişme bu.

247°F (2011)

Gürcistan yapımı 247 F filmi 2011 yılında Amerikalı oyuncularla,ingilizce olarak çekilmiş bir korku filmidir.Tam anlamıyla korku türünü ana hatlarıyla  barındırmasa da psikolojik/gerilim olarak daha baskın bir şekilde kendini kabul ettirmeye çalışıyor film.Filmin çoğunluğunun tek mekanda geçmesi klostrofobisi olanlar için hali hazırda başarılı bir film olabilir.Ancak film genel anlamda seyirci üzerinde pek bir etki bırakamıyor !

Filmde denizden çıkıp sıcaklamak için saunaya giren Jenna,Ian ve Renee'nin arkadaşları Michael'ın onları yanlışlıkla kilitlemesiyle (!) saunada kalmaları ve hayatta kalma mücadelesi konu alınıyor.Senaryo gayet açık ve süprizleri olmadan sonuca bağlanıyor.Michael'in kapının önüne koyduğu merdivenden,Ian'ın ve Renee'nin kapıyı açmaya çalışırken yaptıkları hataları da filmin sonunda izliyoruz.Ortada bir katil yok sadece sarhoş bir gencin yaptıkları var.Senaryo işlenen tema adına özgün ancak çok ilgi çekici durmuyor çünkü klişelerle dolu sonuçlar    doğuruyor.Psikolojik/gerilim türünün özelliklerini de el verdiğince kullanmaları filme artı bir hava katıyor.

Filmin başrolünde Jenna karakteriyle Scout Taylor-Compton var.Kızımız her korku filminde olduğu üzere şüpheci,çeşitli sorunları olan ve asla pes etmeyen bir tipte.Doğal olarak sonucu tahmin edilebilen bir filmin sadece farklı bir oyuncusu.Diğer oyunculardan Ian karakteriyle Travis Van Winkle biraz daha performansıyla ortalamayı yakalayan ancak sonu kötü olan karakterlerden birini canlandırıyor.

Gürcü yönetmenler Levan Bakhia ve Beqa Jguburia ne yazık ki bu filmde pek başarıyı yakalayamıyorlar.Bir korku filmi için izlenebilecek bir film yapsalarda orjinal senaryo temasını klişelerle doldurup,kopupluklar içinde seyirciye sunmaları büyük handikap yaratıyor.Yine de Gürcü yönetmen Levan Bakhia ülkesini çektiği bu filmlerle iyi bir şekilde tanıttığını söyleyebiliriz.Biz hala dini motifli gereksiz korku filmlerden kurtulamamışken yanıbaşımızdaki Gürcistan başarılı olmasa da bu tarz filmler yapmayı başarıyor.

247 Fahrenhaytın 119.4 Celcius derece olduğunu da belirteyim.Eğer ben o odada 119 Celcius derecede kalmış olsam psikolojim bozulurdu kesinlikle.Film bu açıdan bakıldığında ilgiyi hakediyor ancak vasatın biraz üstünde bir film olarak hafızama kazınıyor.Korku sineması hayranları için alternatif filmlerden biri olarak göz önünde bulundurulabilir.

Film Değerlendirmesi: [4.8] [D]

19 Ekim 2012 Cuma

The Great Dictator (1940)


Büyük Diktatör
Sessiz sinemanın dev ismi Charles Chaplin'in elbette ki başarılı sesli filmleri de var.Bunlardan biri de The Great Dictator.Tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen The Great Dictator hiciv komedisi türünde,1940 yapımı bir film.Başta Hitler olmaz üzere Mussolini'yi de göndermelerle eleştiren film bugün bile hala güldürmeyi başaran çok önemli bir Charles Chaplin filmi !

Filmde Dictator Adenoid Hynkel'in ülkesini yeni bir savaşa sürüklediği zamanlarda,halkın üzerindeki baskıların artması,eşitsizliklerin,haksızlıkların,adaletsizliklerin boy gösterdiği bir ülkeye dönüşmesi anlatılıyor.Hynkel'e benzerliği ile dikkat çeken berber Jewish ise işinde gücünde bir savaş gazisi olmasına karşın peşlerine takılan askerlerden kurtulamaz ve sonunda çeşitli sürprizlerle karşılaşır.
Senaryonun başarılı olduğu bu film gülmek için oldukça ideal.Yer yer sessiz sinemanın etkilerinin de görüldüğü filmde çok başarılı sahneler de var.Örneğin; Macar dansı müziği eşliğinde berberin müşterisini tıraş ettiği sahne benim için unutulmaz sahnelerin başında geliyor.Yine Hynkel'in balonun üzerine çizilen dünya haritasıyla oynadığı sahne de aynı mükemmellikle en beğendiğim sahnelerden.

Tabii bu sahnelerin muhteşem olmasındaki en büyük sebeb Charles Chaplin.Kendisinin izlediğim ilk filmi olması sebebiyle daha önceleri videolardan takip ettiğim bu büyük usta gerçekten filmde döktürüyor.5 Oscar adaylığı alan filmde Chaplin de adaylığı kapmış ancak ödülü alamamış.Yine de sinema tarihinin en önemli işlerinden birine imza attığı yadsınamaz.

Aynı zamanda senaryosunu da yazıp,yönettiği filmde Charles Chaplin amacını final sahnesinde çok güzel bir şekilde özetliyor aslında.Savaşın olmadığı,eşitliğin,özgürlüğün olduğu bir ülke istediğini vurguluyor.Chaplin filmde Alman diktatörü Adolf Hitler'i ve İtalyan Mussolini'yi epey eleştirip,rezil de ediyor.Özellikle Adolf Hitler rolünde çok başarılı bir performans ortaya koyuyor Chaplin.

Buram buram Charles Chaplin sinemasının en güzel yemeklerinin pişirildiği bir film izlemek istiyorsanız The Great Dictator bunun en güzel örneklerinden.8.5'lik İMDb puanıyla da göz kamaştıran film kesinlikle görülmesi gereken filmleri başında geliyor.

Film Değerlendirmesi [B] [7.2]

Oscar Sohbetleri 2013 (1)

Ve 2013 Oscar heyecanı başladı.Sundance,Toronto,Venedik ve Cannes film festivali derken birçok film görücüye çıktı.Her yıl yarışların kıran kırana geçtiği Oscar'da bu yıl iddialı birçok film bulunuyor.Herkesin tahminleri var elbet.Bende kendi tahminlerimi her cuma günü buradan duyuracağım.Oscar yarışında an itibariyle öne çıkan filmler:Silver Linings Playbook,The Master,Lincoln,Les Miserables,Argo ve Life of Pi.Gelelim erken Oscar tahminlerine...





<<<En İyi Film


Bu yıl en iyi film dalı epey tahmini zor olabilir.''Silver Linings Playbook'' herşeye rağmen rakiplerinin bir adım önünde.''Argo'' ve ''Les Miserables'' filmleri de şansı yükse diğer filmler gözüküyor.Spielberg'ün ''Lincoln'' filmi de ödül için yüksek şansı bulunanlardan.Usta yönetmen Ang Lee'nin ''Life of Pi''sinin adaylık için yüksek şansı ancak ödül için pek şansı olmadığını düşünüyorum.Zira akademi 3D filmlere karşı pek sıcakkanlı değil.Amerikan milliyetçisi Kathryn Bigelow'un son filmi ''Zero Dark Thirty'' fragmanı bile ipucu vermekten uzak kapalı kutu filmlerden birisi.Şayet Zero Dark Thirty başarılı çıkarsa bu kategorinin en büyük favorisi haline gelebilir.Anderson'ın ''The Master''ı ise bu dalda adaylıkla yetinecek gibi duruyor.Ödül için fazla favori değil.''Moonrise Kingdom'',''Beasts of the Southern Wild'' ve ''The Hobbit:Unexpected Journey'' filmleri de adaylık için şansı olan filmler.


Top-5 Listem

1)Silver Linings Playbook
2)Les Miserables
3)Argo
4)Zero Dark Thirty
5)Lincoln

Olası sürpriz ataklar:Life of Pi ve Beasts of the Southern Wild

<<<En İyi Yönetmen

Bu yıl en zorlu yarış sanki burada olacak gibi.Les Miserables ile çok ciddi bir projeye imza atan Tom Hooper projenin beklentileri karşılaması halinde tek favori haline gelebilir çünkü yaptığı film bir müzikal.Silver Linings Playbook ile David O.Russell ödülün favorilerinden birisi ancak rakipleri de zorlu.Steven Spielberg ve Kahtryn Bigelow'da adaylık için garanti isimleri gibi duruyor ancak ödülü almaları biraz daha zor.Ang Lee ve Ben Affleck ikilisi de adaylık ihtimali olan yönetmenler ancak ödül şansı şuan için yok bence.Michael Haneke ve Paul Thomas Anderson adaylık beklediğim diğer isimlerden.Yılların emektarı Haneke adaylıkta biraz daha şanslı.

Top-5 Listem

1)Tom Hooper / Les Miserables
2)David O.Russel / Silver Linings Playbook
3)Steven Spielberg /Lincoln
4)Michael Haneke / Amour
5)Kathryn Bigelow / Zero Dark Thirty

Olası sürpriz ataklar:Ben Affleck/ Argo ve Paul Thomas Anderson/The Master


<<<En İyi Kadın Oyuncu

İki yıl önce sürpriz bir şekilde bu dalda aday olmayı başaran genç yıldız Jennifer Lawrence bu yıl adaylığını şimdiden garantiledi diyebiliriz.Hatta Lawrence ödül için en güçlü aday durumunda.Adaylığına kesin gözüyle bakılan Keira Knightley bence ne zaman tarihi filmlerde rol almayı bırakırsa o zaman Oscar heykelciğine kavuşacak gibi.Ancak yine de şansı fena değil.Beasts of the Southern Wild'in küçük yıldızı Quvenzhane Wallis de adaylık elde edebilecek isimlerden ancak yaşı sebebiyle ödüle uzak kalıyor.Naomi Watts ise The Impossible filminin türü sebebiyle Akademi'yi kendine hayran bırakabilir.Yılın en merak edilen performanslarından biri kesinlikle.Mary Elizabeth Winstead ise Smashed filmiyle adaylığa yakın isimlerden.Ödülü genelde Amerikan yapımı filmlerde rol alan oyunculara veren Akademi Emmanuelle Riva ile Amour'u,Marion Cotillard ile Rust &Bone filmlerini görmezden gelebilir!

Top-5 Listem

1)Jennifer Lawrence / Silver Linings Playbook
2)Naomi Watts / The Impossible
3)Mary Elizabetj Winstead / Smashed
4)Keira Knightley / Anna Karenina
5)Quvenzhane Wallis / Beasts of the Southern Wild

Sürpriz ataklar:Marion Cotillard / Rust &Bone ve Emmanuelle Riva / Amour

<<<En İyi Erkek Oyuncu

John Hawkes/The Sessions
Bu yıl kariyerinin altın çağını yaşayan Bradley Cooper ismini duymayan yok.Ancak Cooper'ı daha çok kalitesiz filmlerde ve kötü performanslarla hatırlıyoruz ama bu yıl ezberler bozuluyor gibi.Silver Linings Playbook ve The Place Beyond the Pines filmleriyle Oscar adaylığı alması beklenen Cooper büyük ihtimal Silver Linings Playbook filmiyle aday olacaktır ancak ödülü şansı yüksek değil.The Sessions ile John Hawkes ve Lincoln ile Daniel Day Lewis ödülün en büyük iki favorisi.Joaquin Phoenix ise bu ikiliyi en fazla zorlayacak isim gibi duruyor.Usta oyuncu Anthony Hopkins,Hitchcock filmindeki performansıyla adaylık kategorisinden görmemiz muhtemel.Hyde Park on Hudson ile Bill Murray alternatifler arasında.

Top-5 Listem

1)John Hawkes / The Sessions
2)Daniel Day Lewis / Lincoln
3)Joaquın Phoenix / The Master
4)Bradley Cooper / Silver Linings Playbook
5)Bill Murray / Hyde Park on Hudson

Sürpriz ataklar:Athony Hopkins / Hitchcock ve Jean Louis Trintignant /Amour

<<<En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu

Amy Adams/The Master
Artık ilk Oscar heykelciğini almasını beklediğim Anne Hathaway bakalım Les Miserables filmiyle nasıl bir performans sergileyecek.Hathaway'in adaylık şansı yüksek görünüyor.3 Oscar adaylığı alan Amy Adams'ın da 4.adaylığı geliyor gibi.Hatta bu kategorinin şuan için bir adım önce olanı gibi duruyor.The Sessions filmiyle Helen Hunt bir adaylık alabilir ancak ödül şansı şuan için pek yok.Hunt'ın En İyi Kadın Oyuncu Oscar ödülü sahibi olduğunu da ekleyelim.Sally Field Lincoln ile Nicole Kidman ise The Paperboy ile adaylık alabilecek diğer isimler.Benim sürpriz olarak beklediğim isim ise Vanessa Redgrave /Song For Marion.

Top-5 Listem

1)Amy Adams / The Master
2)Anne Hathaway / Les Miserables
3)Vanessa Redgrave / Song For Marion
4)Helen Hunt / The Sessions
5)Nicole Kidman / The Paperboy

Sürpriz Ataklar:Sally Field / Lincoln ve Jessica Chastain /Zero Dark Thirty

<<<En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu

Philip Seymour Hoffman/The Master
Bana göre sonucu şimdiden belli tek ana kategori bu.Philip Seymour Hoffman /The Master ile ödüle en yakın isim hatta ödülü alacak isim.Hoffman'ın şuan için rakibi yok ancak Robert De Niro /Silver Linings Playbook ile Alan Arkin / Argo ile rakibine en yakın isimler.Leonardo DiCaprio /Django Unchained filmiyle adaylık alması muhtemel ancak daha kuvvetli bir şekilde aday olmasını beklediğim isimler Russell Crowe/Les Miserables ve Tommy Lee Jones/Lincoln.John Jusack / The Paperboy ile sürpriz yapabilir.

Top-5 Listem


1)Philip Seymour Hoffman / The Master
2)Robert De Niro / Silver Linings Playbook
3)Alan Arkin / Argo
4)Tommy Lee Jones / Lincoln
5)Russell Crowe /Les Miserables

Sürpriz Ataklar:John Jusack / The Paperboy ile Leonardo DiCaprio/Django Unchained


Not:2.Hafta Oscar Sohbetlerinde ''En İyi Film'' kategorisinin son durumuna göz atacağım.Ayrıca ''En İyi Özgün Senaryo'',''En İyi Uyarlama Senaryo'' ve ''Yabancı Dilde En İyi Film'' kategorilerinde tahminlerimi açıklayacağım.

Mixed Kebab (2012)

Karışık Kebab
Çekimleri Türkiye ve Belçika'da gerçekleştirilen ve Türk oyuncularında yer aldığı bir Belçika filmi Mixed Kebab.95 dakikalık filmin başrollerinde Cem Akkanat ve Simon Van Buyten bulunuyor.Eşcinsellik teması üzerinde duran filmde Türkler'de eleştiriliyor!Genel hatlarıyla film vasatın üstüne pek çıkamadığı gibi finaliyle de seyircinin gönlünü kazanamıyor.

Filmde kuzeniyle Elif'le evlenmek üzere olan eşcinsel İbrahim ile erkek arkadaşı Kevin'ın aşk hikayesi anlatılıyor kısaca.Ailesinin eşcinsel olması sebebiyle İbrahim'i kabullenmemesi Türk insanının aslında olaya bakışını özetliyor.Kevin'ın annesinin eşcinsel olayını normal karşılaması da Belçikalılar'ın olaya bakışını özetliyor.Senaryo anlamında birtakım şeyler anlatma çabasındaki film ne yazık ki amacına ulaşamıyor görüntüsünde.Filmde Türkler'in alttan alttan eleştirildiğini ve hatta hakarete uğradıklarını da görebiliyoruz.İbrahim'in, dini örgüte üye olan kardeşi Furkan ile ilişkisinde de Müslümanlığın olaylara bakış açısı da anlatılıyor filmde.Ve finalinde yapılan tercih hatası bence seyirciden olumsuz tepki almak için bir neden.

Film başarısız senaryosuna başrol oyuncuları hariç vasat performanslarla olumsuz tepkiler almaya devam ediyor.İbrahim karakteriyle Cem Akkanat'ın performansı fena değil.Aynı şekilde partneri Simon Van Buyten de ortalamaya yakın oyuculuğuyla kendini izletmeyi başarıyor.Elif karakteriyle Gamze Tazim, rolünde inandırıcı değil;rolünün hakkını veremiyor.Diğer oyuncular da genel olarak vasatın altında kalıyor.

Türk ailenin ve Müslümanlığın eşcinselliğe bakışını anlatmaya çalışan yönetmen bunu kısmen başaramıyor.Türkler'i eleştiren ve Türkiye'de çekimlerini yaptığı yerde Türkiye'yi kötü yönde tanıtan yönetmen seyirciden de gereken desteği alamıyor.Yönetmen Guy Lee Thys filmde ayrıca Belçika polisinin ırk,renk ayrımına da öz eleştiri yapıyor.

Genel hatlarıyla eleştirel ve belirli bir bakış çerçevesinde işlenen Mixed Kebab vasatın üzerine çıkamayan bir film.Belçika'da şubat ayında gösterime giren film $100 bin hasılat yapmayı başarmış.Belçika sinemasını takip edenlere veya Türk ailesinin eşcinselliğe bakışını görmek isteyenlere önerilir.

Film Değerlendirmesi: [D] [4.9]

16 Ekim 2012 Salı

Sinema ve Televizyon Dünyasından Son Haberler

09-16 Ekim / Son Haberler

<<Eve Düşen Yıldırım 2.sezonuna erken veda etti.İlk sezonunda 16 bölüm süren dizi 22.bölümüyle dün gece final yaptı.

<<The Vampire Diaries'ın 4.sezon 1.bölümü yayınlandı.

<<The Master filminin gösterim tarihi 09 Kasım tarihine alındı.

<<Usta oyuncu Erol Günaydın 79 yaşında aramızdan ayrıldı.

<<433 salonda gösterime giren Uzun Yol haftasonu 90.487 kişi tarafından izlendi.

<<Sinan Çetin,Çanakkale Çocukları filminden zarar ettiğini söyledi.

<<Paranormal Activity 4 filmi  19 Ekim tarihinde ülkemizde gösterime giriyor.

<<The Woman in Black filminin devamında yönetmen koltuğunda Tom Harper oturacak.

<<Kanal D Veda dizisinin biteceği yönündeki haberleri yalanladı.Dizi perşembe günleri yayınlanmaya devam edecek.

<<Oscar'a 71 yabancı film başvurdu.Türkiye'nin adayı ise Ateşin Düştüğü Yer filmi oldu.

Farklı Dünya 1.Yaşında !


Vay be ! Bu blogu açtığımdan bu kadar yazarmıyım diye düşünürken 1 yılda kendimi aşmışım.Yazmayı seven biri olmama rağmen bu kadar yazı yazacağımı bende tahmin etmiyordum.Aslında amacım eleştiri konusunda kendimi geliştirip,fikirlerimi duyurmak iken 1 yılı buldu bu olay ve aslında iyi de oldu.Kendi yağıyla kavrulan blogumu okuyanlara ve takip edenlere sonsuz teşekkürler...



1 yılda  tam 107 yazı yazmışız.Bu iyi ancak yeterli bir rakam değil elbet.Ancak ileride daha fazla yazı yazacağıma şüphem yok.Başlangıçta ''Sinema'' üzerine yazmaya başladığım yazıların temasından sapma yok.Sadece ''Televizyon Dizileri'' bölümünü de alt kategori olarak ekledim ve izlediğim dizilerin sezon günlüklerini buraya da aktarıyorum.

<<Gelelim 2.yılımızda neler yapacağımıza.Yine kendi yağımızda kavrulmaya devam edeceğiz ama blogun daha fazla kişi tarafından okunur hala gelmesi konusunda çalışmalarım sürecek.:)

Bu yıl ayrıca ''Oscar Günlükleri'' adında alt bir tema da eklemeyi düşünüyorum.Her cuma günü Oscar Günlükleri blogda yerini alacak.Ayrıca blogda ara ara yer verdiğim sinema filmleri hakkında (vizyon tarihleri vb.) bilgileri de bu yıl fazlalaştırmayı düşünüyorum ki okurlarımız son gelişmelerden haberdar olsun.

<<Bu yıl ayrıca blogumda hikaye yayınlamak istiyorum.Peki bu nasıl olacak ?Hikaye henüz türü belirlenmemiş olmasına karşım yayın planı olarak yeni yılı uygun görüyorum.Hikayenin kaç bölüm süreceği hakkında şuanda herhangi bir bilgi vermem doğru olmaz ancak ilerleyen zamanlarda bu konu ile ilgili de gerekli bilgileri vereceğim. 

<<Ve yeni yılın son süprizi de aylık olarak yayınlamayı düşündüğüm ''Sinemaya Hayat Verenler'' teması adı altında sinemaya hayat veren oyuncuların,yönetmenlerin ve müzisyenlerin hayat hikayeleri hakkında keyifli bir yazı hazırlamak istiyorum.

Bunların hepsini yapmak kolay değil tabi ama yazmaktan keyif alan biri olarak Farklı Dünya'da yapmaya çalışacağım bunları.



Farklı Dünya Editörü Faruk Aydın 




14 Ekim 2012 Pazar

Io sono I'amore (2009)

Başrolünde Tilda Swinton'ın yer aldığı Io sono I'amore çarpıcı bir İtalyan filmi.2009 yapımı film Altın Küre Ödülleri'ne Yabancı Dilde En İyi Film dalında aday olurken,Akademi Ödülleri'ne de En İyi Kostüm dalında aday olmayı başarmıştır.Zengin bir ailenin içinde yer alan bir kadının kendini tanıma ve aşkının peşinden koşma mücadelesini anlatan Io sono I'amore son yılların başarılı İtalyan filmlerinden biri olarak dikkat çekiyor.

Filmde zengin bir olan Recchiler'in yeni halefleri olan eşi Tancredi ve oğlu Edoardo'nun işlerinin yoğunluğu ve  kızı Betta'nın yurtdışında yaşamasından dolayı kendini yanlız hisseden Emma'nın kendini tanıma ve başka bir adama aşık olmasıyla sarsılan hayatı konu alınıyor.Ağır ilerleyen filmi iki bölüme ayıracak olursak ilk bölümde Emma kendini tanımaya çalışıyor.Kendisini aileden biri olarak görmeyen,eğlencelere,sohbetlere katılmayı tercih etmeyen Emma Rusya'dan gelmeden önceki adınu dahi hatırlayamıyor.Daha sonra karşısına çıkan oğlunun arkadaşı Antonio ile tutkulu bir aşk yaşıyor ve aşkının peşinden gidiyor.Bana göre oldukça ağır ilerleyen filmin senaryosu başarılı işlenirken finaline doğru şaşırtmayı da başarıyor.Ve finalinde artan müzikle birlikte seyirciye son darbe geliyor.

13 Ekim 2012 Cumartesi

Goodfellas (1990)

90'lı yılların ünlü yapımlarını Farklı Dünya'da yazmaya devam ediyorum.Sırada türüne yabancı olduğum ''gangster'' filmi Goodfellas var.Efsane yönetmen Martin Scorsese'in başyapıtlarından biri kabul edilen Goodfellas uzunca süresine rağmen ve türün yabancılarına bile kendini izlettirmeyi başaran,başarılı bir Scorsese filmi.6 dalda Oscar adaylığından 1 tanesini kazanmayı başaran Goodfellas türünün takipçileri için ''başyapıt'' filmlerden biri.

Gerçek bir hikayeye dayan film Henry Hill'in gençlik döneminden başlayarak 1980'li yıllara kadar gidiyor.Filmde Henry Hill'in yaptığı soygun işlerini,kazandığı para,itibar ve dostlukları çarpıcı bir şekilde izliyoruz.Goodfellas lakaplı Henry,Tommy ve Jimmy'nin gangsterlik hikayesi filmin ana temasını oluşturuyor.Asıl kahramanımız Henry ile karısı Karen da filmi bize anlatıyor.Filmdeki karakterleri tek tek tanıtıyorlar ve ortam hakkında bilgi veriyorlar.Yaptıkları işlerden,kazandıkları paraların nereden geldiğini ve tüm zamanların en büyük soygunlarından birine filmde tanıklık ediyoruz.Goodfellas'ın hikayesi türün bağımlıları için çok iyi gözüküyor.Benim içinse ideal bir film hikayesi diyebilirim.

9 Ekim 2012 Salı

Braveheart (1995)

Hollywood'un bana göre 1990'lı yıllarda 2.altın çağını yaşadığını söyleyebilirim.Başta Titanic olmak üzere birçok başyapıtın da bu dönemde çıktığını düşünüyorum.Braveheart da aynı şekilde 90'lı yıllara damgasını vuran önemli filmlerden.Yönetmenliğini Mel Gibson'ın yaptığı senaryosunu da Randall Wallece'ın yazdığı Braveheart çok önemli bir özgürlük filmi aslında.Aşkı için başlattığı isyanın kısa sürede İskoçya'nın bağımsızlık savaşına dönüşen William Wallece'ın ve tüm İskoçlar'ın özgürlük hikayesini anlatan bir film Braveheart.

Filmde karısının İngilizler tarafından öldürülmesiyle onlara karşı bir isyan baştan William Wallece'ın bu isyanının daha sonra İskoçlar'ın İngiltere Krallığı'na olan bağımsızlık savaşına dönüşmesi konu alınıyor.700 yılı aşkın bir süre önce yapılan bu mücadeleye karşın bugün İskoçya'nın halen Birleşik Krallığa bağlı bir devlet olduğunu da hatırlatayım.Filmin senaryosunu yazan Randall Wallece atalarının hikayesini etkili bir biçimde anlatıyor.Filmde müzikler halinde çoğu sahnede duygulanmamak mümkün değil.Senaryoyu destekleyecek her şey tam oturtulduğu için senaryoyu beğenmemeniz pek mümkün olmuyor.

7 Ekim 2012 Pazar

To Rome with Love (2012)

77 yaşında ve sürekli yeni şeyler üreten bir yönetmen düşünün ya da sadece Woody Allen'ı canlandırın kafanızda.Eminim ne kadar zeki biri olduğu ilk aklınıza gelen ifadedir.Wood Allen son filmi To Rome with Love ile Oscar radarına giremeyecek de olsa bu yılı da boş geçmeyerek hala üretiyorum mesajını veriyor.Henüz geçen sene Midnight in Paris filminin muhteşem senaryosuyla Oscar alan yönetmen bu sefer Roma sokaklarında bizleri Romalılarla tanıştırıyor.Kadrosunda ünlü oyuncuları barındıran ve Allen'ın da oyunculardan biri olduğu To Rome with Love orta şekerli bir Allen filmi.

Filmde Allen 4 farklı hikayeye değiniyor.İlkinde Amerikalı ve Romalı iki gencin tanışıp evlenmesi, ailelerinin tanışmaya gelmesi ve sonrasında yaşananlar;diğer hikayede kasabadan Roma'ya yerleşmeye karar vermiş olan genç bir çiftin akrabalarıyla tanışması,üçüncü hikayede aniden ünlü olan Romalı bir adam ve dördüncü hikayede ise iki kız arasında kalan bir Amerikalı mimar konu alınıyor.Allen filmde Roma insanına taş atmayı da ihmal etmiyor.Roma'nın çapkın erkekleri,İtalyanlar'ın televizyon bağımlılığı sayesinde ünlü olan insanları,İtalyan hayat kadınıyla İtalyanları topa tutuyor adeta.Alec Baldwin'in olduğu sahnelerde de biraz ırkçılık göze çarpıyor sanki.Genel olarak yaratıcı bir hikaye ama Allen'ın şaşırtan hikayelerinden biri.Çünkü Midnight in Paris ve Vicky,Cristina Barcelona filmlerini izleyen biri olarak biraz şaşırdım.