3 Mart 2012 Cumartesi

Blood Dıamond (2006)

Sizce Afrika gerçekten de Tanrı'nın unuttuğu bir yer mi ?Bence hayır.Aslında bu sorunun bencesi de olmaz kesinlikle hayır.Eğer öyle olsaydı Afrika kıtası Dünya'nın en zengin yer altı kaynaklarına sahip olmazdı.Topraklarının büyük bir bölümü çölle kaplı Cezayir,Libya gibi ülkelerde petrol sayesinde ekonomi anlamında kalkınma sağlanabilirdi.Fosfat bakımından oldukça zengin olan Fas'ta ekonomik anlamda güçlü bir ülke olabilirdi.Bırakın yer altını Dünya'nın en uzun nehri olan Nil Nehri'ne sahip Sudan ve Mısır bunu kullanarak modern tarım yapabilir ve ekonomisini düzeltebilirdi.Ve filminde değindiği ülke Sierra Leone elmas madenleri bakımından çok zengin olmasına rağmen halk sefalet içinde geziyor.Bunların tek sorumlusu Tanrı olabilir mi ?Kesinlikle hayır.Eğer öyle olsaydı kimse Tanrı'nın adaletinden söz edebilir miydi ?Yine hayır.Öyleyse bu sorunların altında yine insan yatıyor.İç çatışmalar,koltuk kavgaları vb. sebepler ülkelerin yönetimini kötü etkiliyor ve sonucunda ortaya açlık,sefalet çıkıyor.Ne kadar 50 yıl öncesine kadar sömürge ülkesi de olsalar bir ülkenin ekonomisi iyi yönetildiği takdirde 10 yıl bilemedin 20 yıl gibi sürelerde refah düzeyine erişebiliyor.Peki neden bu tip sorunların çoğu Güney Afrika Cumhuriyeti'nde yaşanmıyor.Neden Tanrı'nın unuttuğu bu kıtada bir ülke Dünya Kupası'na ev sahipliği yapabiliyor.Bence oturup düşünmekte yarar var.!

Filme gelirsek..Filmde Sierra Leone ülkesinde yaşanan iç savaş ve elmas madenlerine ulaşma çabaları anlatılıyor kısaca.Leone hükümetine ayaklanan terör örgütünün çocukları silahlandırdığı ve asker yaptırdığı,halka zulüm ve eziyet yaptığı,elmas madenlerinden bulunan elmasları satıp silah almalarını ve çeşitli usulsüzlüklerle yönetimi ele geçirme planlarını konu ediniyor.Tabi filmde daha da ilgi çekici olması için Solomon Vandy adında bir adamın da ailesini bulma çabaları,Danny Archer adında bir kaçakçının elmas arayışları ve Maddy Bowen adında gazetecinin de ülkede yaşanan usulsüzlükleri kaleme alması da konuyla destekleniyor.Senaryonun işlenişine de bakarsak biraz uzun bir filmde olsa yine akıcı görünümünde ve izleyiciyi ekrana kitlemeyi başarıyor.

5 Dalda Oscar Adayı filmde Leonardo DiCaprio (Danny Archer) ve Djimon Hounsou (Solomon Vandy) oyunculuk dallarında adaylık elde etmişler.Housou'nun En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu adaylığına diyecek lafım yok.Yerinde ve doğru bir karar ancak kendisini çok sevmeme rağmen Leo'nun bu adaylığına karşıyım.Bence rolünde biraz etkisiz kalmış ve adaylık için yeterli performansı yok.Bu yıl J.Edgar filmindeki rolünde daha çok beğenmiştim kendisini ama Akademi'ye akıl sır erdirmek mümkün olmuyor tabi.Gerçi 2007 yılında Will Smith dışında Oscar'lık performans görememiştim ama ödülü başka biri almıştı.

Ses kurgusu ve ses miksajı dalında da Oscar adayı olan filmde belki de en büyük artı sesti.Ancak o yıl savaş filmleri yoğunlukta olduğundan ödülü kazanması zordu ve kazanamadı.Yine de hakettiğini söylemek mümkün.Yönetmen Edward Zwick kariyeri başarılarla dolu bir isim.Shakespeare in Love filminin yapımcısı  Zwick filmi o yıl 7 Oscar heykelciği almayı başarmıştı.Traffic ve Son Samuray filmlerinin de yönetmeni olan Zwick başarılıydı.

Filmin benim açımdan değeri çok fazla.Her şeyden önce çok anlamlı bir film.Sırf ele aldığı konu için bile bir kez daha izlenebilir.İMDb'nin 8 puan verdiği filmin değeri de verilmiş bence.

[7.7]


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder