25 Şubat 2013 Pazartesi

85.Akademi Ödülleri'nin Ardından...

Bir yıl daha iyisiyle kötüsüyle geride kaldı.Bu yıl oldukça tartışmaya açık bir yılın yaşandığı da başka bir gerçek.Amerikalılar'ın haklı olarak kendilerini övdükleri filmleriyle dolu bir yılı geride bıraktık.Benden elimden geldiğince töreni yorumlamak istiyorum.Haydi başlayalım...

+Törenin sunucusu bu yıl genç bir isimdi.Seth MacFarlane...Her yıl yapılan eleştirileri bir kenara bırakıp ben her zaman törenin sunucularını beğenmiş biriyim.Benim açımdan pek sorun değil yani esprik yapıp yapmaması.Benim orada beklediğim şey ödüllerin açıklanması.Bu yıl biraz fazla uzun olsa da,biraz sıkılsam da beklenildiği üzere iyi bir tören izlediğimizi düşünüyorum en azından benim fikrim bu.

+Bu yıl tarihi bir yıl oldu aslında.Çünkü 2005 yılının bir tekrarını yaşadık sanki.O yıl büyük ödül dışında,senaryo ve kurgu ödülünü de kazanan Crash geceden sadece 3 ödülle dönebilmişti.Açıkçası ben büyük ödülü alan bir filmin sadece 3 ödülle dönmesinden yana değilim.Bir kaç tane daha ödül verilmesini daha doğru buluyorum.Zaten bu yıl üst düzey fazla bir film izlemedik.Bazıları aday bile olamadı zaten.(Cloud Atlas,Prometheus)

+Gelelim bu yıl ki Argo'ya.Büyük ödül beklenildiği gibi Argo'ya gitti.Argo ayrıca senaryo ve kurgu ödüllerinin de sahibi olmayı başardı.Büyük ödülü Michelle Obama'nın açıklaması dışında pek rahatsız olmadım ancak Argo'nun ödülü hak etmediğini söylemeliyim.

+En iyi yönetmen ödülü aslında sürpriz oldu benim için.Başından beri Ang Lee'yi desteklediğimi herkes bilir.Ancak 2010 yılında Cameron'a ödülü vermeyenler Lee'ye de vermezler diye düşündüm.Neyse ki Akademi 3 yıl önce ki hatasını telafi etmeyi başardı bence.Bu arada bir ilginç not daha aktarayım.Ang Lee ilk yönetmenlik ödülünü Crash'ın senesinde almıştı.Yani Lee yine yönetmen ödülü alıp büyük ödülü kaçıran isim oldu.Olsun hem 2005 hem de bu yıl aynı kategoride yarıştığı Spielberg'ü geçmeyi bildi Lee.Çok mutluyum,daha ne olsun.:)

+En iyi kadın oyuncu ödülü ise bu yıl tam bir fiyaskoydu.Chastain ve Riva'nın hak ettiği ödülün Lawrence'a gitmesini epey yadırgadım.Eğer Chastain'in filmi Zero Dark Thirty ağır eleştiriler almasa,Riva da bir Hollywood filminde bu performansı sergileseydi Lawrence'ın hiç şansı yoktu.Popülerliğinin etkilerini de dün bir kez daha görmüş olduk.

+Silver Linings Playbook'un gereksiz kampanyaları nihayet sonuç vermedi.8 daldan sadece bir ödülle evlerine dönmeleri çok iyi oldu.Benim huyumdur filmi beğensem de ödülü hak etmiyorsa mutlaka eleştiririm.:)

+Yardımcı erkek oyuncu kategorisinde Christoph Waltz ikinci adaylığında ikinci ödülünü alması da gecenin ayrı bir rekoru aslında.Kolay değil 2 adaylık ve 2 ödül!Tek kelimeyle harika!

+Orjinal senaryoda Django gayet iyi olmasına rağmen bir umut hep Amour'u bekledim ama olmadı.Uyarlama senaryo da aslında uyarlanamaz denilen Life of Pi'nin olmalıydı.Böylelikle birçok ödül alan bir filmin senaryosuyla da ödül almasına tarihi bir tanıklık edebilirdik.

+Les Miserables'ın makyaj ödülünü almasını da pek anlayamadık doğrusu.Hobbit'ten iyi bir makyaj yoktu bu o aday listesinde.Tabii aday edilmeyen Cloud Atlas'ın makyajlarını da unutmayalım!

+Gecenin en büyük sürprizi aslında Prodüksiyon Tasarımı ödülünün Lincoln'a gitmesi oldu.Açıkçası ben Anna Karenina'yı bekliyordum.

+Gecenin en şık kadını ise Jessica Chastain'di bence.Naomi Watts ve Halle Berry'de gecenin en güzel giyinen bayanlarıydı.Lawrence iki yıl önceki görüntüsünü arattı bence.Bunu da söylemeden geçmeyeyim.

Bu gecede benim için kazanan 4 ödülle Life of Pi ve 2 ödülle Django Unchained olmuştur.Gerisi pek de önemli değil.Bir sonraki sene görüşmez üzere...

20 Şubat 2013 Çarşamba

En Kongelig Affære (A Royal Affair) (2012)

Yasak Aşk
Her zaman söylediğim gibi Avrupa sineması daima benim için Hollywood'dan önce gelir.Çünkü son yıllarda popülaritesini yitiren Hollywood artık orjinal projeler üretemiyor.Ancak 30'dan fazla Avrupa ülkesinden oluşan koskoca Avrupa sineması her yıl inanılmaz filmler yapıyor.Sözü getirmeye çalıştığım nokta ise Avrupa sinemasının kilit ülkelerinden Danimarka.İki yıl önce ''Hævnen'' filmi ile en iyi yabancı film Oscar ödülü alan Danimarka sineması her yıl önemli projelere imza atıyor.Bu yılki Oscar adayları olan En Kongelig Affære tamamen Danimarkalılar'a hitap eden bir proje!..

Pek fazla bana hitap etmese de film ele aldığını düşündüğümüz yasak aşk hikayesini fazla ön plana çıkarmadan dönemin sorunlarına da değiniyor.Filmde,İngiliz kraliyet ailesinden Danimarka kralı 7.Christian ile evlenmeye gelen Caroline ve kralın doktoru Johann Friedrich'in yasak ilişkileri fazla ön plana çıkmadan anlatılıyor.Asıl ön plana çıkan ise başarıyla yansıttıklarını düşündüğüm Danimarka ile tüm Avrupa'yı baştan aşağı etkileyen Aydınlanma dönemi ve ülkeye getirdikleri.Aşk kısmından ziyade bir tarihçi olarak ilgimi çeken kısmın kesinlikle Aydınlanma dönemindeki Danimarka Krallığı'nın dönem ile olan ilişkisi olduğunu da belirteyim.

15 Şubat 2013 Cuma

Blancanieves (2012)

Blancanieves
İspanya'nın bu yılki Oscar adayı olan Blancanieves geçen yıl en iyi film ödülünü kazanan The Artist'in izinden giden sessiz bir film.İspanyol yönetmen Pablo Berger'in Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalından İspanyol kültürüne uyarlanan film kesinlikle ilgiyi hak ediyor.Her bakımdan şaşırtıcı bir Pamuk Prenses masalı izletmek isteyen yönetmen bunu da başarıyor...

Film az evvel yazdığım gibi Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalının İspanyol kültürüne uyarlanmış hali.Bir de sessiz hali.Bildiğimiz masalın bu uyarlamasında,baba yani kral matadorluk yapmakta ve çok zengin.Bir gün boğa kazası sonucu felç kalmakta ve o sırada doğum yapan eşinin ölmesi üzerine kötü kalpli bir hemşire ile evlenmektedir.Blancanieves yada Pamuk Prenses ise yıllar sonra gördüğü babası tarafından matadorluk eğitimi almaktadır.Bunu gören kötü kalpli üvey annesi de onu öldürtmeye karar verir.Yine bildiğimiz gibi ölümden kurtulan Pamuk Prenses,altı tane cücenin evine sığınır.Evet yanlış duymadınız altı tane cüce.O andan itibarense filmin adı Blancanieves ve Altı Cüceler adını alıyor ve film şaşırtıcı bir finalle noktalanıyor.

11 Şubat 2013 Pazartesi

Tepenin Ardı (2012)

Tepenin Ardı
2012'nin en iyi Türk filmlerinden biri olarak gösterilen ve 45.SİYAD Ödülleri'nden En İyi Film,En İyi Senaryo ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülleriyle dönen Tepenin Ardı ayrıca Berlin Film Festivali'nden iki,Uluslararası İstanbul Film Festivali'nden de iki ödül almayı başardı.Yönetmenliğini Emin Alper'in yaptığı film ayrıca Emin Alper'in de ilk uzun metrajı.''Erkeklik'' kültürünü ele alan filmin senaristi de Emin Alper!..

Filmde beş tane erkek karakteri ''erkeklik'' kültürü üzerinden inceleniyor.Birinci erkek Faik Bey'in küçük torunu Caner.Silahlara merakı olan Caner'in filmde erkek olma mücadelesini izliyoruz.Erkekliğin en büyük göstergesi haline gelen silah kullanmak filmde Caner'in de en büyük isteği.Ayrıca Caner'i filmde rakı içerken ve abisine göz kulak olurken sergilediği davranışlarda erkek olma mücadelesini rahatlıkla görebiliyoruz.İkinci erkek olan Faik Bey'in büyük torunu Zafer,en büyük erkeklik görevlerinden birini tamamladığını ve psikolojisinin hala bozuk olduğunu görüyoruz.Zafer karakterini de askerlik üzerinden ele alan film üçüncü erkek olan babalarını da daha farklı bir yönden ele alıyor.Eşini mutlu edemediğini düşünen Nusret'in aynı zamanda babası Faik Bey tarafından gördüğü muamele onun, babasının yanında çalışan Mehmet'in karısına göz dikmesiyle ve kadınla zorla ilişkiye girmesiyle sonuçlanıyor.Bu şekilde erkekliğini geri kazandığını düşünüyor Nusret...

10 Şubat 2013 Pazar

Mama (2013)

Anne
Ve geldik 2013 filmlerine.Henüz 2012 filmleri bitmeden bu yılın filmlerine de başlayayım istedim.Tabi bu yılın filmleri asıl mart ayından sonra vizyona gireceği için fazla heyecan yapmaya gerek yok.Don't Be Afraid of the Dark filmiyle korku sinemasına yönelen ünlü yapımcı,senarist ve yönetmen Guillermo del Toro,bu kez Mama ile karşımızda.2010 yapımı Don't Be Afraid of the Dark filmiyle başlattığı değişik ''varlıklarla'' film çekme tekniği Mama'da da mevcut.Mama her ne kadar ortalama bir film de olsa izlenmeyi hak ediyor!..

Film hikayesini Andres Muschietti'nin 2008'de çektiği bir kısa filmden alıyor.Yaklaşık 3 dakikalık kısa filmi başarılı bir şekilde 100 dakikaya taşımak kolay değil.Filmde babalarıyla birlikte ormanda bir kulübeye sığınan iki küçük kız kardeşin babalarının ölmesi sonucu 5 yıl kaldıkları kulübeden bulunup amcalarının yanına yerleşmesi ve sonrasında yaşanan gerilim dolu anlar konu ediliyor.Ancak kızların kulübede Mama adını verdikleri bir hayalet tarafından büyütülmesi ve daha sonrasında bulunduklarında insan hareketlerinden uzaklaşan kızların, yeni aile bireylerine yaklaşımları filmi daha ilgi çekici bir hale getiriyor.Ve bir de olayları araştıran doktor var filmde.Hikayenin açığa kavuşmasını da doktor sağlıyor aslında.Senaryo çok başarılı olmasa da daha doğrusu istediğim gerilimi alamasam da filmin sürükleyici havası bu eksiği biraz olsun kapatıyor.

9 Şubat 2013 Cumartesi

Hope Springs (2012)

Aşk Yeniden
Kadrosunda Merly Streep ve Tommy Lee Jones gibi Akademi ödüllü oyuncuları barındıran Hope Springs,orta yaş evli çiftlerin evlilik sorunları üzerine değinen,bunu yaparken de ara sıra güldüren ve  duygusallaştıran bir film.Yönetmenliğini yine Akademi ödüllü David Frankel'in yaptığı filmin senaryosuna Vanessa Taylor imza atıyor.Klişelerle dolu olsa da keyifli bir 100 dk vaat eden Hope Springs türün takipçileri için ideal bir film.

Film,evliliklerinde 31 yılı geride bırakmış Kay ve Arnold'ın artık sıradanlaşan ilişkileri için Kay'in önerisiyle gittikleri evlilik terapistinde yaşananlar ve sonrası anlatılıyor.Hikaye oldukça güzel aslında.Ara ara klişelerden yararlansa da oyuncuların performansıyla izlenebilir bir hal alan senaryo orta şeker bir güce sahip.


7 Şubat 2013 Perşembe

Zero Dark Thirty (2012)

Zero Dark Thirty
Gece yarısından sonraki ilk yarım saati simgeleyen askeri bir terim olan Zero Dark Thirty yılın en çok merak edilen filmleri arasındaydı.Aralıkta başlayan ödül sezonuna da hızlı bir giriş yapan film eleştirmen gruplarının çoğundan en iyi film ve yönetmen ödülleri başta olmak üzere birçok ödül toplamıştı.Ancak ocak ayında önce Akademi adaylıklarında istediğini alamaması ve hemen ardından Altın Küre'den ele boş dönmesi Zero Dark Thirty'i yarıştan çıkardı.5 dalda Akademi adayı olan filmin neler yapabileceğini göreceğiz!..

Film herkesin bildiği üzere El Kaide örgütü lideri Usame bin Ladin'in 2 Mayıs 2011'de yakalanıp öldürülme hikayesini konu alıyor.Oldukça uzun süresi boyunca 11 Eylül saldırılarından başlayarak adım adım 2011'e gelen film olayları CIA çalışanı Maya etrafında topluyor.Senaryo için Amerika'nın arşivlerinden de yararlandığı söylenen film gerçekliği her zaman tartışılacak bir öldürme operasyonunu aktarıyor bizlere.Filmin senaryosuna imza atan Mark Boal bakalım Akademi'den özgün senaryo ödülünü alabilecek mi ?

4 Şubat 2013 Pazartesi

Dupa Dealuri (Beyond the Hills) (2012)

Tepelerin Ardında
4 Monts,3 Week and 2 Days filmiyle büyük bir çıkış yapan Romanyalı yönetmen Cristian Mungiu son filmi Beyond the Hills ile kariyerindeki çıkışını devam ettirmeyi başarıyor.Cannes Film Festivali'nden senaryo ve kadın oyuncu ödülleriyle dönmeyi başaran film Oscar'da yabancı film dalında istediğini gerçekleştirememişti.Bu hafta benim de ağıma takılan Beyond the Hills beklentilerimin epey altında kalsa da bazı yönleriyle iyi bir film sayılabilir.Ancak filmin epey olumlu eleştiriler aldığını da hatırlatayım.

Filmde,Almanya'dan eski yetimhane arkadaşını ziyarete gelen Alina'nın manastıra sığınan ve yaşamını rahibe olarak devam ettiren Voichita'nın ilişkisi konu alınıyor.Dini baskılar sebebiyle yürüyemeyen eşcinsel ilişkiden,inançsız kişiliklerden ve cehaletten söz ediyor film uzun süresi boyunca.Bana göre derdini anlatma da başarılı olamasa da senaryo ilgiyi hak ediyor.Senaryo daha çok dinin eşcinsel ilişkiye bakış açısını gerilim dozu yüksek bir şekilde ele alsaydı daha başarılı olurdu gibi geliyor...

3 Şubat 2013 Pazar

The Sessions (2012)

Aşk Seansları
Sundance Film Festivali'nden önemli ödüllerle evine dönen yılın en gözde bağımsızlarından biri olan The Sessions yürek burkan bir hikayeyle her kesimden seyircinin izlemesi gereken bir film.Oyunculuk performansları ve senaryosu ile ön plana çıkan düşük bütçeli The Sessions,Helen Hunt ile En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Oscar adayı.Ben Lewin tarafından Mark O'Brien'ın   yazılarından sinemaya uyarlanan filmin yönetmenliğini de Ben Lewin üstleniyor.

Filmde,çocuk yaşta vücudunun baş kısmından aşağısı tutmayan bir adamın cinselliğini keşfetme döneminde seks terapisti ile yaşadıkları anlatılıyor.Tabii senaryoda boşluklar gözlenmiyor çünkü ana hikaye etrafında baş karakterin arkadaşları,bakıcıları ve geçmişte yaşadıkları da filmin senaryosunu oluşturuyor.Sonunun bu şekilde bitmesini kabullenemesem de senaryo oldukça duygu yüklü ve başarılı.İnsan olduğumuzu ve hayatta her şeyin başımıza gelebileceğini acı verici bir şekilde öğretiyor film bizlere.Ve her şekilde inançlı kalabilmek önemli diyor filmimiz.

2 Şubat 2013 Cumartesi

Puhdistus (Purge) (2012)

Purge
Akademi'nin çoğu haksız Oscar adaylıklarından bıkmış biri olarak şu sıralar kendi en iyiler listemi hazırlamaktayım.Finlandiya'nın bu yıl ki Oscar adayı Puhdistus da ağıma takılan son film.Diğer İskandinav ülkelerinin (Danimarka,İsveç ve Norveç) gerisinde kaldığı söylense de Finlandiya sineması her sene güçlenen bir sinema.Daha önce birçok filmi eleştirmenler tarafından olumlu eleştiriler almıştı.Bu yıl ki filmleri Puhdistus izlediğim ilk Fin yapımı film olması sebebiyle benim için özel bir film ayrıca.Kaldı ki Puhdistus ele aldığı konusu itibariyle de takdiri hak eden psikolojik/dram türünde izlenmesi gereken bir film.

Film peşindeki adamlardan kaçan bir kadının,yaşlı bir kadının evine sığınmasıyla başlıyor.Daha sonra ortak geçmişlere sahip bu iki kadının farklı zamanlarda geçen iki hikayesine tanıklık ediyoruz.Tabi burada asıl dikkat çekici nokta olayların komünizm yıllarında geçmesi.Komünizmin etkilerini filmde görmek seyirciyi epey sarsacaktır.Ancak acı gerçeklerle yüzleşmemizi isteyen yönetmen Marko Leino'nun gerçek olayları konu ettiği kitabından uyarlamış.Senaryo ve kurgu başarılı.Çok daha iyi bir senaryo olabilir miydi?Evet ama Hollywood'un içi boş senaryolarına tercihimdir!..